15-TA-3 Flipbook PDF


102 downloads 113 Views 47MB Size

Recommend Stories


Porque. PDF Created with deskpdf PDF Writer - Trial ::
Porque tu hogar empieza desde adentro. www.avilainteriores.com PDF Created with deskPDF PDF Writer - Trial :: http://www.docudesk.com Avila Interi

EMPRESAS HEADHUNTERS CHILE PDF
Get Instant Access to eBook Empresas Headhunters Chile PDF at Our Huge Library EMPRESAS HEADHUNTERS CHILE PDF ==> Download: EMPRESAS HEADHUNTERS CHIL

Story Transcript

TARLADAN STÜDYOYA: BİR KÜLTÜRÜN DOĞUŞU

O SIRADA YAPAY ZEKA

GENEL HATLARIYLA FANTASTİK EDEBİYAT

15TA

seferlerim i z a rt t ır ıl m ı şt ır

1 5-TA

# 1

O C A K

15-TA #1        editör: onurhan baldede yardımcı editörler: ibrahim ceran meriçnaz uluca kutay koçak grafik tasarım: enes kaan karaca bağlı olduğu kulüp: türk-alman üniversitesi fotoğrafçılık ve edebiyat kulübü katkıda bulunan kulüpler: türk-alman üniversitesi gastronomi kulübü türk-alman üniversitesi müzik kulübü iletişim: [email protected]

4 5 7 9 11 13

TAKDİM ‘’BİR ÜNİVERSİTE, BİR BİLGİ’’ FOTOĞRAFIN KISA TARİHİ TARLADAN STÜDYOYA: BİR KÜLTÜRÜN DOĞUŞU 0 VE 1’LERİN DOĞUŞU İRAN’DAN İKİ SANATÇI: NEYESTANİ VE STRAPİ KISA BİR KAHVE MOLASI BİR ROMAN: GENÇ WERTHER’IN ACILARI ‘’GARİP’’ BİR ORHAN VELİ GENEL HATLARIYLA FANTASTİK EDEBİYAT MİTOLOJİ TARİHİ 1: TOPRAK ANA TAKDÜZE

29 30 31 32 33 37

HER ŞEYE MAL EDİLEBİLECEKLER ALÇALMAK DUYGUSAL GÜÇ ŞİİRLER ENERJİNİN YENİ ÇAĞI: FÜZYON SANTRALLERİ O SIRADA YAPAY ZEKA

OCAK 2022 15-TA

16 16 19 19 24 24 26 26 28 28

15-ta BİR ÜNİVERSİTE, BİR DERGİ Öncelikle bu dergiyi çıkarma amacımızdan bahsetmek istiyorum sizlere. Ben dahil birçok öğrenci bu okulun bir kültürünün olması ve faaliyetleri olmasını istiyordu. Bu durumun dilimizden düşmediği aşikardı. Sürekli şikâyet etmekten sıkılmıştık. Bizce bu konu hakkında bir şeylerin yapılması gerekiyordu ki çoğu öğrenci topluluklarının ve kulüplerinin de bir şeyler yapmaya çalıştığını fark ettik. Bu durumda FOEK’in altında toplanan küçük bir öğrenci topluluğu olarak bir dergi çıkartıp bu yolda ilk adımı atmak ve bu çabaya ortak olmak istedik. Dergiyi çıkarma kararından sonra bir isim düşünürken en uygun ismin ise “15TA” olduğuna karar verdik. Çünkü bu otobüs üniversite hayatımızda büyük bir yer kaplıyordu ve bu dergiyi geç ya da erken çıkardığımızda bunu daha kolay, daha mizahi şekilde açıklamamıza yardımcı olur diye düşündük. Hızlıca hazırlıklara başlayıp 20-25 gün gibi bir süreçte -bu aralığın kesinliğinin olmamasının nedeni bizim bu kararı aldığımız günü not almayı unutmamızdıdiğer kulüplerden yardım alarak bu derginin ilk sayısını yayımlıyoruz. Diğer kulüplerin ve bizim yazılarımızın olduğu bu dergiyi okurken umarım zevk alırsınız ve bu amacımıza siz de ortak olursunuz.

ONURHAN BALDEDE

OCAK 2022 15-TA

Fotoğrafın Kısa Tarihi

Fotoğrafın kısa tarihinden bahsedeceksek zannımca ilk olarak fotoğraf kelimesinin etimolojisinden bahsetmemiz gerek. Antik Yunancada “ışık” (φωτός) ve “çizmek, resim yapmak, yazmak” (γράφειν) anlamlarına gelen kelimelerin birleştirilmesiyle türetilmiştir. Yani kelime anlamı, "ışık yardımıyla iz bırakmaktır. Osmanlı döneminde “Ateş Yazması” olarak adlandırıldığı da görülür. Sonuç olarak fotoğraf kelimesi türetilirken çıkış noktası fotoğrafın nasıl üretildiği olduğu için biraz fotoğrafın nasıl oluştuğuna bakmak lazım. Bir Fotoğrafın nasıl oluştuğundan bahsetmek gerekirse; cisimlerden yansıyan ışığın (elektromanyetik dalga/radyasyon) toplanıp odaklanmasıyla oluşur. Gözün gördüğü ışığın, dalga boyunun yansıtıldığı fotoğraf şekli, en bilinen fotoğraf şekildir. Yani fotoğrafta en önemli faktörün ışık olduğunu söylersek yanlış olmaz. Bu yüzden fotoğraf makinelerin objektifi de önem arz etmektedir. Diyaframı da açıklamak gerekir bu kısımda. Diyafram; en basit anla-

olarak iki grupta toplanabilir. Çoğu fotoğraf; ışığı, fotoğraf filmine, CCD’ye ya da CMOS görüntü algılayıcısına odaklayan fotoğraf makinesiyle çekilir. Şimdi fotoğrafın tarihçesine tekrar dönecek olursak, görüntüyü görünür kılmak için kimyasal bazı işlemler gerektiğini fark ederiz. “Gümüş ışıkla etkileşime girdiğinde kararır.” bilgisinden hareketle karanlık kutuyu (Camera Obscura) ilk kez deneyen Thomas Wedgwood’un elde ettiği çıkarımlar doğru olsa da fotoğrafın mucidi olmasına yetmemiştir. Çünkü hem denemelerindeki ışıklama süresinin çok uzun olması hem de oldukça erken gelen ölümü başarmasına engel olmuştur. 1840’ta Sir John Herscel’in Antik Yunancadan türeterek “Işıkla yazmak/ışıkla resim çizmek” anlamına gelen fotoğrafın mucitleri; Fransa’dan Joseph Nicéphore Niépce, Louis Jacques Mande Daguerre, Hippolyte Bayard ve İngitere’den William Henry Fox Talbot olur. İlk olarak 1826 veya 1827’de Joseph Nicéphore Niépce ışığa duyarlı bir levha üzerinde kalıcı görüntüler elde etmeyi

tımla fotoğraf makinesinin önünde takılı olan objektifin içerisinde bulunan bıçakların, ne kadar açık ya da ne kadar kapalı olduğunu gösteren değerdir. Objektifin diyafram değeri küçükse ona zıt oranla objektiften geçen ışık fazla olacaktır. Diyafram değerinin f/1.0 olması ise objektife gelen ışığın tamamının düşmesidir. Objektif, ilk kamera kabul edilen “Camera Obscura”dan bu yana optik kusurları neredeyse giderilmiş ve sürekli gelişmektedir. Geniş açı, normal odaklı, tele objektif olarak kabaca 3 gruba, aynı zamanda sabit odaklı başarır. 1829 yılında benzer çalışmalar yapan ve değişebilir odaklı (Zoom) objektifler Louis Jacques Mande Daguerre ile ortaklık

OCAK 2022 15-TA

FOTOĞRAFIN KISA TARİHİ kurarlar. Niépce, çalışmalarını bir yönteme çeviremeden vefat eder. 1835 yılına gelindiğinde, bir gün Daguerre yanlışlıkla ışıklanmış levhayı içinde kimyasallar bulunan bir kaba koyar ve birkaç gün sonra levhayı fark ettiğinde, ortaya çıkan sonucun fotoğraf olduğunu fark eder. Yanlışlıkla bulduğu bu yönteme kendi adını verir. “Daguerrotype” adını verdiği bu buluş, 1839’da Fransız Bilimler Akademisi tarafından resmileştirilir. Bu gelişmeler, halk arasında ilgi uyanmasına ve fotoğrafın yaygınlaşmasına yarar. Ayna görüntüsünün tersini elde edildiği bu yöntemde; gümüş levha iyot buharına tutulur, yüzeyinde gümüş iyodürden oluşan bir tabaka elde edilir, bu yüzey karanlık kutu yeterince ışıklandırıldıktan sonra civa buharıyla yıkanır ve sonucunda fotoğraf elde edilir. Benzer çalışmaları İngiltere’de sürdüren William Fox Talbot, ilk kalıcı görüntüyü kendisi bulduğunu iddia etse de bilim camiası tarafından kabul görmemiştir. Çalışmaları, sonraki yıllarda da fotoğraf üzerinde devam ettiren Talbot negatif/pozitif işlemleri içeren “Calotype” adını verdiği yönteminde; gümüş batırılmış bir kâğıt kullanarak elde edilen negatif görüntülerden, yine aynı teknikle hazırlanmış kâğıtlara istenilen miktarda fotoğraf basmayı başarır. Bu gelişmeler sayesinde kullandığımız bugünkü fotoğrafçılık sistemleri evrilmiştir.

Fotoğrafçılık ve Edebiyat Kulübü Onurhan Baldede

OCAK 2022 15-TA

TARLADAN STÜDYOYA: BİR KÜLTÜRÜN DOĞUŞU

Blues müziğinin ortaya çıkışı 19. Yüzyılın sonlarında tarlada çalışan Afrika kökenli siyahi işçilere dayanır. İsmini melankolik konular ve seslerle olan ilişkisinden alır. İlk ortaya çıkışı Georgia, Kuzey ve Güney Carolina, Texas ve Mississippi eyaletlerinde görülmüştür. Blues müziğinin ilk alt türlerinden biri olan delta blues, Afrika kabile müziğinin ritimlerini ve tonlarını, ağırlıklı olarak beyaz müziğin halk gelenekleri ve enstrümanlarıyla aşılamıştır ve ismini çıkış yeri olan Mississippi Delta’sından almaktadır. Bu alt türde müzik yapan sanatçılar blues müziğinin yaygınlaşmasında anahtar görevi görmüştür. İlk kayıtları 1920lerde alınmaya başlamıştır. Delta Blues birçok güçlü sesli kadın vokale sahiptir. Bessie Smith bu vokallerin en popüleridir. 1930larda kendisine "Blues’un İmparatoriçesi" lakabı takılmıştır.

OCAK 2022 15-TA

TARLADAN STÜDYOYA: BİR KÜLTÜRÜN DOĞUŞU Delta blues’a özgü olarak müzisyenler bottleneck tekniği kullanmaya başlamıştır. Müzisyen bottleneck tekniğinde cam bir şişe ağzı veya metal bir nesne kullanır. Silindir şeklindeki bu nesneyi genelde parmaklarına takarlar. Bu nesneyi gitarın klavyesinde kaydırarak insan sesini çağrıştıran pürüzsüz ve sızlanan bir ses üretmektir. Tüm bunlar insan sesinin ve gitarın delta blues için olan önemini gözler önüne sermektedir. Delta Blues’un unutulmaz isimlerinden biri de Robert Johnson’dır. Kendisi genç yaşta ölmüş ve sadece 7 ay kayıt almış

olmasına rağmen bu alt türün ustalarından biri olarak bilinir. Kendine özgü gitar tekniği sonrasında birçok blues ve rock müzisyeni tarafından taklit edilmiştir. Efsaneye göre, Robert'a gitarını gece yarısı Dockery Plantation yakınlarındaki bir kavşağa götürmesi talimatı verildiği söylenir. Orada iri siyahi bir adamla karşılaşır. Söylentilere göre karşısındaki şeytandır. Şeytan Robert’ın gitarını alıp akort eder ve birkaç şarkı çalar. Ardından gitarı Robert'a geri verir. Robert Johnson böylece ustaca gitar çalmaya başlar. Robert, ruhu karşılığında ünlü olduğu blues’u yaratmayı başarır.

-Tuna Arıkan

TAÜ MÜZİK EST. 2016

OCAK 2022 15-TA

0 ve 1’lerin melodisi

İnsanlık olarak makinelere karşı en güçlü silahımızın yaratıcılığımız olduğunu ve yapay zekâların, makinelerin, üretim bantlarının duygularımızı anlayamayacağını; asla bir insan deneyimine sahip olamayacağını düşünürüz. Hatta müziği sanatı insan ruhunun gıdası olarak varsayarız. Buna rağmen son aylarda birbiri ardına ortaya çıkan Dall-E / Midjourney gibi verdiğiniz girdilerden olağanüstü resimler oluşturan yapay zekâlar bu kabullerimizi derinden sarsmış durumda. Bunların yanı sıra asla var olmamış insan yüzleri oluşturan yapay zekâlar, istediğiniz herhangi bir videodaki kişinin yüzünü istediğiniz herhangi bir kişiyle değiştirmenize izin veren Deepfake gibi yapay zekâlar son birkaç aydır da girdilerden video oluşturan yapay zekâlar da yavaş yavaş ortaya

OCAK 2022 15-TA

çıkmaya başlamışken müzik oluşturan yapay zekâlar hâlâ çok kısıtlı seviyedeler. Yazıda daha önce bahsettiğim yapay zekâların çoğu devasa veri setleriyle eğitilip binlerce resim, müzik vb. içerisinden örüntüler bulmaya çalışır. Veriler arasında bizim göremeyeceğimiz benzerlikler ve farklılıklar bularak nöral bir zihin haritası oluşturur ancak örüntü ayırt etme kabiliyeti tek başına bir müzik eseri oluşturmak için yeterli midir? Bu soruya son 50 yıldır popüler olan şarkıların benzer örüntüleri takip ettiğini, çok kompleks yapılarının olmadığını ve yapay zekânın kolayca bunları oluşturabileceğini söyleyebilirsiniz. Ancak bu müziği sadece bir örüntüler dizisine ruhsuz bir şeye indirger. Ancak şu sıralar müzik üreten yapay zekâlar arasında AI Jukebox yapay zekâsı onu

0 VE 1’LERİN MELODİSİ

eğittiğiniz şarkılara göre sıfırdan şarkı yazabiliyor ya da verdiğiniz bir şarkıyı devam ettirebiliyor. Lost Tapes of 27 Club projesi ise 27 yaşında hayatını kaybetmiş efsane isimler Amy Winehouse, Kurt Cobain, Jimi Hendrix gibi sanatçıların parçalarıyla eğitilip bu sanatçıların hiç duymadığınız demolarını dinliyormuşsunuz hissi veriyor. Bunun gibi bir sürü proje kulağa harika gelse de aslında göründükleri gibi değiller. Çoğu ya asansör müziği diye tanımlanabilecek tarzda çok sıradan şarkılar oluşturuyor ya da yapay zekânın ortaya çıkardığı çıktı insanlar tarafından düzenlenip bir araya getirilip son haline getirilmesi gerekiyor. Yapay zekânın oluşturduğu eserler yalın halde güzel müzikal fikirler ortaya sunabilse de bir şarkının akışkanlığını bölümler arasındaki geçişleri ve şarkı bitirme konseptini hâlâ tam olarak anlayabilmiş değil. Yapay zekânın oluşturduğu eserlerin hâlâ çok ham olmasının birkaç sebebi var aslında. Bunlardan biri resme kıyasla bir şarkıyı oluşturan tüm etmenlerin çok kompleks biçimde birbiriyle iç içe geçmiş olması ve analizinin çok zor olmasıdır. Bunun yanı sıra başka bir zorluk ise bu yapay zekâları

eğitmek için gereken veri seti büyüklüğüdür ve şu günlerde resim yapay zekâlarının kullandığına kıyasla müzik yapay zekâlarının veri tabanları çok kısıtlıdır bu da doğrudan son çıktı olan üretilen eserlerin kalitesini etkiler. Müzik üretiminin asla makineler tarafından ele geçirilemeyeceği gibi ya da makinelerin insan duygularını anlayamayacağı ve insan deneyimine sahip olamayacağı gibi romantik iddialarda bulunmayacağım. Ama her çığır açan teknolojiyle birlikte insanlar arasında yayılan anksiyetenin de gereksiz olduğunu düşünüyorum. 1800’lerde fotoğraf makinesinin icadı da ressamlar arasında böyle bir kaygıya yol açmıştı ama kameranın icadı resim sanatını öldüremedi. Sadece resim sanatının yapılış şeklini değiştirdi. Hiperrealistik resimler eski değerini kaybetti ve Sürreal akımlar daha çok öne çıkmaya başladı. Yapay zekâ ile üretilen müzikler de aynı bu şekilde müzisyenlik mesleğini öldüremeyecek sadece müziğin yapılma şeklini değiştirecek. Hâlâ tam olarak yapay zekâ müzik devrimine tanık olmasak da bunun için çok uzun süre beklememiz gerekmeyecek. 

TAÜ TAÜ MÜZİK MÜZİK

-Kutay Balta

EST. 2016

OCAK 2022 15-TA

EST. 2016

   İran İslam Cumhuriyeti, şu sıralar 22 yaşındaki Masha Amani’nin kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisi-İrşat devriyeleri tarafından darp edilerek hayatını kaybetmesiyle başlayan protestolarla adını daha sık duyduğumuz bir ülke haline gelmiştir. Esasen insan haklarına yer veren bir anayasası olmasına rağmen pratikte öz temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği İslam cumhuriyetinde bu olay tek değil, nitekim 1979 İslam devriminden sonra liberal ve nispeten çok daha özgürlükçü 1907 Anayasasından eser kalmamış, kabul edilen 1979 Anayasasıyla İran’ın kaderi bütünüyle değişmiş; uluslararası izolasyon başlatılmış, muhaliflerin çoğu idam edilmiş, üniversiteler eğitimi yenileme gerekçesiyle 2 sene kapatılmış ve hala üzerinde konuştuğumuz, etkisini en yoğun gördüğümüz kadınların hakları ellerinden alınmıştır Günümüz İran’ın devrim zamanından pek bir farkı olmasa da tüm düşüncelerin, fikirlerin, hatta neredeyse tüm özgürlüklerin bastırıldığı bu ülkede birileri sesini yükseltebilmiş (bkz: İran'da Kadın Hareketleri: Beyaz Çarşamba Hareketi Örneği) ve gerçekleri sanatsal yollarla halka iletmeye çalışmışlar. Elbette çoğu ya hapse girmiş, idam edilmiş ya da bir yolunu bulup İran’dan kaçmış. Sanatçının sanatını icra ederken

OCAK 2022 15-TA

hata yapması veya yazdığı, çizdiği bir şeyin yanlış anlaşılması dahi ülkede iç karışıklığa yol açmıştır ve hak ihlallerine neden olmuştur. Yakın zamandan örnek gösterecek olursak Mana Neyestani’nin İran Usulü Metamorfoz çizgi romanını söyleyebilirizhakları ellerinden alınmıştır

Mana Neyestani:

1973 yılında Tahran’da doğmuş, liseyi ve üniversiteyi yine Tahran’da okuyarak mimarlık bölümünü tamamlamıştır. Siyasi karikatürist olan Neyestani siyasi baskılardan dolayı İslami rejim taraftarı bir yayın kuruluşuna geçer ve gençler için karikatür çizmeye başlar, ancak 2006’da yayımladığı karikatür hayatının dönüm noktası olur. Zira çizdiği karikatürde, bir çocuğun hamamböceğine soru sormasıyla böceğin Azerice bir kelimeyle cevap vermesi (söz konusu Azerice kelime: namana) ve iddia edildiğine göre sonrasında da çocuğun annesinin ‘’O hamamböceği Azeri olduğu için ne dediğini anlayamazsın’’ demesiyle Tahran’daki Türk öğrenciler ayaklanır. İddia ediliyor dememizin sebebi Neyestani karikatürde annenin öyle bir konuşması olmadığını, protestocuların konuşmaları değiştirdiğini ve ‘namana’ sözcüğünü ise aklına yazacak bir şey gelmediğinde kullandığını ileri sürdü. Basit bir

İRAN’DAN 2 SANATÇI NEYESTANİ & SATRAPİ olay gibi dursa da gösteriler yüzünden 50 kişi hayatını kaybetti ve 300’den fazla insan tutuklandı. İran Usulu Metamorfoz kitabında da yaşadıklarını tasvir eden Neyestani aylarca cezaevinde kaldıktan sonra sadece 1 ay için serbest bırakıldı ve o süre zarfında da İran’dan Dubai’ye, Malezya’ya, Çin’e ve son olarak Fransa’ya kaçmayı başardı. Şu an ise Paris’te yaşamakta ve hala karikatür çizmeye devam etmekte ve karikatürlerini Instagram hesabında da paylaşmaktadır.

Persepolis: Marjane Satrapi İran’daki çizgi roman sanatçılarından başka bir örnek ise oldukça popüler olan Marjane Satrapi’nin Persepolis çizgi romanıdır. Satrapi çizgi romanında 1979 devrimiyle daha da kötüye giden İran’ı, çocukluğundan itibaren anlatarak otobiyografik bir eser yaratmıştır. Ortaokula kadar laik Fransız okullarında eğitim alsa da devrimle beraber okulların yapısı Humayni’nin katı kurallarına göre şekillenmiş, üstelik İran-Irak savaşları, iç karışıklıklar, kadınların haklarının alınıp yasaklara tabi tutulması, siyasi rejimin baskısıyla okuldaki kitapların yanlış bilgiler içermesi ile eğitim neredeyse tamamen sekteye uğramış ve bu nedenlerden ötürü ailesi sol görüşlü ailesi Satrapi’i 14 yaşındayken Viyana’ya göndermiştir. Aile üyelerinden bazılarını, arkadaşlarını, bitmeyen savaşta kaybeden Satrapi, kitabında özellikle anneannesine ve siyasi görüşleri nedeniy-

le tutuklanan amcasına sıklıkla yer verir, zira doğru kabul ettiği ve olması istediği kişilikleri ikisinde görür. Amcasının görüşlerini her şeye rağmen savunuşu; davasından, kişiliğinden vazgeçmeyen bir lider olması; anneannesinin ise Satrapi’nin hayatına müdahale etmeden tecrübeleriyle, vicdanıyla ve gelenekçiliğiyle ona yol göstermesi, onun yaşam felsefesini son derece etkileyen iki önemli insan haline getirmiştir. Satrapi, Viyana’daki eğitimden sonra İran’a geri dönse de asi kişiliği baskıcı rejime boyun eğemez ve Tahran’da Güzel Sanatlar eğitimi alır. Satrapi, Viyana'daki eğitiminden sonra İran'a geri dönmüş ve Humayni'nin yenilemek adına kapattığı üniversiteleri 2 yıl sonra açınca Tahran Üniversitesinde Grafik Tasarım eğitimi almış,

OCAK 2022 15-TA

ancak bu eğitim sırasında da birçok problemle karşılaşmıştır. Kadın bedeninin gözükmesi yasak Satrapi'nin Persepolis'inden olduğundan kadınları hep başörtülü olarak kadın öğrencilere nasıl giyinmeleri hakkında toplantılar yapılmış. Öte yandan Satrapi'nin okula girmeden önce katıldığı mülakatta verdiği rejim karşıtı cevaplara rağmen onun 'özgür ve dürüst' bulunmasıyla okula kabul edilmesi aslında okul yönetiminin de bu baskıları hükümetten dolayı yaptığı anlamında yorumlayabiliriz. Yaşamında çok fazla haksızlığa, savaşa, baskıya maruz kalan Satrapi’nin hikayesi elbette bu kadar değil, ancak onca detayı ve mücadeleyi buraya sığdırmak mümkün değil. Görüldüğü üzere düşünce ve düşünceyi yayma, basın özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, cezada kanunilik ilkesi gibi kavramlar İran Anayasasında yer alsa dahi gerçekte uygulanmamış, söz konusu kelimeler yalnızca topaklanmış mürekkep damlaları olarak kalmış, zira hayatta yerini almamış hakkın anlamı ve varlığı şüphelidir. -Şevval Uçar

KISA BİR KAHVE MOLASI Öncelikle herkese merhabalar. Yazımıza başlamadan önce sizlere okulumuzda yakın zamanda kurulacak olan Gastronomi kulübümüzden bahsetmek istiyoruz. Kulübümüzde başta dünya ve türk mutfağından çokca tadım ettkinliği, kahve ve mutfak sanatları olmak üzere kendi bilgimiz geliştirmek ve evde yaptığımız kahve, yemek gibi ürünlerde he bilgimizi geliştirip daha lezzetli hem de estetik anamında bu ürünlerimizin görüntüsü güzelleştirip gerek yemeğimizden gerekse yaptığımız kahve keyfimizden daha çokkeyif alabilmemizi sağlayacak atölyeler yapmayı planlamaktayız, bunun yanında ilerleyen süreçlerde katılım ve talep olması halinde farklı şehirlere atsronomi turları düzenlemek de planlarımız arasında. Kulübümüz açıldığında ilgisi olan tüm öğrenci arkadaşlarımızı aramızda görmek isteriz. Günümüzde yanlış bilinenin aksine farklı çeşitlerdeki kahvelerde farklı kahve çekirdeği kullanılmaz. Aslında bu türler aynı kahve çekirdeklerinin farklı inceliklerde çekilip farklı işlemler görmesi sonucu ortaya çıkar. En ince ayarda çekilmi kahve türk kahvesinde kullanılırken, bunun biraz daha kalını Espresso ve Aeropress için kullanılmaktadır bu kalınlık arttıkça moka pot, filtre kahve makinesi gibi farklı araçlarda kullanılabilir. Tabii elbette cold brew gibi öğütüm ayarının kişisel zevklere göre değişebildiği türler de bulunmakta. Espresso yapımında çoğu türün aksine kahve suyla buluşmaz, basınçlı su buharınını ince öğütülmüş kahveden geçmesiyle ortaya çıkar ve daha sonra bu espresso yine çeşitli şeylerle karıştırılarak günümüzde 3. Dalga olarak bilinen ancak yanlış isimlendirilmiş, popüler kahve türlerine dönüştürülür. Bu kahve türleri: Americano, Latte, Cappuccino, Macchiato, Mocha, FlatWhite, Con Panna, Affogato… şeklindedir.

AMERICANO HOT WATER ESPRESSO

OCAK 2022 15-TA

Üçte biri Espresso ile doldurulmuş bardağın kalan kısmı sıcak suyla doldurularak yapılır. Espresso bu işlem sonucunda yoğun köpüğünün bir kısmını kaybeder ve kahvenin üzerinde kalan köpük daha seyrek olur.

KISA BİR KAHVE MOLASI

CAFFE LATTE MILK FOAM STEAMED MILK ESPRESSO

Bardağımıza doldurduğumuz Espresso shotımızın üstüne Esspresso’nun 2 katı olacak şekilde buharda taze ısıtılmış sütü katıp üzerine 1-2 santimetreyi çok geçmeyecek şekilde süt köpüğü eklenerek yapılır. Latte aynı zamanda sütlü kahvelerin çoğunda olduğu gibi sanatla birleşmiştir.

CAPPUCİNO Temelinde Latte ile çok yakınlık besleyen bu tür Espressoya ilave edilmiş süt ve köpük miktarı ile Latteden ayrılır. Bu tür Espresso ile eşit miktarda, buharda taze ısıtılmış süt eklenmesi, daha sonra üzerine yaklaşık 5-6 cm kadar süt köpüğü koyulmasıyla yapılır. Latte gibi köpüğün üzerine yapılan şekillerle estetiği arttırılır.

MILK FOAM STEAMED MILK ESPRESSO

ESPRESSO MACCHIATO

MILK FOAM ESPRESSO

OCAK 2022 15-TA

Geleneksek İtalyan Macchiatosunda Espresso üzerine 2 santimetre civarında süt köpüğü koyulur ancak dünya çapında kahve kültürü ve tüketiminin popülerleşmesiyle bu türe buharda taze ısıtılmış sütün de eklendiği Latte-Macchiato gibi türler ortaya çıkmıştır.

KISA BİR KAHVE MOLASI

CAFFE MOCHA WHIPPED CREAM

STEAMED MILK ESPRESSO

Basitçe bahsetmek gerekirse Lattenin çikolatalısı denebilir. Espressomuzun üzerine buharda taze ısıtılmış sütle birlikte tercihen çikolata tozu veya çikolata sosu eklenir, daha sonra da 1-2 santimetre süt köpüğü eklenir.

Avustralya menşeili bu kahvede Espressonun üstüne Espressonun iki katı olacak şekilde mikro köpüklü süt dökülerek yapılır ancak tıpkı Macchiato gibi popülarite bu kahvenin buharda ısıtılmış sütle yapılan türlerini ortaya çıkartmıştır. Bu kahveyi diğer süt köpüğü ile yapılan kahvelerden ayıran şey köpükteki baloncukların daha küçük olması, dolayısıyla köpüğün daha yoğun olmasıdır.

FLAT WHİTE STEAMED MILK ESPRESSO

ESPRESSO CON PANNA WHIPPED CREAM

ESPRESSO

Geleneksek İtalyan Macchiatosunda Espresso üzerine 2 santimetre civarında süt köpüğü koyulur ancak dünya çapında kahve kültürü ve tüketiminin popülerleşmesiyle bu türe buharda taze ısıtılmış sütün de eklendiği Latte-Macchiato gibi türler ortaya çıkmıştır.

CAFFE AFFOGATO Bu kahve türü de bir içecekten çok bir tatlıyı andırmaktadır. Bardak veya bir dondurma kasesinde tercihen vanilyalı dondurma ve üzerine bir veya iki shot Espresso dökülerek hazırlanmaktadır.

VANILLA ICE CREAM ESPRESSO

Gastronomi Kulübü: Gökay Yıldız - M. Yağız Başak

OCAK 2022 15-TA

BİR ROMAN

GENÇ WERTHER’IN aCILARI

Namı diğer "Die Leiden des jungen Werthers" bu senenin açılışını yaptığımız dünya klasiği oldu. Eser, 1774'te henüz 25 yaşında olan Goethe tarafından 15 günde yazılmıştır. Romanın basımından hemen sonra Almanya'da hem intiharlar artmış hem de sokaklar sarı pantolonlu ve mavi ceketli genç Wertherler ile dolmuştur. Goethe, 1772 yılında Mayıs ayından Eylül'e kadar Wetzlar Alman Yüksek Mahkemesinde asistan olarak görev yaptığı sırada âşık olduğu Charlotte Buff adındaki nişanlı kadına duymuş olduğu karşılıksız ilgisini, edebi bir forma dönüştürerek bu romanla tasvir etmektedir. Wetzlar'da bir elçilik sekreteri olan arkadaşı Karl Wilhelm Jerusalem'in intiharı ve bu trajik aşkın doğuşu, Werther'in kendi eliyle hayatına son vermesi için Goethe'ye esin kaynağı olmuştur. Anı, mektup ve günlük türlerinin iyi bir temsilcisi olan kitap, çoğunlukla kadın okurların ilgi odağı olsa da şahsen bu romanı hayatıma tesir eden ilk on kitap arasına koyabilirim. Her şeyden önce ekran karşısındayken "film öyle izlenmez" diyebildiğimiz gibi, bu eseri de "kitap öyle okunmaz" diyerek okumayı tavsiye ederim. Bu söz yıllardır aklımda dolanıyordu ve yıllar evvel kitabı ilk kez okumadan önce, uzun süre hayatımda duygu yoğunluğunun arttığı bir evreye geçmeyi beklemiştim. Nihayetinde muradıma erdim çünkü Werther'in düşüncelerini içselleştirerek okuyabilmek ve tutkularına eşlik edebilmek büyük bir zevkti Goethe, benim gözümde savlı romancı değil filozof bir yazardır. Eserinde felsefi intihar, evrensel ahlakası yasası vb. nice konsepte atıfta bulunan paragraflar bulunmaktadır. Werther, tabiri caizse "Entel Feridun" deyip geçilmemesi gereken, herkesin kendinden birer parça bulabileceği, tıpkı Goethe'nin kendisi gibi içsel dünyası zengin olan bir karakterdir. Birlikte Werther'den birkaç alıntıyı inceleyelim ve bu dünyaya bir göz atalım.

Konuyu artık kesecektim; ben bütün yüreğimle konuşurken önemsiz, beylik bir laf ortaya atan biri kadar hiçbir şey beni çileden çıkartamaz. Retoriğin kötüye kullanılması sebebiyle tarih boyunca pek çok uygarlık, eşrafı tarafından istismar edilmiştir. Bunun sonucunda retorik, nice idamların ve muharebelerin müsebbibi olmuştur. Retorik, sık kullanıldığında küfür gibi dile pelesenk olabilen ve bu yüzden üstinsanlar araOCAK 2022 15-TA

BİR ROMAN: GENÇ WERTHER’IN ACILARI sındaki iletişimi koparabilen bir yapıdadır. Ahlaki kaygılar gütmeyen ve dehasını suiistimal etmekte ısrarcı olan bu üstinsanlara ricamız, dost meclislerinde sloganlarla konuşmamalarıdır. Zira kendileri gibi yüzme biliyor olan bazı übermensch dostlarını türlü palavralarla boğmaya çalışmaları, sadece o güzel dostların o güzel gemilere binip yelken açmalarına sebep olacaktır. Tutku! Sarhoşluk! Delilik! Siz ahlak sahibi insanlar öylesine kaygısız, öylesine kayıtsız görünüyorsunuz ki! Sarhoştan yakınıp akılsızı aşağılıyorsunuz; bir papaz gibi yanlarından geçiyor ve bir sofu Tanrı'ya nasıl şükrediyorsa, sizi de onlar gibi yaratmadığı için Tanrı'ya şükrediyorsunuz. Ben kaç kez sarhoş oldum, tutkularım hiçbir zaman delilikten uzak değildi ve bunlardan pişmanlık duymuyorum: Çünkü anladım ki büyük işleri, mümkün görünmeyeni başaran sıra dışı insanların eskiden beri sarhoşlar ve deliler olduğunu ilan etmek gerek. Hıristiyanlık, komünizm vs. kolektivist yapıların şerrinden, ideolojilerin haşmetlisi olan egoizme sığınırım. Sığınırım çünkü bu yapıların meydana getirdiği köle ahlakının başlıca fonksiyonlarından bir tanesi de her fırsatta üstinsanı kolundan bacağından tutup aşağı çekmektir. Ne olursa olsun bireyin önemi, tarihte her döneme damgasını vurmuştur ve mızrak çuvala sığmamıştır. Kimilerine, yüzyıllar önce Dünya'nın döndüğünü söylese de deli dendi. Kimilerine, savaşlarda canını ortaya koyup şehla gözlü ya da işitme engelli olsa da iki tane ayyaş dendi. İnsanın doğası sınırlıdır. Sevince, kedere, acılara ancak belli bir dereceye dek dayanabilir ve o derece aşılırsa, insan yok olur. Yani söz konusu olan, birinin güçlü ya da zayıf olup olmadığı değildir! Kendi yaşantısına ne ölçüde dayanabiliyor, mesele budur! Hem ahlaki hem bedensel anlamda. Kanımca kızgın bir ateşten ötürü ölen birine korkak demek nasıl garip olacaksa, kendi yaşamına son veren birine korkak demek de garip olacaktır. Kimileri, müntehirleri doğal seçilimin sonucu olarak görür. Hakikaten de pisliğin, çekinik genler vasıtasıyla taşınıp sonraki nesillerde majör depresyona sebep olabildiği durumlar mevcuttur. İntihar, pek çok farklı travma ve bozukluk sonrası süreçte de doğal olarak karşılaşılabilecek bir olgudur. Bunun yanı sıra üstinsanlar arasında, hayat anlamlı olmasa da neticede hayatın içine düşmüş bulunduğu için muzır bir merakla ve ıstıraplı bir inatla yoluna devam eden kişilerin oranı bir hayli fazladır. Bazı durumlardaysa genç Werther'in ıstırapları gibi acılar; muzırlığı, merakı ve geri kalan her şeyi gölgeleyebilir. Eh, ne yapalım, hayat işte. OCAK 2022 15-TA

BİR ROMAN: GENÇ WERTHER’IN ACILARI Niçin siz insanlar, bir konudan söz etmek için, hemen, bu budalacadır, şu akıllıcadır, bu iyi, şu kötüdür demek zorundasınız! Bu ne anlama geliyor? Yargıladığınız eylemin içsel koşullarını araştırdınız mı? Eylemi meydana getiren, onu bir zorunluluk haline getiren nedenleri kesin olarak belirleyebiliyor musunuz? Eğer böyle yapmış olsaydınız yargılarınızı öne sürerken bu kadar aceleci olmazdınız. "Dostum," diye haykırdım. "İnsan insandır ve birinin sahip olduğu o birazcık aklın, tutku fırtınaları estiğinde, böylece de insan olmanın sınırlarına varıldığında pek etkisi olmaz. Hatta her neyse, bu konuyu şimdilik biraz erteleyelim." dedim. Ah, yüreğim dolup taşmıştı ve birbirimizi anlayamadan ayrıldık; zaten bu dünyada kimse kimseyi öyle kolay anlayamıyor ki! İletişim uzmanları yargıyı erteleme konusu üzerine ilahi bir adanmışlıkla yazıp çizseler de konuşup anlaşabilmek ve uzlaşabilmek, ne yazık ki ülkemizdeki sokak köpekleri veya içeride tutulan Kavala, Demirtaş kadar önemli olmadığı(!) için bu konu gündeme gelemiyor ve bu yüzden günlük hayatta, sokaklarda hâlâ kavuklu-pişekar diyalogları duyuyoruz. Werther için tutku, geleneksel tutkudan farklıdır. Köyden kız kaçırma, kan davası yüzünden adam vurma, başka birinin elini sıktığı için sevgiliyi kıskanma gibi değildir. Üstinsanın doğasında bulunan enthusiasmus  ve teorik dünyadan pratiğe geçişin etkileyiciliği, olmadık işlere kalkışmaya, birçoklarının yapamadıklarını yapmaya teşvik eder. Tarihte bireyin ve tutkularının önemi yadsınamaz çünkü tarih yazan icatlar, keşifler, ideolojiler, organizasyonlar vs. bizzat üstinsanın elinden çıkmıştır.  ALP KURTCEBE OCAK 2022 15-TA

GARİP:

BİR

orhan velİ

1914 yılının 13 N�san günüydü. Mehmet Vel� Kanık �le Fatma N�gâr Hanım’ın oğulları Orhan Vel� dünyaya geld�. Çocukluğunu Beykoz ve Beş�ktaş’ta geç�ren Orhan Vel� 1 yaşındayken kurbağadan korktu,5 yaşındayken kızartma tavasının �çer�s�ne düştü ve yanma tehl�kes� atlattı. Aslında o yıllarda bütün dünya korku ve dehşet �çer�s�ndeyd�. 1.Dünya Savaşı �nsanlığın üzer�ne büyük b�r kâbus g�b� çökmüştü. Olup b�tenler� anlamayacak kadar küçüktü belk� ama onun da kend�ne göre dertler�, kaygıları vardı.

1

oktay’a mektuplar Ankara, 8. 12. 37 Saat 21 Kış, kıyamet Macar Lokantası'nda yazıyorum İlk mektubumu. Oktay'cığım Bu gece sana bütün sarhoşların Selâmı var

2 Ankara. 10. 12. 37 Saat 14.30

Şu anda dışarda yağmur yağıyor Ve bulutlar geçiyor aynadan Ve bugünlerde Melih'le ben Aynı kızı seviyoruz.

3 Ankara. 1.1.38 Saat 10

Bir aydan beri iş arıyorum, meteliksiz. Ne üstte var ne başta. Onu sevmeseydim Belki de beklemezdim İnsanlar için öleceğim günü.

OCAK 2022 15-TA

AĞACIM

Mahallemizde Senden başka ağaç olsaydı Seni bu kadar sevmezdim. Fakat eğer sen Bizimle beraber Kaydırak oynamasını bilseydin Seni daha çok severdim. Güzel ağacım! Sen kuruduğun zaman Biz de inşallah Başka mahalleye taşınmış oluruz.

İlkokul 5.sınıfa dek Galatasaray L�ses�nde okudu. 1925’te babasının �steğ� üzer�ne annes�yle b�rl�kte Ankara’ya gelerek öğren�m�ne Gaz� İlkokulunda devam ett�. Ankara Erkek L�ses�nde okurken edeb�yat hocası Ahmet Hamd� Tanpınar ve Rıfkı Mer�ç’ten büyük b�r yakınlık görmüştü. Ş��rler, oyunlar yazıyordu Orhan Vel�. Edeb�yat b�r tutkuydu onun �ç�n. Bu

güzel havalar

Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti.

GARİP: ORHAN VELİ İstanbul Ün�vers�tes� Edeb�yat Fakültes�n�n felsefe bölümüne yazıldı.1935’e dek ün�vers�teye devam ett�yse de b�t�remed�.1936’da Ankara’ya döndü ve PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşler� Bürosunda memur oldu. Ancak b�r süre sonra güneşl� b�r günde bu görev�nden �st�fa ett�. Orhan Vel�’n�n ş��rler� �lk kez 1936’nın 1 Aralık günü Varlık Derg�s�nde yayınlandı. Bazen Mehmet Al� Sel�m �mzasıyla yazıyordu. Mutsuz, karamsar b�r şa�r�n yaşamından kes�tler taşıyordu bu ş��rler. Nec�p Fazıl, Ahmet Haş�m, Ahmet Muh�p Dıranas ve Ahmet Hamd� Tanpınar. Onların �zler� vardı �lk ş��rler�nde. Kısmen hece kısmen aruz vezn�yle yazmıştı. Sadece gününün değ�l geçm�ş�n sanatını özell�kle de D�van Edeb�yatını çok �y� b�l�yordu ama başka b�r sest� onun aradığı. Başka türlü b�r ş��rd�. Orhan Vel� çok geçmeden o ş��r� bulacaktı. Nazım H�kmet’ten sonra o da ölçüyü, uyağı kaldırmış ve b�ç�mde özgürlüğünü �lan etm�şt�. Edeb� sanatlara başvurmuyor, halkın kullandığı sözcüklerle herkes�n anlayab�leceğ� ş��rler yazıyordu. Şa�ranel�kten uzaktı. B�raz gerçeküstücülere benzese de duyguya değ�l akla h�tap ed�yordu. Küçük �nsanların dünyasını anlatmıştı ama toplum sorunlarına gerçekç� şa�rler g�b� bakmıyordu. B�r alay vardı bazen ses�nde. Bu ses gar�p karşılanmıştı. K�tabe-� Seng-� Mezar 1938’de İnsan derg�s�nde yayımlandı. Sonunda olan olmuş nasır ş��re g�rm�şt�. B�r bomba düşmüştü sank� edeb�yat dünyasına. K�m�s� alkışlıyor k�m�s� de Orhan Vel�’n�n ş��r� öldürdüğünü düşünüyordu. Orhan Vel�’n�n ş��rler� 1937’den 1941’e kadar Varlık, İnsan, Gençl�k g�b� derg�lerde yayımlandı. 1941’de Gar�p adlı ş��r k�tabı çıktı. Oktay Rıfat ve Mel�h Cevdet’�n de ş��rler� de vardı Gar�b’�n �lk baskısında. Kararlıydılar. Ş��r�n artık değ�şmes� gerekt�ğ�ne �nanıyorlardı. “Yen� b�r zevke ancak yen� yollarla yen� vasıtalarla varılır. Yapıyı temel�nden değ�şt�rmel�d�r. B�z senelerden ber� zevk�m�ze �radem�ze hükmetm�ş edeb�yatların sıkıcı bunaltıcı tes�r�nden kurtulab�l-

OCAK 2022 15-TA

kitabe-İ seng-İ mezar Kitabe-i Seng-i Mezar Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkar da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendiye Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar Haklarını helal ederler elbet. Alacağına gelince... Alacağı yoktu zaten rahmetlinin Tüfeğini depoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, Ne matarasında dudaklarının izi; Öyle bir rüzgâr ki, Kendi gitti, İsmi bile kalmadı yadigar. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yazısıyla: 'Ölüm Allah'ın emri, Ayrılık olmasaydı.'

mek �ç�n o edeb�yatların b�ze öğretm�ş olduğu her şey� atmak mecbur�yet�ndey�z. Tar�h�n beğenerek andığı �nsanlar da�ma dönüm noktalarında bulunanlardır.”

GARİP: ORHAN VELİ 27 yaşındaydı bu sözler� yazdığında. Husus� hayatını merak edenlere �se ‘’Evvela adamım.’’ d�ye cevap ver�rd�. Tıpkı herkes g�b� b�r evde oturmakta ve b�r �şte çalışmaktaydı. Yoksuldu. İsm�n� söylemese de b�r sevg�l�s� vardı. Kend�n� beğenm�yor, ehemm�yets�z �şlerle uğraşıyordu ama o b�r şa�rd� en n�hayet�nde. Rakı ş�şes�nde balık olmayı �steyen b�r şa�r. Bu ş��r� �le b�r kez daha sarstı edeb�yat dünyasını. İk�nc� dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu, Nazım H�kmet g�b� toplumcu şa�rler�n cezalandırıldığı, baskı altında tutulduğu b�r dönemde o, rakı ş�şes�nde balık olmanın hayal�n� kuruyordu.

ZİLLİ ŞİİR

Biz memurlar, Saat dokuzda, saat on ikide, saat beşte, Biz bizeyizdir caddelerde. Böyle yazmış yazımızı Ulu Tanrı; Ya paydos zilini bekleriz, Ya aybaşını.

delİKLİ ŞİİR Cep delik cepken delik Yen delik kaftan delik Don delik mintan delik Kevgir misin be kardeşlik

OCAK 2022 15-TA

eskİLER ALIYORUM Eskiler alıyorum Alıp yıldız yapıyorum Musiki ruhun gıdasıdır Musikiye bayılıyorum Bir de rakı şişesinde balık olsam Rakı şişesinde balık Şiirler yazıyorum Yazıp eskiler alıyorum Eskiler verip musikiler Musikiler alıyorum Bir de rakı şişesinde balık olsam Rakı şişesinde balık

GARİP: ORHAN VELİ 1944’te askerl�ğ�n� b�t�rd�kten sonra MEB’e bağlı tercüme bürosunda çalışmaya başladı ve Fransızcadan çev�r�ler yaptı. Ş��rler� Demet, Varlık, Ülke g�b� derg�lerde yayınlıyordu. Her ş��r�n�n ardından alkışlar ve ıslıklar duyulurdu. Her zaman gündemdeyd� Orhan Vel�. 1945’te çıkan “Vazgeçemed�ğ�m” Orhan Vel�’n�n �k�nc� ş��r k�tabıydı. Gar�p ç�zg�s�ndeyd� ama daha çok kend� yaşamından �zler taşıyan ş��rler vardı bu k�tapta. M�zahın dozu b�raz daha azalmış, duygunun sınırları gen�şlem�şt�. Hasan Al� Yücel’�n M�ll� Eğ�t�m Bakanlığını bırakmasından sonra Orhan Vel�’de baskıcı ve tutucu atmosfere dayanamayarak tercüme bürosundak� �ş�nden ayrılmıştı. İşs�zd�, parasızdı. Zor yıllardı onun �ç�n. Yalnızca ş��r severler�n değ�l vatan ve �nsan sevg�s�n�n sahtes�ne de karşıydı. 1946’da yayınlanan “Destan G�b�” adlı k�tabında halk ş��r�n� çağdaşlaştırmaya yönel�k ş��rler yer alıyordu fakat kısa sürede bu amacından vazgeçt�. 1947’de dördüncü k�tabı “Yen�s�” çıktı. Y�ne küçük �nsanların dünyasını anlatıyordu Den�z hürr�yet demekt� Orhan Vel� �ç�n. Alıp başını g�tmey� düşündü bazen. Gün doğmadan den�z daha bembeyazken çıkılacaktı yola. Kürekler� tutmanın şehvet� uçlarda g�deceks�n g�deceks�n ve b�rden b�r kıyamett�r kopacak ufuklarda. “Heyy! Ne duruyorsun be, at kend�n� den�ze ger�de bekleyen�n varmış

OCAK 2022 15-TA

İSTANBUL’U DİNLİYORUM İSTANBUL’U DİNLİYORUM İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgâr esiyor, Yavaş yavaş sallanıyor, Yapraklar ağaçlarda. Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları, İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken, Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık, Ağlar çekiliyor dalyanlardan, Bir kadının suya değiyor ayakları, İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı, Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa, Güvercin dolu avlular, Çekiç sesleri geliyor doklardan, Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları, İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski âlemlerin sarhoşluğu, Loş kayıkhaneleriyle bir yalı, Dinmiş lodosların uğultusu içinde. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan, Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar… Bir şey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı… İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde, Alnın sıcak mı, değil mi, bilmiyorum, Dudakların ıslak mı, değil mi, bilmiyorum, Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından, Kalbinin vuruşundan anlıyorum,

GARİP: ORHAN VELİ aldırma görmüyor musun her yanda hürr�yet yelken oldu kürek oldu balık ol dümen ol su ol g�t g�deb�ld�ğ�n yere” Nereye g�derse g�ts�n vazgeçemeyeceğ� b�r şeh�r vardı. Doğup büyüdüğü, candan sevd�ğ�, ayrılığına dayanamadığı İstanbul… Orhan Vel� en güzel ş��rler�n� İstanbul �ç�n yazmıştır. 1 Ocak 1949’da Yaprak Derg�s�n� çıkarmaya başladı. Mel�h Cevdet ve Oktay Rıfat y�ne Orhan Vel�’n�n yanındaydılar. Derg�n�n basımını sağlamak �ç�n yamalı pantolon �le dolaştığı günler olmuştu. C�nsel duyguların sömürülmed�ğ�, aydınların baskı altında tutulmadığı b�r Türk�ye �st�yordu. 15 Haz�ran 1950’ye dek 28 sayı yayınlayan Yaprak Derg�s�n� de doğru b�ld�ğ� düşünceler� sormak �ç�n çıkardı. 1949’da Nasrett�n Hoca h�kayeler�n� ş��rleşt�rd� ve “Karşı” adlı ş��r k�tabı yayınlandı. Bu ş��r k�tabında da vazgeç�lmez� olan küçük �nsanların h�kayeler�n� m�zahsal b�r d�lle anlatıyordu.

Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekanlar bedava; Peynir ekmek değil ama Acı su bedava; Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava.

ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.

OCAK 2022 15-TA

BEDAVA

Orhan Vel�’n�n �lk aşkı, Beykoz’dak� komşusunun kızıydı. Onu sevd�ğ�nde 12 yaşındaydı. Başka aşklar yaşadı sonra ve aşktan söz ett� ş��rler�nde. “Bütün güzel kadınlar zannett�ler k� aşk üzer�ne yazdığım her ş��r kend�ler� �ç�n yazılmıştır. Bense da�ma üzüntüsünü çekt�m. Onlar �ş olsun d�ye yazdığımı b�lmed�.” 1950’n�n 10 Kasım geces�yd�. Ankara’da �çk�l� halde yürürken beled�yen�n kazdığı çukura düştü. Başından haf�fçe yaralanmıştı. İk� gün sonra İstanbul’da an�den fenalaşınca alkol zeh�rlenmes� teşh�s�yle hastaneye kaldırılmıştı. Oysa bey�n kanaması geç�r�yordu. 14 Kasım’da hayata gözler�n� yumdu Orhan Vel�. Henüz 36 yaşındaydı öldüğünde. İçk�y� çok sevmes�ne rağmen ş��r�m�z�n belk� de en ayık şa�r�yd�.

Mehmet Fat�h Alkan

GENEL GENELHATLARIYLA HATLARIYLA FANTASTİK FANTASTİKEDEBİYAT EDEBİYAT Edebiyat kelimesini açıklayan, daha doğrusu açıklamak isteyen pek çok kişi vardır. Bazıları birkaç kelime, bazıları birkaç cümle, bazıları birkaç paragraf, bazıları ise yüzlerce sayfalık kitaplarla akıllarındaki edebiyat fikrini gün yüzüne çıkartır. Ve aslında özüne baktığımızda, hepsi doğrudur. Çünkü edebiyat aslında insanın iç âlemindeki şekilleri lisanlar aracılığıyla diğer insanlar anlatmasını sağlayan bir araçtır, daha doğrusu araçlar bütününe verdiğimiz genel ismimdir. Edebiyat özneldir çünkü insan ürünüdür ve insanların hepsi kendine has bir yaşantıya, düşünceye, anlayışa ve duyguya sahiptir. Hal böyle iken Edebiyat gibi bir ürünü tek bir kalıpla anlamaya ve anlatmaya çalışmak, sığlıktan başka bir şey değildir. İnsanların bu çeşitli düşünme yapısı ve fikir farklılığı belli noktalardan ortak olarak bakacak olursak elimize geçen devasa bir ağaçtır. Bu ağacın ilk dalları özlü ve yazılı edebiyattır. Sözlü edebiyat başka bir yazının konusu olmayı hak ediyor, biz yazılı edebiyat dalından yukarı tırmanmaya devam edelim. Burada karşımıza gene iki dal çıkıyor. Nazım ve nesir... Bu iki dalın nesir kısmından yani düzyazı kısmından devam edersek buna bağlı başka dallar ve çeşitler karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de fantastik edebiyattır. Fantastik edebiyat hayal gücünün ön plana alındığı edebiyat türüdür. Temeli halk hikâyelerine ve belli ölçüde mitolojilere, destanlara dayanır. Ama kökleri tarihin eski devirlerine dayanan fantastik edebiyatın edebi tür olarak anılması ise aslında çok yakın bir tarihte, 1940’lı yıllarda olmuştur.

OCAK 2022 15-TA

Bunu sağlayan başrollerimiz ise John Ronald Reuel Tolkien ve Clive Staples Lewis ve onların yarattıkları evrenler olan Orta Dünya ve Narnia.

Oxford’da öğrencilik yaptıkları dönemde kurulan bu ilginç arkadaşlık, fikirsel paylaşımlarla akıllarındaki evrenleri şekillendirdi. Tabi burada Tolkien ve Lewis’in kurduğu ve başlarında bulunduğu Inkling’den de bahis açmak gerekir. Aslında onu da ayrı bir yazı konusu olarak almak daha doğrudur. Bu yıllarda Fantastik edebiyat hakkındaki genel görüş çocuk masallarından ibaretti ama ilginç fikirler de burada hayat buluyordu. O dönemde fantastik edebiyat yazarı ancak çocukların ilgisini çeken bir hikâyeci olabilirdi(!) işte bu yıllarda başrol ikilimizden Lewis “Aslan Cadı ve kurbağa” ile başladığı külliyatına 7 yılda 7 kitap ekleyerek zihnindeki evreni kâğıt ve mürekkep ile canlandırdı. Tuhaflıklarla dolu Narnia evreni daha çok çocuklara hitap ediyordu ama fantastik edebiyatın lokomotifliği 1950li yıllara kadar Narnia oldu.

GENEL HATLARIYIYLA FANTASTİK EDEBİYAT Tolkien ise farklı bir yol izliyordu. Öncelikle bir dil oluşturdu. Keza kendisi bir dil profesörüydü, oluşturduğu dil üzerine orta dünya evrenini yarattı. İlk dönemler niyeti, Orta Dünya’yı İngiltere mitolojisi olarak yazmak istiyordu ve ilk araştırmaları bu yöndeydi fakat bu fikirden bir süre sonra vazgeçti. Bu esnada çocuklarına anlatmak için Hobbit’i yazdı. Hobbit’in devamı olarak da Yüzüklerin Efendisi yazıldı. Tabii ne Yüzüklerin Efendisi ne de Hobbit Orta Dünya evreninin geneliydi. Hatta kurgu evreninin sonunun kitaplarıydı, tabi yarım bıraktığı kitabını saymazsak. Evrenin asıl anlatımı Silmarillion’dı ama Tolkien Silmarillion’ı basacak kadar yaşayamadı. Bugün bildiğimiz Orta dünya evreninin temelini teşkil eden Silmarillion ve Tolkien külliyatının diğer kısımlarını yayımlayan, Tolkien’in oğlu Christopher John Reuel Tolkien tarafından oldu. Bu konuda birtakım eleştirmenler Yüzüklerin efendisi ve Hobbit’te buldukları o esrarengiz havayı Silmarillion’da bulamadıklarını söyler. Bunun sebeplerinden biri JRR Tolkien’in Silmarillion’ı tam olarak bitiremedi. Christopher Tolkien ise babasının eserini sadece derledi, çünkü babasının dünyasını tam olarak onun bıraktığı gibi bitirmek istiyordu ve öyle de yaptı. Tolkien Yüzüklerin efendisi üçlemesini yayınladığında kısa süreliğine pek bir şey olmadı, sadece bazıları bir Oxford profesörünün çocuk masalı yazdığını söyleyip geçiştirmişti. Belli bir süre sonra ise bu kitapların ünü infilak etti. Ve bu bir dönüm noktası olarak tarihe geçti. O zamandan sonra Fantastik edebiyat her yaş grubuna açıldı. Bu patlamanın ardından pek çok yazar Fantastik edebiyat üzerine eserler verdi: JRR Martin, JK. Rowling, Ursula K. Leguin ve Andrzej Sapkowski bunlardan sadece birkaçı. Bu kadar yazar ve eserin

önemli bir bölümünün hamurunda bir miktar da olsa Orta Dünya bulundu ve bence bu çok ileri dönemlere kadar sürecek

Genel olarak baktığımızda Fantastik edebiyatın eski tarihlerden başlayan bir serüveni olsa da onu hak ettiği yerlere getirenler Lewis ve Tolkien’dir. Onların açtığı bu yol sayesinde, günümüzde insanlar bir nebze de olsa dış dünyanın zorluğundan kaçabiliyor. Metroda sıkılan bir yolcu bir anda kendini Derek Landy’nin Dublin şehrinde, Dedektif Kurukafa ile suçlu kovalarken buluyor; başka bir yerde canı sıkılan bir çocuk, Hobbit Bilbo Bagins ile Gollum’un bilmecesine cevap veriyor; daha başka bir yerde bir beyaz yakalı, John Snow ile kuzeyde devriye geziyor. Belki de bu yüzdendir ki son yıllarda sıkılan halklar Fantastik edebiyatın içine daha da giriyor. Sıkılan, bıkan, kendine bir liman arıyor ama fantastik edebiyat bunlardan sadece biri. FOTOĞRAFÇILIK VE EDEBİYAT KULÜBÜ: SALAZAR RUE

OCAK 2022 15-TA

MİTOLOJİ TARİHİ 1

TOPRAK ANA

“Her şeyden önce kaos vardı.” diyerek başlar mitoloji. Karanlığın ve biçimsizliğin içinde ilk beliren varlık Gaia’dır. Gaia dişil enerjinin temsilcisi ve bir kadındır. Gaia toprak anadır. Kendiliğinden oluşmuş, karanlığın içerisinde kendi kendini bütünleştirmiştir. Yeryüzünün ta kendisidir, dünyadır, varlıktır, doğadır. Artık hiçbir karanlık tekdüze değil, hiçbir belirsizlik eskisi kadar bilinmez değildir. İki farklı karanlık doğar Gaia’nın ardından. Gaia dünyamızı simgeler, içinde toprağı, çeliği, kayaları ve kıtaları barındırır. Yunanlılara göre dünyamızın bir cinsiyeti vardır ve o kadındır. Yiyecek besinleri bize o verir, bizi besler, büyütür ve sonra yine ona karışırız. Gaia başlangıcın kendisidir belki ama o da acı çekebilir, öfkelenebilir ve duygularına yenik düşebilir. Gaia toprakla özdeştir, toprağı niteleyebilecek her şey Gaia’yı da niteleyebilir. Gaia karanlığı ikiye böldükten sonra dağları, denizleri, yıldızlı göğü, ormanları ve yaşamı yarattı.

“Sayısız neslin yavruları, Tüm türlerin bireyleri, kardeşçe yüzerler Gaia’nın serin ve engin rahminde. Âleminden çıkamaz yaşam. Âlemlerin içinde âlemler, Besler kendi içinde kendini. Ölümlülerin bilmediği bir sihirdir bu, Tüm göbek bağları kesilemez, Bazıları ruhtan oluşur. Dünyanın da vardır bir ruhu, Gaia’nın rahmidir en derin kuyu.” Gaia dünyayı ve göğü yarattıktan sonra göklerde kendine eş olabilecek Uranüs’ü yarattı. Uranüs’le Gaia’nın birçok çocuğu oldu. Bunlar daha sonra Titanlar ve Titan soyunun başlangıcı kabul edilen dev varlıklar olacaklardı. Bunlardan altısı kız altısı da erkekti. Ancak Uranüs ‘bin’ kendi çocuklarından yüz kollu ve elli başlı olan Hekatonkheir’ler ve tepe gözlü olarak doğan Kiklop’ları tereddütle izledi ve onlardan korkarak, onları Gaia’nın rahmine geri gönderdi.

Gaia rahminde sıkışıp kalan bu çocuklardan ötürü çok acı çekti ve Uranüs’ü kibir ve zalimlikle suçladı. Çocuklarını Uranüs’e karşı kışkırtarak onlardan yardım istedi. Ancak sadece Kronos, Gaia’nın bu çağrısına kulak verdi. Bunun üzerine Gaia kendi içindeki çelikten ve kumtaşından eritip ve dövüp sivrilttiği tırpanı oğlu Kronos’a verdi. Kronos, Gaia’dan bu özenle kaynatılmış tırpanı aldı ve pusuya geçti. Elindeki tırpanla babasına saldırdığında ise onun erkekliğine son verdi. Göklerden yeryüzüne akan meni ile Gaia hamile kalmış ve bu gebelik Afrodit’e can vermiştir. OCAK 2022 15-TA

MİTOLOJİ TARİHİ 1: TOPRAK ANA “İç içe dizilmiş sarmal daireler, Ormanların içine tarihi kaydeder. Gaia’nın derisinin altında bir yaşam var kaynayan, Bir bağ var fark edilmeyen insan tarafından. Kilometrelerce kesilmeyen bir etkileşim, Çağlar boyunca ândan âna, Dokudan dokuya yayılan bir iletişim var. Hayatın döngüsü tekrar eder kendini, Sürekli ve baştan sona, baştan aşağıya, Dans edermişçesine tıpkı dolunay altında, Fani anlağın çok daha uzağında. Bilinmez bir dille konuşur Gaia, Yeni doğan canlıları emzirirken. Hayaletleri korur insan ve hayvan tüm bebekleri. Gaia’nın zihni enginliğiyle yaratmıştır her şeyi, Kuşaklar arasındaki görünmez bir zincir, Nesiller içindeki Bilgeliğin taşıyıcısıdır. Evrensel karanlığın boşluğunda, Çeşitli kılavuzlar yazmıştır Gaia. Parlayan samanyolundan, ışığı takip edilsin diye, Fısıldamıştır tüm ölümlülere. Huzur ve barışı bulabilirdi insanlar, Mutluluk ve dinginlik uzak değildi bu ırk için, Şayet anneleri olan Gaia’yı dinleyebilselerdi. Bir gün bıkacak Gaia, kör açgözlülüğünden insanın, Ve büyüsünü yaratmaya başlayacak bedenselliğin, Gri hücrelerinde…

-MELEK AKYAPI

OCAK 2022 15-TA

Takdüze Herkesin mutlu olduğu bir dünyadan herkese merhaba. Burada asfaltlar gri, çimler biçildiğinde etrafa taze bir koku yayılıyor ve isteyen seyis isteyen gardiyan, isteyense kendini beğenmiş bir budala olabiliyor. Pestillerse pekmezden yapılıyor. Öyle sananlar için burası bir cennet. Burada “aynılık” çok önemli. Bazen birisi senin için geç kalıyor, bazense sen onu bekliyorsun bir şeylerin aynılığı için. Çünkü bu dünyada bir şeylerin aynılığı insanları mutlu ediyor. Öyle ki bunun için dillerine bir ek bile koymuşlar “-daş”. Herhangi birisiyle “herhangi bir şeydaş” olabilirsiniz. Olduğunuz taktirde kendinizi “herhangi bir şey”e ait hissetmeniz garip değildir. Beklenen bir yan etkidir. Bu dünyada “varlığını bildirmek ve bu konuda geri bildirim almak” da bir o kadar önemlidir ayrıca pek de iyi hissettirir. İşin güzel tarafı, bunun bir şartı yok! Yani bunu günün her saati, her yerde, istediğiniz şekilde yapabilirsiniz. “Merhaba” der yoldan geçer sen de “selam” dersin. İyi de hissettirir! Bu dünyada insanlar çoğu şeye güvenirler. Evinin anahtar deliğine güvenmeyen yoktur mesela. “Bu anahtar ya yarın kapımı açmazsa” stresini taşıyan kimse yoktur. “Ya bu sefer üçgenin iç açılarının toplamı 180° çıkmazsa” kaygısı da kimsede görülmez. “Bugün güneş fuşya doğarsa ne yaparım” diye uykusuzluk çeken de olmaz. Belki biraz tekdüze geldi size ama mutlu dünya böyledir işte. Ve bu dünyada insanlar ölmek istediklerinde ölürler. Atlar bir yerden, (yer çekimine güvenir çünkü) tutar nefesini, çeker vurur kendini. Burada asfaltlar gri ve çimler biçildiğinde taze bir koku yayılıyor, pestillerse pekmezden yapılıyor.

Mültefit

OCAK 2022 15-TA

Her Şeye Mal Edilebilecekler Trene yetiştim! Hatta çay bile içtim. Gerçi aromalı olduğu için keşke içemeseydim dedim ama olsun. Adam da diyor ki bizim çayımız özel geliyor. Bana gelmese de olurmuş. Neyse. Galiba lisemden bir çocukla aynı üniversitedeyiz. Bugün garda görünce emin oldum. Sohbetimiz olmadığı için bu sadece farkındalık olarak kalacak gibi. Yolculukları severim. Kulaklığı takıp camdan dışarıyı seyre dalarsın ama aklın öyle karmaşıktır ki ne dinlediğini duyuyorsundur ne de gördüğünü algılıyorsundur ya, tüm algıların meşguldür ama odağın bambaşka bir dünyada belki hiç var olmamış yaşantıların hayalinde dalgada savrulan gemi misali bir oraya bir buraya savruluyordur. Tam olarak bu olaya bayılıyorum. Bu kargaşayı; kafamın etrafındaki kalabalığın içinde, zihnimin tenhalarında bazen en karanlık kuytularda bazen en aydınlık manzaralarda sadece kendimle vakit geçirmenin verdiği hazzı sevmemem nasıl mümkün olabilir? Ve titreşim! Bu düşüncelerimin arasına; önde bir yerlerde şişesinin kapağını açmaya çalışan yolcunun çıkardığı gürültüyü, yürüyen insanların adım seslerini zihnimdeki tenhalara karıştırmayan algım titreşimi yok sayamadı ve onun aradığını gördüm. Telefon konuşmamız ona ufak tefek yardımlarım derken üç istasyon geçtik bile! Kafamın içine tam odaklanamadan annemin poğaçalarının kokusunu duyumsuyorum akabinde anons başlıyor ve tekrar titriyorum: Annem arıyor! Minik bir “neredesin, ne yaptın? ” konuşmamız ve kapanış. Ardından tekrar odaklanmak istemem ama inme saatimin yaklaştığını fark etmem derken toplanma seansı. E o bahsettiğim derin hazza ulaşmış sayılmadım. Ama olsun vaktim de boşa gitmedi. Halbuki daha hazzı uzun uzun anlatacaktım belki zihnimin dipsiz kuyularına inecektim. Belki de güneşin yeni doğduğu deniz kıyımda bana kahve içerken eşlik edecektiniz.. Derken bu sefer de babam düşüncelerimi bölüyor ve ineceğim durak geliyor... Bu kadar şeyin üzerine belki de bazı şeylerin bana özel kalması gerektiğini düşünmeliyim.

-Justita

OCAK 2022 15-TA

Alçalmak Ne kadar çok balon var bu parkta. Özel bir gün olmalı ki herkes eline geçirmiş onları. İlk baktığımda oldukça göz kamaştırıcı buldum. Capcanlı bir renk ve dopdolu bir park. Fakat bir süre dikkatli bakınca az biraz fark etmeye başlıyorum birbirlerine benzediklerini. İlk başta, tuhaf olduğunu düşündüm bu durumun. Mantıklı gelmediği için tekrar ve tekrar baktım. Bir süre sonra beni rahatsız etmeye başladı hatta yolumu değiştirmeyi düşündüm fakat içine çekiyordu beni güzel ve kusursuz görünen. Niçin, diye sordum anlamsızca. Bu kadar renk varken aynı olmalarının sebebi nedir? Bu seçim rahatsız etmiyor muydu onları? Kusursuzluk arayışı içinde olan siz değil misiniz ki bu halde dolanıyorsunuz etrafta? Siz değil misiniz aynı kıyafetlerden, aynı olaylardan hatta aynı insanlardan sıkılan? Anlayamıyorum, belki de uzaktan bakıyor olmam bu denli kafamı karıştırıyor. Hem zaten balonlar tehlikeli ve bir o kadar anlamsızdır. İnsana önce keyif ardından korku verir. Rengi önemsizdir sonu için; insanı nereye götüreceğini, ne zaman patlayacağını hiçbiri söylemez. Halbuki sizin balonlarınız uçmuyor bile, aşağı çekiyorsunuz onları, sizinle aşağıda yaşamaları için. “Hem belki kontrol altına alırsak patlamasını da engelleriz.” diyorsunuz. Yolumu değiştirmeden önce bir süre daha oyalanıyorum parkta fakat ne bir insan ne de bir balon bu süre boyunca hareket ediyor. Olur da boş anınıza denk gelir de sizi biraz olsun yükseltir diye endişelisiniz. Hatta kalabalıktan pek fazla uzaklaşmayı beceremese de patlamasını engellemek için geri adım atıyor bazılarınız. Hissedilen korku ve endişeye karşılık yine de mutluluğunuzdan taviz vermiyorsunuz. Anlıyorum ki sadece uzaktan değil, içeriden de güzel bir görüntüye sahip bu kalabalık. Oldukça ihtişamlı ve bir o kadar uyumlu… En sonunda dayanamayıp yolumu değiştiriyorum. Uzun bir süre yürüyorum oradan uzaklaşmak, kafamı toparlamak için. Ve hareketliliği kafamı kaldırdığımda görüyorum. Havada süzülen ve nereden geldiği belli olmayan sahipsiz balonlar var şimdi karşımda. Balonuna sahip çıkamayan hatta belki hiçbir zaman balonu olmamışların eseri bu görüntü. Belki gökyüzü sahipsiz balonlar ile çok daha güzel görünür, diye düşünüyorum. Hareketsiz bir parkın aksine.

-Atike

OCAK 2022 15-TA

Duygusal Güç Ne kadar çok balon var bu parkta. Özel bir gün olmalı ki herkes eline geçirmiş onları. İlk baktığımda oldukça göz kamaştırıcı buldum. Capcanlı bir renk ve dopdolu bir park. Fakat bir süre dikkatli bakınca az biraz fark etmeye başlıyorum birbirlerine benzediklerini. İlk başta, tuhaf olduğunu düşündüm bu durumun. Mantıklı gelmediği için tekrar ve tekrar baktım. Bir süre sonra beni rahatsız etmeye başladı hatta yolumu değiştirmeyi düşündüm fakat içine çekiyordu beni güzel ve kusursuz görünen. Niçin, diye sordum anlamsızca. Bu kadar renk varken aynı olmalarının sebebi nedir? Bu seçim rahatsız etmiyor muydu onları? Kusursuzluk arayışı içinde olan siz değil misiniz ki bu halde dolanıyorsunuz etrafta? Siz değil misiniz aynı kıyafetlerden, aynı olaylardan hatta aynı insanlardan sıkılan? Anlayamıyorum, belki de uzaktan bakıyor olmam bu denli kafamı karıştırıyor. Hem zaten balonlar tehlikeli ve bir o kadar anlamsızdır. İnsana önce keyif ardından korku verir. Rengi önemsizdir sonu için; insanı nereye götüreceğini, ne zaman patlayacağını hiçbiri söylemez. Halbuki uçmuyor bile,

sizin balonlarınız aşağı çekiyorsunuz

onları, sizinle aşağıda yaşamaları için. “Hem belki kontrol altına alırsak patlamasını da engelleriz.” diyorsunuz. Yolumu değiştirmeden önce bir süre daha oyalanıyorum parkta fakat ne bir insan ne de bir balon bu süre boyunca hareket ediyor. Olur da boş anınıza denk gelir de sizi biraz olsun yükseltir diye endişelisiniz. Hatta kalabalıktan pek fazla uzaklaşmayı beceremese de patlamasını engellemek için geri adım atıyor bazılarınız. Hissedilen korku ve endişeye karşılık yine de mutluluğunuzdan taviz vermiyorsunuz. Anlıyorum ki sadece uzaktan değil, içeriden de güzel bir görüntüye sahip bu kalabalık. Oldukça ihtişamlı ve bir o kadar uyumlu… En sonunda dayanamayıp yolumu değiştiriyorum. Uzun bir süre yürüyorum oradan uzaklaşmak, kafamı toparlamak için. Ve hareketliliği kafamı kaldırdığımda görüyorum. Havada süzülen ve nereden geldiği belli olmayan sahipsiz balonlar var şimdi karşımda. Balonuna sahip çıkamayan hatta belki hiçbir zaman balonu olmamışların eseri bu görüntü. Belki gökyüzü sahipsiz balonlar ile çok daha güzel görünür, diye düşünüyorum. Hareketsiz bir parkın aksine.

-Musab Asım Muhammed Yıldız

OCAK 2022 15-TA

şiirler

serap

Yıldızlara mıydı yazdığım şiirler Yoksa onun gözlerini anımsatışına mı? Bulutlar mıydı ağlayan, Yoksa dinlediğim şarkılar mıydı bağıran… O dans eden kadın sen değildin hiçbir zaman, Kalbindeki küçük kızdı o salıncakta sallanan, Sen duyduğum şarkı ile aklımdan geçenlersin, Ve de kitaplarımdaki altı çizili cümleler.

yakılış

-nyx

Sigaramın ucunda varsın sevgilim Çektikte seni hissediyorum Ruhumu sen sarmışsın Sigaramı başkası Tütünün kokusunda dönüp dolaşıp Seni arıyorum Acımtırak hislerin yanında Bal rengi gözlerin Tat veriyor dudaklarıma Zaten kaybolduğum her yerde Arkamda iz diye sana bakıyorum Bulamadığım tek yer Mahşer denilen döngü Sen başkasına gittikçe Ben sıratta yürüyorum Küllerim düşüyor cehennem ateşine Anlayacağın benle birlikte seni de yakıyorum Şimdi bak yolun sonuna yaklaştım Ama sana olan aşk Celladım olmuş Önümdeki ipi kestiriyor bana Ondandır ki Seninle birlikte ben de yanıyorum

-Zeynep -Zeynep Arslan OCAK 2022 15-TA

1. balat İçimdeki bu mutsuzluk, Tereddütümden mi geliyor? Geceyi sarmış yine karanlık, Geleceğimi mi arıyor? Ah bugün yine gökte, Hiçbir şey yağmıyor. Kapalı evet hep hava ama Elinden gelmiyor. Ağlıyorum yine içimden, Gökyüzü gibi… Dolu gözleri bulutların, Kötü hissediyor gibi?

-Melek -Melek Akyapı

Enerjinin Yeni Çağı:

Füzyon Santralleri Tarihten bugüne insanoğlu enerjiye ihtiyaç duydu. Isınma ihtiyacıyla başlayan bu serüven Sanayi Devrimi ile birlikte hızlı bir artış göstermeye başladı. Kömürün efektif kullanımı ile birlikte ekonomi ve üretim tarihi baştan sona değişti; fakat yenilikler ve değişimler bu şekilde kalmadı. 1900’lü yıllara yaklaşıldığında kömürün yanına petrol ve türevlerini de bu listeye dahil ettik. Fakat ortada bir sorun vardı, bu kaynaklar gereken üretim için yeterli değildi ve sonunda bitecekti. Bunun için birçok yenilik ortaya atılsa da kurulum maliyeti fazla olan ve verimi yeterli olmayan yenilenebilir enerji yerine en büyük alternatif atomun çekirdeğinden, nükleer enerjiden geldi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında ilk defa nükleer enerji kullanılmaya başlandı ve devamında çok hızlı bir şekilde bütün dünyaya yayıldı. Atomu bölerek enerji elde edebiliyoruz; peki ya tam tersi olsaydı, atomları birleştirseydik bunu başarabilir miydik? İşte bunun için en büyük yardımcımız Güneş oldu diyebiliriz.

Yazın güneşli sıcak bir günde dışarıya çıktığınızı hayal edin. Gökyüzüne baktığınızda gözlerimizi kısıyor, bazen gözlerimizi açamıyoruz. Dünyamızı milyonlarca kilometre uzaktan bizi terleten Güneş bakamayacağınız kadar parlak ve sıcak. Peki, Güneş bu bitmek bilmeyen ısı ve ışığı nasıl üretiyor? Yıldızlar ömürleri boyunca sürekli olarak enerji üretirler. Nükleer Füzyon olarak adlandırılan enerji üretim sistemi sayesinde inanılmaz boyutlarda enerjiyi ömürlerini devam ettirmek için kullanırlar ve çevrelerine yayarlar. Dünyanın ihtiyacı olan enerji de Güneş’te yaşanan nükleer füzyon süreçlerinin sonunda açığa çıkan ısı ve ışık enerjisinin sistemimize yayılmasının ardından Dünya’ya ulaşması ile elde edilir. Peki Nükleer Füzyon nedir? NUCLEAR FISSION

neutron

u-235

deuterıum

trıtrum

u-236

ba-144

OCAK 2022 15-TA

Günümüzde dünyanın birçok yerinde Nükleer Santral bulunmaktadır. Fisyon adı verilen Uranyum gibi radyoaktif büyük atom çekirdeklerinin parçalanarak enerji açığa çıkarmasını sağlayan bu santrallerde sıcaklık ile beraber kolaylıkla tepkimeye girebilen U-235 gibi radyoaktif elementler kullanılır. Reaksiyon sonucunda atom çekirdeklerinin parçalanması ile elde edilen ısı enerjisi türbinlere aktarılarak elektrik enerjisine dönüştürülmektedir. Füzyon Reaktörleri ise Hidrojen çekirdeklerini birleştirerek Helyum üretilmesini sağlayan sistemlerdir. Füzyon işleminde Hidrojen elementinin iki adet izotopu kullanılmaktadır. Bir proton ve bir nötrondan oluşan Döteryum ile bir proton ve iki nötrondan oluşan Trityum

neutrons

kr-89

neutron

helıum

ENERJİDE YENİ GÜÇ: FÜZYON SANTRALLERİ

yüksek sıcaklıkta tepkimeye sokulur. Tepkime sonucunda bir adet Helyum ve 1 adet serbest nötron elde edilir. Bu reaksiyon sırasında açığa çıkan enerji birçok amaçla kullanılabilir. Oldukça fazla verim sağlayabilen bu iki çekirdek tepkimesinin de avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Aslında ilk olarak burada karşımıza çıkıyor. Füzyon tepkimelerinin sağlanması için iki adet Hidrojen izotopu kullanılmakta: Döteryum ve Trityum. Hem Döteryum hem Trityum nadir görülen kaynaklar olmasına rağmen Döteryum sudan elde edilebilir ve Trityum da Lityum atomunun nükleer reaksiyonlar sonucunda dönüşmesiyle elde edilebilir. Bu sayede bize uzun bir süre yetecek kadar hammaddeye sahip olabiliriz. Tek bir atom üzerinden düşünecek olursak Nükleer Füzyon verimli gözükmemektedir. Nükleer fisyon ile atom başına çok daha fazla miktarda enerji elde edilebilir. Fakat nükleer enerjide kullanılan U-235 izotopu, füzyon için kullanılan Döteryum ve Trityum atomlarından çok daha ağırdır ve bu da gram başına oranlandı-

OCAK 2022 15-TA

ğında füzyonu fisyona göre çok daha verimli kılar. Nükleer füzyonu gelecek için önemli kılan etkenlerden bir tanesi bu verimliliktir. Hem kaynak sorununun hızla çözülebilmesi hem de daha az tüketimle daha fazla enerji üretimi sağlanması açısından füzyon gelecekte nükleer teknolojiler için önemli bir adım olmaktadır. Bunun yanı sıra fisyon teknolojileri oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir. Nükleer Enerji Santralleri’nin yüksek sıcaklıkta tehlikeli sonuçlar doğurması ve kontrolsüz tepkimeler olması sebebiyle geçmişten günümüze birçok kez ciddi kazalara sebep olduğunu biliyoruz. Bunun aksine nükleer füzyonda çok daha büyük sıcaklıklardan bahsetmemize rağmen santrali

bu sıcaklıkta tutmak oldukça zordur. Ve herhangi bir sızıntı durumunda çok hızlı bir şekilde soğumaya başlar. Geçmişte acı bir şekilde tecrübe edilen Çernobil Kazası gibi örnekleri düşünecek olursak Füzyon Santralleri gelecek için oldukça güvenilir bir seçenek olarak gözükmektedir Her ne kadar çok önemli bir alternatif olarak gözükse de füzyon santrallerinde süreklilik gösteren bir reaksiyon oluşturmak oldukça zordur. Fisyon tepkimeleri birbirini tetikleyen patlamalarla ilerlerken füzyon reaksiyonlarında bu durum mümkün değildir. Ve sürekli olarak yüksek sıcaklık gerekmektedir. Günümüz şartlarında bu sıcaklığa dayanabilen herhangi bir madde bulunmadığı için yüksek sıcaklık man-

ENERJİDE YENİ GÜÇ: FÜZYON SANTRALLERİ yetik alan içerisinde muhafaza edilmektedir.Bu teknolojinin ilham kaynağı olan Güneş’in en yüksek sıcaklık değeri olan çekirdek sıcaklığı 15.6 milyon ℃ olmasına rağmen Dünya üzerinde bu sıcaklık bile füzyon reaksiyonu için yeterli değildir. Güneş’teki basınç Dünya’ya oranla oldukça fazla olduğundan dolayı daha düşük sıcaklıklar yeterli olmasına rağmen Dünya’da yapılan deneylerde bundan bir kaç kat daha fazla sıcaklığa ihtiyaç duyulabilmektedir. Peki bu hikâye nasıl başladı? Geçmişten günümüze füzyon teknolojilerini incelemek ilerde yapılacak inovasyonlar için oldukça önemli olacaktır. Nükleer Füzyon ile ilgili ilk çalışmalar II.Dünya Savaşı’nın hemen ardından başladı. Soğuk Savaş döneminde bu alanda öne geçmek isteyen SSCB mühendislerinin yoğunlaşmasıyla başlayan nükleer füzyon teknolojileri elektrik üretimi konusunda uzun bir süre teoride kaldı. 1950’li yıllarda Sovyet bilim insanları Igor Yevgenyevich ve Andrei Sakharov tarafından Tokamak (Toroidal Odadaki Manyetik Sarmallar) adında bir füzyon reaktörü icat edildi. 1955 Birleşmiş Milletler Atom Enerjisinin Barışçıl Kullanımı Konferansı’nda alınan kararla program gizliliği kaldırıldı ve böylece uluslararası bilimsel çalışmaların önü açılmış oldu.

OCAK 2022 15-TA

Barışçıl Kullanımı Konferansı’nda alınan kararla program gizliliği kaldırıldı ve böylece uluslararası bilimsel çalışmaların önü açılmış oldu. Tokomak sistemleriyle ilgili deneysel çalışmalar 1956 yılında Moskova Kurçatov Enstitüsü’nde Lev Artsimovich önderliğinde başladı. SSCB’de T-1 Tokamak cihazı ile birlikte barışçıl füzyon enerjisi üretiminde ilk adımlar atıldı. 1970’li yıllara kadar Sovyetler eliyle çeşitli çalışmalar yürütüldü. Bu dönemlerde teorik düzeyden daha ileriye gitmekte oldukça başarısız olan Tokamak projeleri 70’li yıllardan itibaren ABD ve Avrupa ülkelerine de yayılmaya başladı. ABD’nin New Jersey eyaletinde 1982

yılında kurulan TFTR (Tokamak Fusion Test Reactor) ve Birleşik Krallık’ın Oxfordshire kentinde kurulan JET (Joint European Torus) tokomakları ile birlikte bu denemeler SSCB dışında yayılmaya başladı. 1985 yılında ABD ve SSCB arasında yapılan Cenevre Zirvesi ile birlikte birlikte çalışma konusunda ciddi adımlar atıldı. Temelleri bu görüşmeler ile atılan günümüz ITER (International Thermonuclear Experimental Reactor) projesi sonucunda büyük çalışmaların önü açıldı. Günümüzde ITER projesi için yapılan Tokamak inşaatları ile birlikte önümüzde yıllarda çok önemli ilerlemeler olacağı öngörülmektedir.

ENERJİDE YENİ GÜÇ: FÜZYON SANTRALLERİ

  Füzyon teknolojilerinin son dönemdeki gelişimi konusunda en büyük öncülerden birisi ise Çin oldu. EAST (Experimental Advanced Superconducting Tokamak) ile birlikte Çinli bilim insanları Mayıs 2021’de 101 saniye boyunca 120 milyon ℃‘ye ve 30 Aralık 2021 tarihinde 1056 saniye boyunca yaklaşık 70 milyon ℃‘ye ulaşarak büyük bir başarı sağladılar ve yakın gelecekte bu teknolojilerin başarıyla sonuçlanabileceğinin sinyalini vermiş oldular.

-KUTAY KOÇAK

OCAK 2022 15-TA

YAPAY ZEKA Merhaba, dergimizin ilk sayısında sizlere son zamanlarda sıkça duyduğumuz terimler olan yapay zekâdan, makine öğrenmesinden, derin öğrenmeden, bunların yöntemleri ve kullanım alanlarından bahsedeceğim. Daha sonra bir yapay zekâ projesi olan ChatGPT’yi tanıtacağım Yapay zekâ (AI), basitçe bir makine veya bilgisayar programının, tipik olarak insan zekâsı gerektiren görevleri (ses tanıma, görsel algı, karar verme ve dil çevirisi gibi) gerçekleştirme yeteneğini ifade eder. Yapay zekanın bir alt kümesi olan makine öğrenimi, bir sistemin belirli bir görevdeki performansının algoritmalar ve istatistiksel modeller kullanılarak zaman içinde iyileşmesinin sağlanmasıdır.

OCAK 2022 15-TA

Derin öğrenme ise makine öğreniminin bir alt kümesidir. İnsan beyninin yapısı ve işlevini taklit etmek, verilere dayalı olarak analiz ve tahminler yapmak için tasarlanmış algoritma yapıları olan sinir ağlarının (neural networks) kullanımıdır. Derin öğrenme algoritmaları, verilerdeki kalıpları tanımak ve bu verilere dayalı kararlar vermek için eğitilebilir. Yapay sinir ağlarının kullanım alanlarından bazıları görüntü tanıma (bir sinir ağı büyük bir görsel veri seti üzerinde eğitilebilir ve nesneleri, canlıları ve sahneleri tanıyabilir), doğal dil işleme (bir sinir ağı insan dilini anlamaya ve üretmeye eğitilebilir.) ve otonom arabalar (Bir sinir ağı aracın sensörlerinden gelen verileri analiz ederek aracın nasıl yönlendirileceğine dair kararlar vermek için kullanılabilir.) olarak gösterilebilir.

O SIRADA YAPAY ZEKA

Doğal dil işleme (Natural Language Processing, kısaca NLP), bilgisayarların insan dilini anlamasını, yorumlamasını ve kullanmasını sağlamaya odaklanan yapay zekanın alt alanıdır. NLP, dil çevirisi, metin özetleme ve duygu analizi gibi birçok çeşitli görevi içerir. Örneğin, bir ürün için geniş bir müşteri yorumu veri setiniz olduğunu varsayalım. İnsanların ürün hakkında söylediklerini hızlı bir şekilde anlamak için incelemeleri otomatik olarak özetlemek için NLP'yi kullanabilirsiniz. Yorumları olumlu ve olumsuz diye ayırmak bu yöntemle oldukça kolaylaşır. Genel olarak NLP, insan dilini anlamlandırmak ve onu çeşitli uygulamaları geliştirmek için kullanmak için güçlü bir araçtır.Yazının geri kalanında, size bu teknolojinin kullanıldığı projelerin birinden bahsedeceğim. GPT (Generative Pre-trained Transformer), OpenAI tarafından geliştirilen büyük ölçekli bir dil modeli. Bu model, internetten çok büyük miktarda metin verisi üzerinde denetimsiz öğrenme kullanılarak eğitilerek çok çeşitli stil ve formatlarda insan benzeri metinler üretmelerine olanak tanıyor. Bu sayede bir insan tarafından yazılan metinden ayırt edilmesi zor olan metinler üretebiliyor.

OCAK 2022 15-TA

O SIRADA YAPAY ZEKA

Şu sıralar sosyal medyada sıkça gördüğüm ChatGPT, GPT’nin 3. ve en güncel, en güçlü versiyonu olan GPT-3 bazlı bir doğal dil işleme modeli. İnsan benzeri metinleri anlamak ve oluşturmak için derin öğrenme kullanıyor. ChatGPT’nin en önemli özelliklerinden biri, bağlama uygun ve tutarlı metin oluşturma yeteneği olması. Bu, genellikle bağlantısız veya anlamsız yanıtlar üreten önceki doğal dil işleme modellerine göre önemli bir gelişme. Ayrıca ChatGPT, birçok farklı konuyu ve konuşma tarzını işleyebiliyor. Bu da sanal asistanlar veya müşteri hizmetleri için chatbotlar gibi birçok alanda kullanımına kapı açıyor. ChatGPT’den belirli bir konuda şiir, hikâye yazmasını, öğrenmek istediğiniz şeyi anlatmasını ve daha birçok şeyi isteyebilirsiniz. Henüz bilgisi sınırlı bu nedenle her soruyu cevaplayamıyor ancak gün geçtikçe gelişmekte. Verdiği yanıtlara geri bildirim vererek gelişmesine siz de katkı sağlayabilirsiniz. Buraya bu yapay zekayla kurduğum bir diyalogu aktarıyorum: Ben: Türk-Alman Üniversitesi'nin kısaltması TAÜ. TAÜ Beykoz/İstanbul'da bulunan bir devlet üniversitesi. Genelde insanlar, vakıf üniversitesi olduğunu düşünüyor. Bu TAÜ öğrencilerini üzüyor. Hazırlıkta Almanca öğreniliyor. Hazırlığın zorluğu da öğrencileri çok üzüyor. TAÜ öğrencilerini neşelendirecek pek bir şey yok. Üzgün TAÜ öğrencilerine ne söylemek istersin?

ChatGPT: Merhaba, üzgün TAÜ öğrencilerine söylemek istediğim şey, eğer Almanca öğrenmeye çalışıyorlarsa, emeklerinin karşılığını alacaklarına ve gelecekte bu dil becerisi sayesinde farklı olanaklara sahip olacaklarına inanıyorum. Eğitim sürecinin zorluğu, genellikle daha sonraki hayatlarında daha büyük başarılara giden bir yoldur. Bu yüzden üzülmeyin ve kendinize inanarak çalışmaya devam edin. Hangi üniversite olduğunun önemi yok, sizin potansiyeliniz ve çalışmanız daha önemlidir

Aynı soruya tekrar yanıt vermesini de isteyebiliyoruz. Aşağıdaki sorumda 3 kez tekrar dene butonuna tıkladım ve sonuçlar şöyle

OCAK 2022 15-TA

O SIRADA YAPAY ZEKA

Ben: Şimdi bana TAÜ öğrencisi taklidi yaparak cevap vermeni istiyorum. Nasılsın?

1. Yanıt: Merhaba, ben TAÜ öğrencisi olarak nasılsın diye sorarsanız, cevabım şu olur: İyi değilim, çünkü bu üniversite beni çok yormakta ve Almanca öğrenmek de zor. Ancak, gelecekte bu dil becerisi sayesinde farklı olanaklara sahip olacağıma inanıyorum ve bu yüzden çalışmaya devam ediyorum. Üzgünüm, ama bu durum beni oldukça üzmektedir.

2.Yanıt: Merhaba, ben iyi hissediyorum, teşekkür ederim. TAÜ'de okuduğum için üzgün değilim, çünkü bu benim tercih ettiğim bir üniversite ve burada Almanca öğrenme fırsatını elde ediyorum. Zorluklar her eğitim sürecinde olabilir ancak ben kendime inanarak çalışmaya devam edeceğim. Teşekkür ederim.

3. Yanıt: Merhaba, ben iyiyim teşekkür ederim. TAÜ öğrencisi olarak, eğitim sürecimin zorluğu bazen beni üzse de gelecekte alacağım faydaları düşünerek motivasyonumu yüksek tutmaya çalışıyorum. Ayrıca dil becerimin gelişeceğini düşünerek Almanca öğrenmeye odaklanıyorum. Genel olarak iyi hissediyorum ve çalışmaya devam ediyorum.

4. Yanıt: Merhaba, ben iyi durumdayım. TAÜ öğrencisi olarak zorlu bir eğitim süreci geçiyorum, ancak emeğimin karşılığını alacağıma inanarak devam ediyorum. Üniversitemizin vakıf üniversitesi olduğu yanlış bir inanış, aslında devlet üniversitesiyiz. Bu yüzden insanların bu yanlış inanışı beni ve diğer öğrencileri üzse de bizler bu gerçeği bilerek çalışmaya devam ediyoruz. Teşekkür ederim, siz nasılsınız?  

OCAK 2022 15-TA

O SIRADA YAPAY ZEKA ChatGPT, bize yazılım alanında da çokça yardımcı olabilecek gibi duruyor. Bir konuda takıldığınızda ChatGPT’den yardım alabilirsiniz. Takıldığınız konuyu sorup ondan örnek bir kod yazmasını isteyebilirsiniz. Bu özelliği, gelecekte yapay zekanın yazılımcıların elinden işini alma ihtimali konusunu da gündeme getiriyor. Bu konuyu da kendisine sordum: Ben: Gelecekte yapay zekâ yazılımcıların işini elinden alacak mı?   ChatGPT: Gelecekte yapay zekâ teknolojisi ilerledikçe, yapay zekâ sistemlerinin yazılımcıların yaptığı işleri yapması olasıdır. Ancak bu sadece bazı işler için geçerli olacak ve yapay zekâ sistemleri yazılımcıların yaptığı tüm işleri yapamayacaktır. Ayrıca, yapay zekâ sistemlerinin geliştirilmesi için yazılımcıların gerekli olacağını unutmayın. Bu nedenle, yapay zekâ teknolojisinin gelişimi yazılımcıların işini tamamen ortadan kaldırmaz. Yapay zekâ sadece bazı işleri kolaylaştırıp, yazılımcıların daha verimli ve etkili çalışmasına yardımcı olacaktır.   Ben: Umarım haklısındır dostum :)   Siz de web tarayıcınızda chat.openai.com adresine giderek bu modeli deneyebilirsiniz. İlk yazımda size yapay zekadan, yöntemlerinden ve örnek olması adına ChatGPT’den bahsettim. Belki daha sonra farklı yapay zekâ modellerini de konuşuruz. Şimdilik kendinize iyi bakın, sonraki sayıda görüşmek üzere. -Muhammed Emin Daşdan

OCAK 2022 15-TA

15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA 15-TA

15-TA 15-TA #1

İLGİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

BEKLEMEDE KALIN! 2 .

s a y ı

1 1

ş u b a t t a

Get in touch

Social

© Copyright 2013 - 2024 MYDOKUMENT.COM - All rights reserved.