BEYAZ BARET OCAK 2023 Flipbook PDF

BEYAZ BARET OCAK 2023

4 downloads 122 Views 30MB Size

Story Transcript

BEYAZBARET DERİN KUYU BÖLGELERDEN ISPARTA NİKOLA TESLA Beyaz Baret, RoyalCert Finansal Yatırımlar A.Ş tarafından hazırlanan iç iletişim dergisidir. OCAK 2023 RoyalCert Sürdürülebilir Turizmin Türkiye’deki Öncüsü Olmaya Hazırlanıyor


OCAK 2023 KÜNYE İMTİYAZ SAHİBİ RoyalCert Finsansal Yatırımlar A.Ş GENEL YAYIN YÖNETMENİ Metin Atay Şimşek KREATİF DİREKTÖR Mert Elgin YAYIN DANIŞMANLARI Mısra Pişkin İNSAN KAYNAKLARI VE KURUMSAL İLETİŞİM DİREKTÖRÜ KATKIDA BULUNANLAR Mısra Pişkin İNSAN KAYNAKLARI VE KURUMSAL İLETİŞİM DİREKTÖRÜ Caner Palavan ROYALCERT BELGELENDİRME / OPERASYON MÜDÜR YARDIMCISI Fatma Akça İNSAN KAYNAKLARI ÇALIŞANI GÜÇLENDİRME UZMANI Şebnem Senanur Binici İNSAN KAYNAKLARI UZMANI RoyalCert İnsan Kaynakları Departmanı Yayınlayan: Milimetrik Ajans. T 216 688 09 10 Görseller Envato Elements, Freepick, Shutterstock. GERİ BİLDİRİM VE KATKI www.milimetrikajans.com | [email protected]


Editöryel Yeni yılınızı en içten dileklerimizle kutlar, sevdiklerinizle birlikte mutlu ve huzurlu bir yıl geçirmenizi dileriz.


, ,


6 20 36 16 DERİN KUYU NİKOLA TESLA BÖLGELERDEN ISPARTA Kapadokya’daki ünlü peribacalarının 85 metre kadar altında, binlerce yıl boyunca kullanılmış devasa bir yeraltı şehri yatıyor. Tesla’nın Gerçek Bilimsel Başarıları ve Başarısızlıkları... Nikola Tesla, 10 Temmuz 1856’da Hırvatistan’ın bir köyünde yaşayan Sırp-Ortodoks bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi, daha sonra bir kardeşi daha oldu. Bir araya gelmek bir başlangıçtır. Birlikte kalmak ilerlemektir. Birlikte çalışmak başarmaktır. Henry Ford’un bu düşüncesinden yola çıkarak beş mühendis ve bir ofis çalışanımız ile her zaman hedefimiz başarmak olmuş ve olacaktır. İNSAN KAYNAKLARI Günlük yaşam içerisinde iletişim kurabildiğimiz ve bir yandan da iletişim tüm toplumsallıklarımızla bizi kurabildiği için hem toplumu var edebiliyor hem de onun içerisine dâhil olabiliyoruz. Dönemler boyunca akıp giden tarih ve farklı kültürler de iletişim serüveninin bir parçasıdır. İçerik


40 56 58 60 SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM RC ANKET T.C. Kültür ve Turizm BakanlığıTürkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) , turizmin arz kaynakları olan doğal, kültürel ve sosyal unsurlardan koruma-kullanma dengesini göz önünde bulundurarak ziyaretçilerin faydalanması ve bu unsurların riske atılmadan gelişimini ve küresel ölçekte tanınmasının sağlaması amacıyla ulusal sürdürülebilir turizm standartlarını ulusal ve uluslararası paydaşlarla iş birliği halinde geliştirmektedir. Bu çalışma, hemen olamasa da, sürecimiz içerisinde şirketimizin kültürüne ve vizyonuna uygun şekilde adapte edilerek tüm ekip olarak aynı doğrultuda daha planlı ve organize çalışmamızı sağlayacak şekilde hazırlanmıştır. Yanıtlarınız bu amaca katkı sağlayacaktır, çok değerlidir. DOĞUM GÜNLERİ ARAMIZA HOŞ GELDİNİZ Aralık Ayı’nda RoyalCert ailesine katılan çalışma arkadaşlarımız. İyi ki Doğdunuz!


Kapadokya’daki Dünyanın En Büyük Yeraltı Şehri Derinkuyu Kapadokya’daki ünlü peribacalarının 85 metre kadar altında, binlerce yıl boyunca kullanılmış devasa bir yeraltı şehri yatıyor. Bugün Derinkuyu olarak bilinen ve yüzyıllar boyunca saklı kalan antik şehir birçok kat şeklinde inşa edilmişti ve 20 bin kişiyi aylarca gözlerden gizleyebilecek kapasitedeydi. Eski adıyla Elengubu, Nevşehir-Niğde kara yolu üzerinde ve Nevşehir’e 30 km uzaklıkta bulunan Derinkuyu ilçesinde, kayalara oyulmuş yeraltı şehridir. 85 metre derinliğe gömülü ve 18 kat tünel ile bunların açıldığı odalardan oluşan bu yapı dünyanın en büyük yeraltı şehri.


Friglerden Perslere ve Bizans dönemi Hristiyanlarına kadar binlerce yıl boyunca hemen hemen sürekli kullanılmış. Son olarak 1920’lerde Kurtuluş Savaşı sonrasında Kapadokyalı Rumlar mübadele ile aniden topluca Yunanistan’a gönderildiğinde yeraltı şehri de terk edilmiş oldu. Derinkuyu’da mağara odalar yüzlerce kilometre boyunca uzandığı gibi, aynı zamanda bölgede keşfedilen 200 civarında küçük farklı yeraltı şehrinin de bu tünellere bağlanarak devasa bir yeraltı ağı oluşturmuş olabileceği düşünülüyor.


Friglerden Perslere ve Bizans dönemi Hristiyanlarına kadar binlerce yıl boyunca hemen hemen sürekli kullanılmış. Son olarak 1920’lerde Kurtuluş Savaşı sonrasında Kapadokyalı Rumlar mübadele ile aniden topluca Yunanistan’a gönderildiğinde yeraltı şehri de terk edilmiş oldu. Derinkuyu’da mağara odalar yüzlerce kilometre boyunca uzandığı gibi, aynı zamanda bölgede keşfedilen 200 civarında küçük farklı yeraltı şehrinin de bu tünellere bağlanarak devasa bir yeraltı ağı oluşturmuş olabileceği düşünülüyor. Derinkuyu bir bölge sakininin evini yenileme çalışmaları sırasında karanlık bir geçidin ortaya çıkmasıyla 1963’te yeniden keşfedildi. Bu, bugün bazı evlerde bulunan ve yeraltı şehrine açılan 600’den fazla girişten ilkiydi. Hemen kazıya başlanmış ve yeraltı konutları, kuru gıda depoları, ahırlar, okullar, şarap imalathaneleri ve bir şapelden oluşan karmaşık bir ağ ortaya çıktı. Hititlerden Frigyalılara Bu, yeraltında güvenle saklanmış koca bir uygarlıktı. Mağara şehir kısa sürede binlerce turist tarafından keşfedildi ve 1985 yılında bölge Unesco Dünya Mirası listesine eklendi.


Kitapta, Kapadokya bölgesinde ya da yakınlarında, bölgede iyi bilinen uçurum kenarındaki mağara evler yerine yeraltında kazılmış evlerde yaşayan Anadolu insanlarından bahseder. Florida Eyalet Üniversitesi’nde klasik çalışmalar alanında uzman Andrea DeGiorgi’ye göre Kapadokya, toprakta su bulunmaması ve kolayca şekillendirilebilen kayaları nedeniyle bu tür yeraltı yapıları için çok uygundu. Derinkuyu yeraltı şehrinin kesin inşa tarihi tartışmalı. Ancak Atinalı Ksenofon’un Milattan Önce 370 civarında yazdığı Anabasis adlı eseri, Derinkuyu’ya atıfta bulunan en eski yazılı eser olarak biliniyor.


Art arda gelen imparatorlukların etkileri Ancak şehrin büyük bir kısmı, Orta Anadolu’da yaşamış, Demir Çağı’nın yetenekli mimarları Frigyalılar tarafından inşa edilmiş olabilir. DeGiorgi, “Frigyalılar Anadolu’nun en önde gelen erken dönem imparatorluklarından biriydi” diye açıklıyor: “MÖ birinci binyılın sonlarında Batı Anadolu’da gelişmişler ve kaya oluşumlarını anıtsallaştırma ve kayalara oyulmuş olağanüstü ön cepheler yaratma eğilimindeydiler. Ele geçirilmesi zor olsa da krallıkları, Derinkuyu bölgesi de dahil olmak üzere Batı ve Orta Anadolu’nun çoğunu kapsayacak şekilde yayılmıştı.” Başlangıçta Derinkuyu muhtemelen malları depolamak için kullanılıyordu. Ama Kapadokya’da yüzyıllar boyunca sürekli değişen imparatorluklar akışı nedeniyle, asıl amacı yabancı istilacılara karşı geçici bir sığınak olmasıydı.


DeGiorgi, “Art arda gelen imparatorluklar ve bunların Anadolu’daki etkileri, Derinkuyu gibi yeraltı sığınaklarına başvurulmasını açıklıyor” diyor ve ekliyor: “Ancak bu barınakların en çok kullanıldığı dönem (7. yüzyılda) İslam’ın [ağırlıklı olarak Hristiyan olan Bizans İmparatorluğu’na] yaptığı akınlardır.” Yeraltı şehrinin yapısı Bugün, 100 TL ödeyerek yeraltındaki yaşamın gerçekliğini deneyimleyebilirsiniz. Küflü, dar tüneller yüzyıllar boyunca meşale ışığıyla aydınlatıldığı için isten kararmış. Ancak Derinkuyu’ya yayılan çeşitli imparatorlukların yaratıcılığı kısa sürede ortaya çıktı. Kasıtlı olarak dar ve kısa tutulan koridorlar, ziyaretçileri koridorlar ve konutlardan oluşan labirentte eğilerek ve tek sıra halinde gezinmeye zorluyordu; yani davetsiz misafirler için uygunsuz bir pozisyon olduğu açıktı.


Yarım tonluk dairesel kayalar 18 katın her biri arasındaki geçişleri kapatıyordu ve sadece içeriden hareket ettirilebiliyordu. Bu ağır kapıların ortasındaki küçük delikler ise işgalcilerin mızraklanması içindi. Her kat belirli amaçlar için özenle tasarlanmıştı. Sığırların kokusunu ve zehirli gazları azaltmak ve soğuk kış aylarında yalıtım oluşturmak için hayvanlar yüzeye en yakın ahırlarda tutuluyordu. İç katmanlarda ise yaşam alanları, mahzenler, okullar ve toplantı alanları yer alıyordu. Geleneksel Bizans misyoner okulu ikinci kattaydı. DeGiorgi’ye göre, “Mahzenlerin, presleme için fıçıların ve amforaların varlığı şarap yapımına işaret ediyordu”. Bu özel amaçlı bölmeler, Derinkuyu sakinlerinin yeraltında aylarca kalacak şekilde hazırlık yaptıklarını gösteriyor.


En etkileyici olanı ise tüm şehre temiz hava ve temiz su sağlayan karmaşık bir havalandırma sistemi ve korunaklı bir kuyu. Aslında, Derinkuyu’nun erken dönem inşaatının bu iki temel unsura odaklandığı düşünülüyor. Kentin çok sayıdaki oda ve koridorları arasında doğal hava akışı sağlayan 50’den fazla havalandırma bacası bulunuyor. 55 metreden derin kazılmış kuyu ise şehir sakinleri tarafından aşağıdan kolayca kesilebilirdi. Ancak Kapadokya’nın yeraltı tünellerinin tamamı henüz kazılmış değil. 2014 yılında Nevşehir’de yeni bir yeraltı şehri ortaya çıkarıldı. Derinkuyu’nun yaşam öyküsü 1920’lerin ilk yarısında Kapadokyalı Rumların burayı boşaltmasıyla sona erdi. Kentin muhtemelen kuruluşundan 2000 yıldan fazla bir süre sonra Derinkuyu son kez terk edilmiş, tesadüf sonucu yeraltı şehri tekrar gün ışığına çıkana kadar varlığı modern dünya tarafından unutulmuştu. Derinkuyu’nun inşası gerçekten dahiyane. Ama Kapadokya’daki tek yeraltı şehri burası değil. Derinkuyu, 445 kilometre karelik yüzölçümüyle Orta Anadolu’daki 200’den fazla yeraltı şehrinin en büyüğü. Bu küçük şehirlerin 40’tan fazlası yüzeyin üç ya da daha fazla kat altında yer alıyor. Birçoğu özenle kazılmış, bazıları 9 km’ye kadar uzanan tünellerle Derinkuyu’ya bağlanıyor. Hepsi, yer üstüne acil dönüş ihtimaline karşı acil kaçış yollarıyla donatılmış.


ETKİLİ İLETİŞİM Günlük yaşam içerisinde iletişim kurabildiğimiz ve bir yandan da iletişim tüm toplumsallıklarımızla bizi kurabildiği için hem toplumu var edebiliyor hem de onun içerisine dâhil olabiliyoruz. Dönemler boyunca akıp giden tarih ve farklı kültürler de iletişim serüveninin bir parçasıdır. Bu noktada kültür, iletişimin içerisinde barındırdığı sosyo-psikolojik boyutuyla bir derya deniz olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla kültürel oluşumların sistemli bir şekilde uygulanmasıyla iletişim süreçlerini kavramamız ve hayatımıza uyarlamamız daha kolay olacaktır.


Amerikalı iki psikolog Joseph Luft ve Harrington Ingham’ın 1950 yılında geliştirdiği ‘Johari Window’ modelinde, bireyin toplumsal ilişkilerinde kendisiyle alakalı bir aktarımda bulunduğu alanların yanında, paylaşımda bulunmadığı ya da bulunmak istemediği alanların da olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu model kapsamında, iletişim esnasında insanların birbirleri hakkındaki bilgilerinin boyutları ele alınmaktadır. “Açık, Gizli, Saklı ve Bilinmeyen” olmak üzere dörtlü bir pencerede verilen alanlarda; tutarlı ve sağlıklı insan ilişkilerinde açık alanın daha geniş, diğerlerinin ise daha dar olduğu tespit edilmiştir. Bu durumun tam tersi olarak, açık alanın dar olduğu ve gizli alanın daha geniş olduğu bir boyutta, iletişimin gerçekliği ve etkililiğini bozan bir sonuç ortaya çıkmıştır. Aslında empatik bir şekilde düşünebilen ve ona uygun olarak davranabilen, tam anlamıyla empati becerisini geliştirmiş insanların açık iletişim kurduğunu düşünmektedirler. Açık iletişim, karşılıklı bilgi seviyesinin yüksek ölçüde olduğunun bir göstergesi olduğu için empatik bir ilişki ve eğilimin gerçekleşmesini de mümkün kılmaktadır.


Kendimiz için oluşturduğumuz benlik algımızı ve kendimize dair düşüncelerimizi başkalarının bizi algılayış biçimi şekillendirmektedir. Yani diğer insanların tutum ve davranışları, bizi algılayış biçimleri hakkında önemli mesajlar vermektedir. Kişinin kendisine verdiği değer de benlik algısı üzerinden anlaşıldığı için, diğer insanların bize karşı olan davranışları ‘kendiliğimiz’ ile ilgili belirleyici bir unsurdur. Bu doğrultuda başkalarıyla kurulan iletişim ve sosyal etkileşim, kişisel değerimizi ve imajımızı kaçınılmaz bir şekilde etkilemektedir. İnsan, var olmasının gereği olarak daima kendisinden başka insanlara psikolojik ve toplumsal düzeyde bir ihtiyaç duyar. Karşılıklı etkileşimi doğuran bu ihtiyaç, sağlıklı bir şekilde kurulamadığında toplumsal yaşam içerisinde bazı problemlere neden olabilmektedir. Sosyal hayat içerisinde yaşanan pek çok sorun aslında iletişimsizlikten değil, iletişimin sağlıklı kurulamamasından kaynaklanmaktadır. Burada etkileşimi etkin bir şekilde sağlamak için; göndericinin, mesajını alıcıya doğru ve eksiksiz bir şekilde aktarması gerekmektedir. Eğer aktarım sağlanmış ve alıcı bu iletiye bir geri bildirim vermişse, iletişim sağlıklı bir çerçevede kurulmuştur diyebiliriz. Yani iletişim halinde olan kişi veya kişilerin birbirini etkin bir şekilde dinlemesi, verilen mesajı doğru bir şekilde alması ve bu mesaja yönelik olarak tamamlayıcı bir dönüş / yorum yapılması iletişimi etkin kılacaktır.


Başarılı bir iletişim deneyimi oluşturabilmek için ise içselleştirilmesi gereken bazı yetkinlikler bulunmaktadır. Bunlar arasında; karşılıklı sözel iletişim kurma, açık sorular yöneltme, beden dilini etkin kullanma, etkin dinleyici olma, söz kesmeden konuşmayı dinleme, göz temasının önemini kavrama, iletişim kurulan kişi ya da kişileri anlamaya çalışma, empatik tepki geliştirme ve eleştirilere karşı olumlu tavır takınma yer almaktadır. Son olarak ise sonuca ulaşmak ve ikna edebilmek için; iletişim sürecini etkin bir şekilde sürdürmek, duygusal ve bilişsel dirençlerle karşılaşıldığında saldırgan ve çatışmacı bir tutumun aksine sorun çözücü bir tavır sergilemek ve yeni argümanlarla iletişime devam etmek gerekmektedir. “İletişimi etkin kullanabilenler, kendilerinin dünya deneyimleri ve dünyanın onlar üzerindeki deneyimlerini değiştirebilir.” George Shinn Fatma Akça İnsan Kaynakları Çalışanı Güçlendirme Uzmanı


NİKOLA TESLANikola Tesla kimdir ? Neleri icat etmiştir ? Tesla hakkındaki mitler ve gerçekler! Tesla’nın Gerçek Bilimsel Başarıları ve Başarısızlıkları... Nikola Tesla, 10 Temmuz 1856’da Hırvatistan’ın bir köyünde yaşayan Sırp-Ortodoks bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi, daha sonra bir kardeşi daha oldu. Nikola’nın annesi ev işlerini kolaylaştırmak için küçük icatlar yapan bir kadındı, bir keresinde mekanik yumurta çırpıcısı tasarlamıştı. Aynı zamanda okumayı çok sever ve okudukları hafızasından çıkmazdı; Nikola’nın mucit dehasının annesinden miras kaldığı söylenir. Nikola zor bir çocukluk geçirmişti; ailesi onu hep ağabeyi ile karşılaştırıyordu. Ağabeyi 12 yaşındayken attan düşüp öldü. Ailesi atı korkuttuğu için Nikola’yı sorumlu tutmuşlardı. Ailesinin Nikola’ya davranışlarının onun psikolojisini etkilediği ve içine kapanık bir insan olmasının önünü açtığı düşünülür.


Nikola çocukken şiir yazmayı ve okumayı severdi. Müthiş bir hatırlama kabiliyetine sahipti; gördüğü, duyduğu ve okuduğu hiçbir şeyi unutmuyordu, özellikle görsel hafızası müthişti. Buluşlarına çok erken yaşta başlamıştı, daha 6 yaşındayken kendi su çarkını yapmıştı. Fakat gariplikleri olan bir çocuktu. Örneğin, kimsenin saçına dokunamıyordu ve yürürken adımlarını sayıyordu. Parlak cisimlere karşı çok büyük zaafı vardı. Ayrıca, her zaman yemeğinin kübik içeriğini hesaplıyor, bunu başaramazsa yemek yemeyi reddediyordu. Tesla ilk olarak 1873’te Graz’daki Politeknik Enstitüsünde daha sonra 1880’de Prag Üniversitesinde okudu. İlk zamanlarda amacı fizik ve matematik alanlarında uzmanlaşmaktı ama elektrik alanına girince büyülendi. Kariyerine 1881 yılında Budapeşte’deki bir telefon şirketinde elektrik mühendisi olarak başladı. Amerika’ya gitmeden önce Paris’teki Continental Edison Companyde çalışarak burada dinamolar tasarladı. 1883’te Strazburg’da endüksiyon motorunun bir prototipini inşa etti. Yalnız bu cihazı destekleyecek kimseyi bulamaması nedeniyle New York’tan gelen iş teklifini kabul etti. Thomas Edison’un kurduğu Edison Machine Works şirketi için çalışacaktı. Üniversite Yılları ve Sonrasındaki Çalışma Deneyimleri


Tesla 1884’te New York’a geldi. Edison’u çalışkanlığı ve ustalığından etkilemişti. Edison, Tesla’ya DC dinamolarını geliştireceği tasarım için 50.000 dolar ödeyeceğini söylemişti. Aylarca süren deneylerden sonra, Tesla bir çözüm sundu ve vaat edilen parayı istedi ama parayı alamadı. Tesla 6 ay süren bu çalışma macerasından ayrılmaya karar verdi. Daha sonra Edison’un şu sözleri sarf ettiği söylenir: “Tesla... Sen Amerikan mizahından anlamıyorsun”. Öte yandan Edison’ın biyografları, Tesla’nın AC patentlerini Edison’a 50.000 dolara satmaya çalıştığını, bunun üzerine Edison’un gülerek bu teklifi reddettiğini yazmaktadır. Tesla, Edison Machine Works şirketinden ayrıldıktan sonra orada geliştirdiği ark aydınlatma sistemlerinin patentini almaya çalıştı. Bu çalışmaları sırasında, kuracağı şirketi finanse edecek iş adamları Robert Lane ve Benjamin Vail ile tanıştı. Mart 1885’de Tesla Electric Light and Manufacturing Company adlı şirketi Rahway, New Jersey’de kurdular. Tesla, o yıl geliştirdiği jeneratörün patentlerini almak Tesla’nın İlk Şirket Kurma Deneyimleri


için uğraştı. Fakat yatırımcıları, Tesla’nın yeni alternatif akım motorları ve elektrik iletimi donanımları hakkındaki fikirlerine pek ilgi göstermediler. Yatırımlarını başka bir şirket için yaparak Tesla’yı yarı yolda ve beş parasız bıraktılar. Tesla, şirketin kontrolüne verdiği patentleri de kaybetmişti. Bu hayal kırıklığından sonra çeşitli elektik işleri yaparak hayatını kazanmaya çalışan Tesla, o dönemi ‘’korkunç baş ağrıları ve acı dolu göz yaşları’’ diye tanımlar. Tesla, 1886’nın sonlarında müfettiş Alfred S. Brown ve avukat Charles F. Peck ile tanıştı, üçü birlikte 1887’de Tesla Electric Company adlı şirketi kurdular. Patentlerden elde edilen kârları paylaşacaklardı. Böylece Tesla, tekrardan yeni projeler gerçekleştirebilmek ve yeni cihazlar geliştirebilmek için Manhattan’da kurdukları laboratuvarda çalışmaya koyuldu. Tesla hakkındaki mitlere, başarılarına ve başarısızlıklarına az sonra geçeceğiz; dolayısıyla hayatının icatlarla ilgili kısmını atlıyoruz. Özetle Nikola Tesla, gördüğü bu haksızlıklar ve patent hırsızlıkları yüzünden çok kötü zamanlar yaşamıştır ama yine de çok çalışmaya ve üretmeye devam etmiştir. Hiçbir zaman bir tüccar gibi düşünmeyen ve davranmayan Tesla, ürettiği her şeyi insanlığa adamıştır. 8 Ocak 1943’te, 86 yaşındayken yalnız kaldığı otel odasında hayata gözlerini yummuştur.


Nikola Tesla bir dahiydi. Nikola Tesla sıra dışı bir insandı. Nikola Tesla günümüze önemli katkılarda bulunmuş, önemli bir bilim insanı, mucit ve isimdir. Nikola Tesla’nın hakkı yenmiştir. Tüm bunların aksini bilimsel ve güvenli bir şekilde iddia etmek neredeyse imkansızdır. Tesla, iyi bir bilim insanı olduğu kadar, berbat bir “pazarlamacı” (iş adamı) idi... Bu onu daha düşük bir kişilik yapmaz; ancak bazı hatalarının da temelinde, bu konudaki yetersizlikleri yatmaktadır (bunlara yazımızda da yer vereceğiz). Ürünlerinin çok azını koruyabildi; birçoğunun patentlerini ya kaptırdı, ya hiç alamadı, ya da aldıysa da bu işlerin devamını getiremedi. Birçok başarılı kapitalist gibi sıradan bir “emek hırsızı” olan iş adamı, büyük mucit, girişimci Thomas Edison için çalıştığı dönemde, patentlerinin bir kısmını Edison’a kaptırdı. Hoş, bu yeni bir şey değil, ilk defa Tesla’nın başına gelen bir şey de değil ve ne yazık ki son da olmayacak...


Özellikle de “insanlara bedava elektrik vermek” şeklinde pazarlanan (ve kendisinin de bunun yapılabileceğine inandığı) çalışmaları, gerek bilimsel olarak geçersiz olduğu için çalışmadı, gerekse de bu fikirlerini bir “iş” olarak pazarlayamadığı için maddi destek görmedi ve hayata geçirilmedi. Hayata geçirilen fikirlerinin bazıları büyük bir fiyaskoydu; çünkü Tesla’ya özel bir ilgi duyan birçok insan için sürpriz olacak ama... Nikola Tesla bir insandı! Hatalar yaptı, yanlış iddialarda bulundu ve hatta kimi zaman entelektüel bütünlüğünü yitirerek gerçeklerin, bilimin ve mantığın ötesine geçti! Bu da, sadece Tesla’nın başına gelmiş bir durum değildir. Bilim tarihinde kimi zaman, Alfred Russel Wallace gibi çok kıymetli ve büyük bilim insanlarının bilimin sınırlarından çıkarak spiritüalizme, uçuk kaçık ve gerçek olmadığı kolaylıkla anlaşılabilecek olan iddialara saptıklarını görürüz. Tesla da bu hataya sıklıkla düşmüştü.


Bu yazımızda, Tesla’ya bugüne kadar atfedilen birçok hatalı bilgiye, unvana, üne ve başarıya yer vereceğiz. Bu “mitleştirilmiş” iddialardan bazıları öylesine güçlüdür ki, tamamen hatalı olmasına rağmen sayısız Tesla fanatiği bu iddiaları “doğru” olarak içselleştirmiştir. Tesla’yla ilgili en büyük sorun, hakkında ileri sürülen her iddianın fanatikleri tarafından gerçekmişçesine kabullenilmesi ve daha da abartılarak yayılmasıdır. Tesla’nın ileri sürdüğü bazı iddialar öylesine absürttür ki, günümüzde bir fizikçiyi kolaylıkla işinden ve tüm kariyerinden edebilir. Ancak o zamanlarda birçok bilim ve teknoloji ürünü zaten “sihir” gibi gözüktüğü için, Tesla gibi dahi (ve tuhaf) kişilerin uçuk iddiaları “olası” gözükmekteydi. Zira “sağduyu” denen şey o zamanlarda bugünkünden dikkate değer miktarda farklıydı. Örneğin çalışan ilk işlevsel radyonun mucidi Guglielmo Marconi radyo sinyalleri üzerinde çalışmaya başlamışken, Tesla çoktan radyo iletimini başardığını iddia etti. Peki kiminle iletişim kurmuştu? Tesla’nın kendi iddiasına göre, Mars’taki uzaylılarla! Daha da ileri gitti: Elindeki teknolojiler sayesinde Mars’tan çok daha uzak gezegenlerle bile “anlık iletişim” kurabileceğini ileri sürdü! Bugün biliyoruz ki evrenin hız sınırı olan ışık hızında yayılan dalgalarla iletişim kursak bile Mars ile ortalamada 12.5 dakikada 1 defa iletişim kurabiliriz. Ve yine bugün biliyoruz ki... Mars’ta uzaylılar yaşamamaktadır. Bugün tipik bir bilim insanı dünya dışı yaşamla ilgili herhangi bir argüman bile üretmeden önce onlarca yıl boyunca yemeden içmeden deney, analiz ve inceleme yaparken, Tesla’nın elinde çalışan bir radyo bile yokken ve o zamana kadarki hayatında radyo dalgalarıyla ilgili tek bir deneye imza atmamışken Marslılar ile iletişime geçtiğini söylemesi, belki koyu Tesla fanatiklerinde değil ama bilimden gerçekten anlayan, sorgulayıcı, şüpheci insanlarda bazı uyarı lambalarının yanmasına neden olacaktır; olmalıdır.


Neden Tesla’yla ilgili böyle bir yazıyı kaleme almaya karar verdik? İlk olarak, Tesla bir rock yıldızı değildir; bilimseverler ve diğer bilim insanları da genç hayranlar değildir. Tesla’nın şu anda sahip olduğu fanatikler gerçekten, kelimenin tam anlamıyla “çok saçma”dır. Tüm bunların önünün alınması gerekmektedir. İkincisi, bilim tarihiyle ilgili kayıtların düzeltilmesi ve doğruların söylenmesi önemlidir. Biz de kimilerinin “sol eğilimli” bulacağı duyguları (emeğin üstünlüğü, ezilenlerin hakları, vs.) daha yoğun içerisinde barındıran insanlar olarak, Tesla’nın saygınlığı ve insanlık için yapmaya çalıştıkları bizler için çok kıymetlidir. Lakin bizler için gerçekler ve Neden Böyle Bir Şeyi Yapıyoruz? bilimle ilgili dürüstlük, bir kişi veya kuruma duyduğumuz hayranlıktan çok önce gelir. Üçüncüsü, Tesla ile ilgili olarak popüler kültürün mitleştirdiği abartılı iddialar, açıkçası bir bilim organizasyonu olarak bizi rahatsız etmektedir. Sonuncusu ve hepsinden önemlisi, Tesla’ya atfedilen bazı başarılar, hatalı oldukları ve Tesla’ya ait olmadıkları için birçok diğer bilim insanının emeğini çalmaktadır. Tesla’yı yücelteceğiz diye bazı teknolojilerin gerçek mucitlerini hiçe saymak bizim için kabul edilemez bir saygısızlıktır.


Hemen hemen her kuruluş, kişisel verileri işler. Bu verilerin işlenmesiyle ilgili olarak diğer kuruluşlarla iş birliği yapması gereken durumların sayısı arttıkça, işlenen kişisel verilerin miktarı ve türleri de artmaktadır. Kişisel bilgilerin işlenmesi bağlamında mahremiyetin korunması, tüm dünyada özel mevzuat ve düzenlemelerin konusu olduğu kadar toplumsal bir ihtiyaçtır. ISO/IEC 27701 Kişisel Veri Yönetim sistemi, kurum veya kuruluşların bilgi gizliliğinin korunması ile ilgili riskleri iyi ve doğru yönetmesine yardımcı olur. Gereksinimlere uyan bir kuruluş, kişisel verilerin işlenmesini nasıl ele aldığına dair belgesel kanıtlar sunar… Bu tür kanıtlar, kişisel verilerin işlenmesinin karşılıklı olarak ilgili olduğu durumlarda iş ortaklarıyla anlaşmaları kolaylaştırmak için kullanılabilir. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) mevcut şartlar altında en kapsamlı ve sistematik şekilde Türkiye’de giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu anlamda ISO / IEC 27701, Avrupa Birliği Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) ve Türkiye Cumhuriyeti 6988 sayılı KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU’na ve diğer veri koruma düzenlemelerine uymalarına da yardımcı olmaktadır. Bu nedenlerle, her şey bir yana sadece dürüstlük adına, Tesla hakkındaki hatalı iddidaların önüne geçilmesinin önemli olduğu kanaatindeyiz. Net bir şekilde belirtmek isteriz ki, bu makalemizin amacı hiçbir şekilde Tesla’yı “itibarsızlaştırmak” değildir. Bu yönde gelecek eleştirileri şimdiden reddediyoruz. Zira Nikola Tesla gibi bir bilim insanını itibarsızlaştırmak bizim gücümüzün yeteceği bir şey değildir. Buna karşılık, Tesla etrafında dönen yalanları yok etmek, kolaylıkla yapabileceğimiz bir şeydir ve görev tanımımız içerisinde yer almaktadır. Tesla’nın günümüze yaptığı gerçek katkılara yazı içerisinde de yer vereceğiz. Buradaki amaç, gerçek bir Tesla portresi çizebilmektir.


Tesla Bobini Nikola Tesla denince çoğu zaman aklımıza en önemli buluşlarından biri olan Tesla bobini gelir. 1891’de tasarlamıştır ve patentini aynı yıl içinde almıştır. Tesla bobininin çalışma prensibi; elektrik geriliminin yükseltilmesi ile yüksek frekanslı düşük akıma sahip bir çıkış elde etmek ve elektriği kablosuz olarak aktarmaktır. Bu her ne kadar kulağa çok tehlikeli gelse de Tesla bu buluşunu denemekten kendini alamamıştır. Sonuç olarak, Tesla bobini yüksek miktarda enerji üreterek lambaların kablosuz olarak aydınlatmasını sağlamıştır. Tesla, bu devreleri daha sonra farklı deneylerde kullanacaktı: elektriksel aydınlatma, fosforesans, X-ışını oluşumu, elektroterapi ve elektrik enerjisinin kablolar olmadan iletimi gibi. Tesla bobini devreleri, 1920’lere kadar kablosuz telgraf için ve elektroterapi ve mor ışın cihazları gibi tıbbi cihazlarda kullanıldı. Bugün de eğlence ve eğitim amaçlı gösteriler için kullanılmaktadır. Zaten Tesla Bobini, diğer birçok icadın parçası olduğu için kimi zaman Tesla’nın icadı olarak anılmaktadır; fakat bu yaklaşım doğru değildir. Öyle olsaydı, her icadın mucidi ilk defa taş yontmayı başaran atalarımız olurdu.


Kendisine atfedilen birçok “ilk”in sahibi olmasa da, var olan sistemler üzerinde birçok önemli geliştirmeyi yaparak günümüzdeki modern alternatif elektrik akımı kullanımına önemli katkılar sağlamıştır. Yani elektrikle ilgili her şeyimizi olmasa da, alternatif akımın önemli bir bölümünü Tesla’ya ve çalışmalarına borçluyuz. Nikola Tesla’nın alternatif akımın babası değildir; ancak alternatif akımın en önemli uygulamalarından biri olan indüksiyon motorunun eş-mucitlerinden birisi Tesla’dır. Diğeri, ondan tamamen bağımsız olarak ve aynı zamanlarda indüksiyon motorunu icat eden Galileo Ferraris’tir. Tesla’nın icadı, ABD’de Westinghouse tarafından patentlenmiştir. Ancak bu motorun işlevsel hale gelmesi, daha önceden da anlattığımız gibi üç fazlı motoru geliştiren Mikhail Dolivo-Dobrovolsky ve Charles Eugene Lancelot Brown sayesinde olabilmiştir. Radyonun mucitliğini Marconi ile paylaşmak zorunda olsa da, onun bu icadı yapmasını mümkün kılan hemen her şeyi Tesla geliştirmiştir. Bunlar arasında yüksek frekanslı jeneratörler, eşlenmiş devreler, döner seri kıvılcım boşlukları, yağla insüle edilmiş transformatörler gibi önemli teknolojiler bulunmaktadır. Elektrik Gücü İndüksiyon Motoru (AC Motoru) Radyo


Yine Tesla’ya ait olan bir fikir; ancak bir başkası tarafından hayata geçirilmiş bir ürün... Dr. Edwin Northrup, Dünya’nın ilk işlevsel endüksiyon fırınıyla ısıtma sağladığında, icadında Tesla’nın eski fikirlerini kullandığını belirtmiştir. Dolayısıyla Tesla’nın buna katkıları önemlidir. Günümüzde “Tesla akımı” olarak da bilinen yüksek voltajlı, yüksek frekanslı akımları üreten bir makinayı Tesla üretmiştir. Sanılanın aksine, çok yüksek voltajın insan vücudundan güvenle geçebileceğini ispatlamıştır. Bunun güvenliği için yapılması gereken tek şeyin yüksek frekans uygulamak olduğunu göstermiştir. Bu sayede Tesla’nın aparatı, günümüzde halen fizyoloji çalışmalarında kullanılan önemli bir ürün haline gelmiştir. Yüksek Frekanslı Endüksiyon Fırınları ve Isıtma Elektro-Terapatikler


BÖLGELERİMİZDEN ROYALCERT ISPARTA Bir araya gelmek bir başlangıçtır. Birlikte kalmak ilerlemektir. Birlikte çalışmak başarmaktır. Henry Ford’un bu düşüncesinden yola çıkarak beş mühendis ve bir ofis çalışanımız ile her zaman hedefimiz başarmak olmuş ve olacaktır.


RoyalCert Isparta ekibi olarak, doğru ve güvenilir işleyişi benimseyerek ve müşteri memnuniyetini hedef kılarak ilerlediğimiz bu yolda, vizyonumuz güven ve memnuniyete dayalıdır. Türkiye’nin en yaşanılabilir şehirlerinden biri olan Isparta’da memnuniyeti temel alan vizyonumuzla sektör paydaşları olan asansör bakım firmaları ile birlikte her iki ayda bir toplantılar düzenleyerek standartlarımızı yükseltmekteyiz. Göller bölgesi olan şehrimiz Isparta’da RoyalCert 5 senedir hizmet vermektedir. İşleyişimiz bölgemizde rayına oturmuş olup, bina yöneticilerinin bu 5 sene içerisinde doğru yönlendirilmesi ile işleyişimiz daha kolay ilerlemektedir. İşleyişimizin doğru ve güvenilir ilerlemesini bina yöneticilerinin asansör denetimi için bizzat kendilerinin bizlere başvurmasından anlayabilir ve örneklendirebiliriz. 5 sene içerisinde aldığımız olumlu geri dönüşler ise şehrimizde RoyalCert’e olan güvenin göstergesidir.


Yaptığımız işi önemsiyoruz. 5 mühendis 1 ofis çalışanımız ile; yaptığımız işi önemsiyor, bölgemizin güvenini ve memnuniyetini hedef belirliyoruz. Ekip ruhunu içimizde barındırdığımız Isparta’da bize duyulan güveni boşa çıkarmamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Caner Palavan Operasyon Müdür Yardımcısı


T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı- Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) , turizmin arz kaynakları olan doğal, kültürel ve sosyal unsurlardan koruma-kullanma dengesini göz önünde bulundurarak ziyaretçilerin faydalanması ve bu unsurların riske atılmadan gelişimini ve küresel ölçekte tanınmasının sağlaması amacıyla ulusal sürdürülebilir turizm standartlarını ulusal ve uluslararası paydaşlarla iş birliği halinde geliştirmektedir. Sürdürülebilir Turizm Programı (Global Sustainable Tourism Council (GSTC)


Sürdürülebilir Turizm; UNWTO tarafından“mevcut ve gelecekteki ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri tam olarak dikkate alan, ziyaretçilerin, endüstrinin, çevrenin ve ev sahibi/yerel toplulukların ihtiyaçlarını karşılayan turizm.” olarak tanımlanmaktadır. “Türkiye Sürdürülebilir Turizm Endüstri Kriterleri (TR-I)”, Türkiye turizm sektörünün sürdürülebilir büyümesini temin etmek ve tüm turizm paydaşlarının katılımıyla ulusal turizme ilişkin ortak bir anlayış geliştirmek üzere TGA tarafından “Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi” (GSTC) endüstri kriterleri esas alınarak oluşturulmuştur.


TR-I, konaklama tesisleri ve tur operatörleri için uygulanmak üzere hazırlanmıştır. Bu çerçevede TR-I, küresel ölçekte kabul gören sürdürülebilir turizm kriterleri ile Türkiye’nin sosyal ve kültürel yapısına uygun kriterleri bünyesinde barındırmaktadır. TR-I, turizm sektöründe sürdürülebilirlik standardının geliştirilmesine yönelik uluslararası normlarda belirleyici bir organ olan “Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi” (GSTC) endüstri kriterleri esas alınarak GSTC tarafından “Tanınmış Standart” olarak kabul edilmiştir.


GSTC ve Yeşil Turizm Programı TR-I, dört ana başlıkta düzenlenmiştir: sürdürülebilir yönetim; sosyo-ekonomik etkiler, kültürel etkiler ve çevresel etkiler. TR-I standardı, çeşitli ölçütler çerçevesinde TGA tarafından Türkiye turizm endüstrisince benimsenmesi zorunlu tutulan ilke ve uygulamaları içermektedir ve TR-I standartlarına uyum yalnızca bu belgede yer alan kriterler temelinde mümkün olacaktır.


GSTC Kimdir? “Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi” (GSTC), Rainforest Alliance, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Birleşmiş Milletler Vakfı (BM Vakfı) ve Birleşmiş Milletler tarafından başlatılan, 2007 yılında yapılanan ve 32 kurucudan oluşan bir konseydir. -Sürdürülebilir Turizm Sertifikasyon Kuruluşları için uluslararası akreditasyon sağlamak, -Sürdürülebilir kalkınma politikalarını şekillendiren bir yapı, -Bağımsız ve tarafsız, ABD’de kayıtlı kar amacı gütmeyen bir kuruluş, -Sürdürülebilir Turizm Sertifikasyon Kuruluşları için uluslararası akreditasyon sağlamak.


RoyalCert Sürdürülebilir Turizmin Türkiye’deki Öncüsü Olmaya Hazırlanıyor RoyalCert,dünya üzerinde meydana gelen küresel iklim krizi, enerji verimliliği, kaynakların korunması, kurumsal sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla projelere 2 yılı aşkın süredir kaynak ayırmakta, bu alanda yürütmekte olduğu projeleri yeni bir iş kolu olarak sürdürülebilirlik çatısı altında genişleterek sürdürmektedir. RoyalCert, uluslararası pazarda kabul gören GSTC Endüstri kriterlerine göre Otel /Konaklama Tesisleri ve Tur Operatörlerini belgelendirmek amacıyla, akreditasyon sürecini başlatan ülkemizdeki ilk kuruluş olarak GSTC tarafından yetkilendirilen ASI (Assurance System International) tarafından akredite edilmek üzere çalışmalarını sürdürmekte olup, akreditasyon sonrasında GSTC Akredite Belgelendirme Kuruluşu olarak yalnızca yurtiçinde değil, uluslararası pazarda da belgelendirme hizmetleri gerçekleştirecektir.


ROYALCERT, Küresel Sürdürülebilirlik Turizm Konseyi (Global Sustainable Tourism Council (GSTC) ) tarafından 13-15 Aralık 2022 tarihlerinde 60’tan fazla ülkeden kamu ve özel sektör temsilcisinin katılımı ile Sevilla’da düzenlenen Uluslararası Sürdürülebilir Turizm Konferansına katılım sağladı.


ROYALCERT, Küresel Sürdürülebilirlik Turizm Konseyi (Global Sustainable Tourism Council (GSTC) ) tarafından 13-15 Aralık 2022 tarihlerinde 60’tan fazla ülkeden kamu ve özel sektör temsilcisinin katılımı ile Sevilla’da düzenlenen Uluslararası Sürdürülebilir Turizm Konferansına katılım sağladı. Katılımcılar arasında sürdürülebilir turizmin geliştirilmesi ve teşvik edilmesinde yer alan uluslararası ve bölgesel turizm paydaşları; kamu sektörü, oteller, tur operatörleri, akademisyenler, kalkınma ajansları, STK’lar, danışmanlar yer aldı. Uluslararası katılımcılar Avrupa, Kuzey Amerika, Latin Amerika, Afrika, Asya ve Okyanusya’dan geldi. Konferans temaları şunlardı: -Turizmin İklim Değişikliğine Uyumu, -Sürdürülebilirlik Standartlarının Yaygınlaştırılması, -Varış Noktası Yönetimi ve (D) Çevreci Hareketlilik ve Erişilebilirlik. Konferans’ta, TGA ile GSTC arasında yapılan anlaşma ile tanınır standart olarak kabul edilen Otel ve Konaklama tesislerinin sürdürülebilirliğinin belgelendirilmesi amacıyla 2023 yılı başından itibaren yürürlüğe girecek olan “TR-I Yeşil Turizm Türkiye” programının tanıtımı ve uygulama adımları hakkında bir oturum gerçekleştirildi. Dünyada ilk olarak ülkemizde yasal düzenleme kapsamına alınan GSTC kriterlerinin uygunluğunun belgelendirmesi amacıyla “TR-I” kapsamında 1.aşama doğrulaması için TGA tarafından yetkilendirilen, aynı zamanda GSTC akredite belgelendirme kuruluşu olmak üzere ASI (Assurance System International) tarafından akredite edilmek üzere


Konferans’ta, TGA ile GSTC arasında yapılan anlaşma ile tanınır standart olarak kabul edilen Otel ve Konaklama tesislerinin sürdürülebilirliğinin belgelendirilmesi amacıyla 2023 yılı başından itibaren yürürlüğe girecek olan “TR-I Yeşil Turizm Türkiye” programının tanıtımı ve uygulama adımları hakkında bir oturum gerçekleştirildi. Dünyada ilk olarak ülkemizde yasal düzenleme kapsamına alınan GSTC kriterlerinin uygunluğunun belgelendirmesi amacıyla “TR-I” kapsamında 1.aşama doğrulaması için TGA tarafından yetkilendirilen, aynı zamanda GSTC akredite belgelendirme kuruluşu olmak üzere ASI (Assurance System International) tarafından akredite edilmek üzere çalışmalarını sürdürmekte olan ROYALCERT, sektördeki gelişmeleri yakından izlemek üzere konferansa üst düzey katılım sağladı. RoyalCert İcra Kurulu Başkanı Sn. Ziya Keskin ve Royalcert International Registrars GmBH Genel Müdürü Sn. Christos Markopoulos ‘un katılım sağladığı konferansta turizm sektöründeki gelişmeler yakından izlendi. Konferans 2023 yılında Antalya’da, 2024 yılında İsviçre ve Singapur’da gerçekleştirilecek olup, sektörümüzün standarda olan ilgisi, sürdürülebilir turizmin ülkemizin turizm potansiyelinin gelişiminde kilit önemde olacağına işaret etmektedir.


Yeşil Turizm Kriter Çalışmaları ve Uygulama Planı


Get in touch

Social

© Copyright 2013 - 2024 MYDOKUMENT.COM - All rights reserved.