Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler Flipbook PDF

Köklü Değişim Dergisi | Mart 2022 Bu sayımızda, "Ekonomik Krize İslâmi Çözüm” etkinlikleri kapsamındaki konferans,

97 downloads 116 Views 9MB Size

Recommend Stories


Porque. PDF Created with deskpdf PDF Writer - Trial ::
Porque tu hogar empieza desde adentro. www.avilainteriores.com PDF Created with deskPDF PDF Writer - Trial :: http://www.docudesk.com Avila Interi

EMPRESAS HEADHUNTERS CHILE PDF
Get Instant Access to eBook Empresas Headhunters Chile PDF at Our Huge Library EMPRESAS HEADHUNTERS CHILE PDF ==> Download: EMPRESAS HEADHUNTERS CHIL

Story Transcript

İ S L Â M İ

F İ K İ R L E R E

D A Y A L I

S İ Y A S İ

D E R G İ

Mart 2022 SAYI: 160 FİYAT: 15 TL

Röportajlar Mahmut Kar

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı

Hakkı Eren İktisatçı

Süleyman Uğurlu

Köklü Değişim Medya Genel Yayın Yönetmeni

Musa Bayoğlu Köklü Değişim Yazarı

Muhammet Hanefi Yağmur İslâm İktisat Uzmanı

Abdullah İmamoğlu İlahiyatçı Yazar

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözüm Etkinlikleri 35 bin kitapçık • 1.400 ziyaret • 27 söyleşi 10 konferans • 32 panel ve daha fazlası ...

َ ْ ‫َك ْي َ� يَ ُكو َن ُدولَ ًة بَ ْي َن‬ ‫ا� ْغ ِن َيٓا ِء ِم ْن ُك ْ ۜم‬

O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin … [Haşr Suresi 7]

takdim 2022 yılına ekonomik krizle birlikte girdik. İktidar bu ekonomik krize “yeni model” adı altında faizleri indirerek müdahale etmek istediğinde bu müdahale başka krizleri tetikledi; döviz ve altın fiyatları tarihin en yüksek seviyesine çıktı. Bu yükselişi durdurmak için getirdikleri çözüm ise “Kur Korumalı Mevduat Hesabı” oldu. Yani krizi sonlandırmak için faiz oranları düşürülürken yeni çıkan krizi sonlandırmak için faiz oranları yükseltildi. İşte böyle kısır bir döngüde ekonomik krizle mücadele edilmektedir. Sonuç itibariyle iktidar, ekonomik krize çözüm bulamadı; bulamaz da! Diğer siyasi partiler de iktidardan farklı inandırıcı, gerçek bir çözüm ortaya koyamamaktadır. Zira bu partiler de tıpkı iktidar partisi gibi kapitalist sistem içerisinden çözüm aramaktadır. Oysa sorunun kaynağı zaten kapitalist sistemdir. Ekonomik krizlerin kaynağının kapitalist sitem olduğunu tespit etmek için iktisat okumaya, iktisat profesörü olmaya gerek yoktur. Hakeza Türkiye’de 125 iktisat fakültesinde 300 bine yakın öğrenci okumaktadır. Her yıl 50 bine yakın öğrenci, iktisat fakültelerinden mezun olmaktadır. Bu fakültelerde 1.595’i profesör, 1.091’i doçent olmak üzere 7.979 akademisyen görevlidir. Tüm bunların yanında ülkenin başında “ekonomist” bir Cumhurbaşkanı bulunmaktadır. Bu kadar profesör, bu kadar doçent, bu kadar akademisyen, bu kadar iktisat mezunu, ülkenin içinde bulunduğu duruma; enflasyona, ekonomik krizlere çözüm üretemiyorsa, sahip oldukları bilgi birikimi, teoriler, formüller yetersiz kalıyorsa sorunun asıl kaynağının kapitalist sistem olduğu çok açıktır! İşte böylesine bir ortamda sorumluluk bilinciyle “Ekonomik Krizlere 10 Maddede İslâmi Çözümler” başlıklı bir rapor hazırladık. Ardından yoğun bir çalışma temposuyla “Ekonomik Krize İslâmi Çözüm” etkinlikleri gerçekleştirdik. Bu sayımızda, konferans, panel ve söyleşilere konuşmacı olarak katılan, raporun hazırlanmasında da büyük emeği olan çok değerli yazarlarımız; Mahmut Kar, Hakkı Eren, Süleyman Uğurlu, Musa Bayoğlu, Muhammet Hanefi Yağmur ve Abdullah İmamoğlu ile röportajlar gerçekleştirdik, yapılan çalışmaları değerlendirdik. Söyleşi ve konferanslardan görüntülerin de yer aldığı Mart sayımızı sizlerle buluşturmaktan ayrı bir mutluluk duyuyoruz. Gayret bizden başarı Allah’tandır. Köklü Değişim, suskunluğun kırılma noktası olmaya devam ediyor!

0 (312) 229 77 91 numaralı telefonumuzu arayarak “Ekonomik Krizlere 10 Maddede İslâmi Çözümler” başlıklı raporumuzu talep edebilirsiniz.

Mart 2022 Çıktı

İ S L Â M İ

F İ K İ R L E R E

D A Y A L I

S İ Y A S İ

D E R G İ

Mart 2022 SAYI: 160 FİYAT: 15 TL

Röportajlar Mahmut Kar

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı

Hakkı Eren İktisatçı

Süleyman Uğurlu

Köklü Değişim Medya Genel Yayın Yönetmeni

Musa Bayoğlu Köklü Değişim Yazarı

Muhammet Hanefi Yağmur İslâm İktisat Uzmanı

Abdullah İmamoğlu

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözüm Etkinlikleri 35 bin kitapçık • 1.400 ziyaret • 27 söyleşi 10 konferans • 32 panel ve daha fazlası ...

İlahiyatçı Yazar

Köklü Değişim Dergisi Suskunluğun Kırılma Noktası Sayı 160, Aralık 2022 3 Aylık - Yerel Süreli ISSN: 1304 - 8724 İmtiyaz Sahibi Köklü Değişim Medya Basın Yayın Org. Tic. Ltd. Şti. Adına Mahmut Kar Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Uğurlu Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Kadir Kaşıkcı Editör Ahmet Sivren Grafik - Tasarım Ömer Takmaz Yayın Kurulu Süleyman Uğurlu Muhammed Emin Yıldırım Mehmet Çetinbudak İlyas Kösem Emrah Akay Abone - Satış - Dağıtım Merkez: Kültür Mahallesi Mithatpaşa Caddesi 47/B Kızılay - Çankaya - Ankara +90(312) 229 77 91 Şube: Kısıklı Mahallesi, Alemdağ Caddesi Cömert Sokak Aydın Güzel İş Merkezi No: 5/4 Üsküdar - İstanbul +90(216) 821 12 98 [email protected] www.kokludegisim.net www.kokludegisimdergisi.com Basım: 16 Mart 2022 Önka Kağıt Ürünleri İmalatı Matbaa Yayıncılık Ambalaj Turizm Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. Büyük Sanaayi 1. Cadde Keskinler İşhanı No: 80/32-33 İskitler - Ankara +90(312) 384 26 85

röportajlar 04

Mahmut Kar | Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı

Ne ilginçtir ki, bugüne kadar hiçbir siyasi parti, kapsamlı şekliyle İslâm iktisat sistemini bir çözüm olarak sunmadı. Nüfusun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu Türkiye’de, nedense İslâmi çözümler ve hükümler hiç gündeme gelmiyor ve konuşulmuyor.

10

Hakkı Eren | İktisatçı

İslâm, özel mülkiyeti nicelik yani miktar yönü ile değil, nitelik yani kazanma şekli yönü ile inceler. İslâm, mülk edinme için meşru sebepleri belirlemiştir; edinilen mülkiyetin çoğaltılmasına dair keyfiyeti belirlemiştir; elde edilen mülkün kullanımına dair keyfiyeti belirlemiştir.

Süleyman Uğurlu | Köklü Değişim Medya Genel Yayın Yönetmeni

18

Sorun şu ki; bu kapitalist sistem insanların rızıklarını ellerinden alarak adil bir dağılımın olmasını engellemektedir. Yani krizin sebebi mal ve hizmetlerin sınırlı olması değil, kapitalizmden kaynaklı sınırsız aç gözlülüktür.

röportajlar 26

Musa Bayoğlu | Köklü Değişim Yazarı

İslâm’ın esaslarına uygun şekilde ticaretin canlandırılması için borsa, banka, kripto para gibi faktörlerin yasaklanması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü bu; ticaretin canlanması, gelir adaletsizliğinin önlenmesi, işsizliğin azalması, üretimin artması için atılması gereken en önemli adımlardır.

36

Muhammet Hanefi Yağmur | İslâm İktisat Uzmanı

Kuruluş metodu açısından; katılım bankaları beden ortaklığının yer almadığı sadece sermaye ortaklığı şeklinde kurulmuşlardır. İslâm’da ise beden ortaklığı, şirketleşmenin esasi unsurlarındandır. Sözleşmenin geçerli olabilmesi için esasi unsurlardan birisinin bulunmaması nedeniyle şirket akdi fasittir.

Abdullah İmamoğlu | İlahiyatçı Yazar

44

İktisadi krizlerden kurtulmanın yegâne yolu ve ihtiyacımız olan tek şey; İslâm iktisat nizamının esas alındığı bir iktisat politikasıdır. İslâm tarihi boyunca fakirliğin söz konusu olmaması, söylediklerimi destekler mahiyettedir. Bereketin ve istikrarlı bir ekonomik hayatının garantörü, İslâm nizamından başkası değildir.

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

Köklü Değişim (KD): Ekonomik krizin şiddetli bir şekilde hissedildiği şu ortamda, “Ekonomik Krize 10 Maddede İslâmi Çözümler” başlıklı bir rapor hazırlandı ve yoğun bir tempoda çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların geniş bir alanda etkili olduğu da görüldü. Merak eden okuyucularımız için böyle bir çalışmaya neden ihtiyaç duyulduğunu açıklar mısınız?

Röportaj Mahmut Kar Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı 4

Köklü Değişim

Mahmut KAR: Malum, Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bugün insanlar ciddi manada geçim sıkıntısı yaşıyorsa, temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorluk çekiyorsa, enflasyon %100’lerin üzerine çıkmışsa bu durumun başlıca sorumlusu hiç kuşkusuz icra makamında oturan yöneticilerdir. Zira kararları alanlar onlar, politikaları belirleyenler onlar, uygulamaya koyan da onlar… Dolayısıyla en büyük sorumluluk yöneticilerindir. Yöneticilerin sorumluluğu kadar, siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına ve cemaatlere de sorumluluk düşmektedir. Partiler, siyasi işlere duyarsız ve bigâne kalmamalıdırlar, kalamazlar. Biz de siyasi bir partiyiz, bizim de sorumluluğumuz var. Eğer ki elimizde halkı bu krizden çıkaracak bir çözüm varsa -ki var-; bunu ortaya koymaktan, bu çözümü hem halk, hem sivil toplum hem de yöneticiler ile paylaşmaktan kaçınırsak bu doğru olmaz. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak biz sorumluluğumuz gereği bir adım attık ve “Ekonomik Krize 10 Maddede İslâmi Çözümler” raporunu hazırladık. Bu İslâmi çözümleri kamuoyunda gündeme getirdik uygulanması için ise açık çağrı yaptık. Peki, niçin “İslâmi Çözümler” dedik? Türkiye’nin en önemli gündemi ekonomik kriz olunca sokaktaki vatandaştan, çarşıdaki esnaf ve pazarcıya, sivil toplum kuruluşlarından siyasi partilere, iktisatçılara, akademisyenlere ve iş adamlarına kadar herkes krizden çıkış için çözüm önerileri sunuyorlar. Muhalefet partileri erken seçim istiyorlar, hükumete istifa çağrısı yapıyorlar, yeniden parlamenter

İstanbul • 05 ocak

MAHMUT KAR İLE RÖPORTAJ

sisteme dönüş ile sorunun çözüleceğini ya koyduğu politikaların hiçbir şekilde bımız var. Bu kitapları yıllardır etüt eden, ifade ediyorlar. Bazı partiler, “ekonomik Türkiye’yi krizden çıkaramayacağını an- bir araya gelip paragraf paragraf, sayfa krizin temelinde hukuk ve adalet sorunu lasınlar, muhalefetteki partilerin çözüm sayfa, konu konu inceleyen bir heyetivar” diyor, bazıları ise “sorun temiz siya- önerilerinin de boş olduğunu görsünler miz var. Bu rapor, işte bu heyet tarafınset ile çözülecek” diyor. İktidar partisi ise diye ekonomik krizden çıkış için uygula- dan hazırlandı. Buradan kendilerine de yeni ekonomi modellerini uygulamaya nabilir İslâmi çözümler içeren böyle bir teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten koyuyor. Bir bakıyorsunuz faiz indirimi rapor hazırladık. yoğun bir mesai harcadıklarını biliyoile sorunu çözmeye çalışıyor, ertesi gün Bizim gibi herkese bu konuda so- rum. Heyetimiz raporu hazırladıktan ve bir bakıyorsunuz adına “kur modeli” derumluluk düşmektedir, siyasi partilerden basımı tamamladıktan sonra 05 Ocak diği örtülü faiz modelini reçete olarak cemaat ve cemiyetlere, âlimlerden kana- 2021 Çarşamba günü İstanbul’da gersunuyor. “Ekonomik istikrar için başkanlık at önderlerine kadar herkes bu soruna çekleştirdiğimiz bir basın toplantısı ile sistemi olmazsa olmaz” diyor. doğru çözüm üretmek için çalışmalıdır. “Ekonomik Krize 10 Maddede İslâNe ilginçtir ki, bugüne kadar hiçbir Çözüm üretmekten yoksun ise en azın- mi Çözümler” isimli raporu kamuosiyasi parti, kapsamlı şekliyle İslâm ik- dan uygulanan nizamın bozuk bir nizam yuna açıkladık. 5 kişilik heyetin katıldığı tisat sistemini bir çözüm olarak sun- olduğunu, bu yolla devam edilirse krizler- basın toplantısında, ekonomik krizden madı. Nüfusun büyük çoğunluğunun den çıkışın mümkün olmadığını dillendir- çıkış için hazırlanan ve 10 maddeden Müslüman olduğu Türkiye’de, nedense meleri gerekmektedir. Özellikle de Tür- oluşan çözüm önerilerinin acilen uyguİslâmi çözümler ve hükümler hiç gün- kiye halkının içinde bulunduğu, herkesi lanması gerektiği vurgulandı. Bu basın deme gelmiyor ve konuşulmuyor. Sanki bir şekilde etkileyen ekonomik durum toplantısıyla Türkiye çapında yoğun bir çalışmanın da startı verilmiş oldu. İslâm’ın ekonomiye ilişkin hükümleri ve karşısında asla sessiz kalmamalıdırlar. çözümleri yokmuş gibi… Oysaki hayaBu kapsamda şu çalışmaları yaptık: KD: “Ekonomik Krize 10 Madtın her alanında olduğu gibi ekonomi ve dede İslâmi Çözümler” başlıklı ça1- Türkiye’nin bütün bölgelerindeki iktisat alanında da İslâm’ın çok detaylı lışmalar bağlamında bugüne kadar temsilcilerimiz; siyasi parti, sivil toplum hükümleri var. Ama maalesef insanlaneler yapıldığını bizlerle paylaşır kuruluşu ve medya temsilcilerine, yine rın büyük bir kısmı bunlardan habersiz. mısınız? akademisyenler, iş adamları, sendikalar, yaİşte Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak biz, Kar: Öncelikle bu raporun birkaç zarlar ve kanaat önderlerine heyetler hâİslâm’ın her meseleye ilişkin çözümleri olduğu gibi ekonomiye ilişkin çözümle- günde hazırlanmış alelade bir rapor ol- linde yaptıkları ziyaretler ile hazırladığımız rinin de olduğunu -özelde Müslümanlar madığını belirtmek istiyorum. Biz, İslâm bu raporu sundular, görüş alışverişinde ve genelde tüm insanlar- bilsinler diye iktisat nizamını internet arama motor- bulundular. Bu ziyaretlerde, hazırladığımız “Ekonomik Krize İslâmi Çözümler” dedik. larından öğrenmedik. Zaten bu konular rapor muhataplar tarafından çok beğeBugün iktidarda olan partinin uygulama- hakkında hazırlanmış ve basılmış 4 kita- nildi, niyet ve çalışma takdir ile karşılandı. Suskunluğun Kırılma Noktası 5

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

2- Türkiye’nin 18 farklı şehrinde 27 “Ekonomik Krize İslâmi Çözüm” söyleşileri gerçekleştirildi. Bu söyleşilere siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve medya temsilcileri, iktisatçılar, akademisyenler, sendika temsilcileri ve iş adamlarından oluşan toplamda 715 kişi katıldı. Bu toplantılarda raporun kısa bir sunumu yapıldıktan sonra katılımcılardan gelen sorular cevaplandırıldı; görüş ve değerlendirmeleri dinlendi.

konferans • ankara • 09 ocak

3- Türkiye’nin 12 noktasında (İstanbul, Ankara, Adana, Bursa, Diyarbakır, Şanlıurfa, İzmir, Aydın, Van, Bitlis, Mersin şehirleri ile yine Bursa’nın İnegöl ilçesinde) “Ekonomik Krize İslâmi Çözüm” başlıklı yaklaşık 6.500 kişinin katıldığı konferanslar yapıldı. Bu konferanslarda krizden çıkış için ortaya koyduğumuz 10 madde ve İslâm’ın kendine has bir iktisat nizamının olduğu anlatıldı. 4- “Ekonomik Krize 10 Maddede İslâmi Çözümler” raporunu daha kısa, özet bir kitapçık olarak hazırladık ve basılan 35 bin kitapçığı Türkiye’nin her yerinde esnaf, tüccar ve çalışanlara ziyaret ederek ulaştırdık. KD: Söyleşilere katılan bazı akademisyenler, raporda zekât gibi konuların eksik olduğunu söylemişti. Bu eleştirilere cevap olması açısından soruyoruz. Hizb-ut Tahrir’in ekonomiye dair söyleyecekleri bunlardan ibaret midir? İslâm iktisat nizamı başka hangi konularda hükümler ihtiva etmektedir? Kar: Tabi ki değil… Biz aslında hazırladığımız raporu, öne çıkan ekonomik sorunlar ve yapılacaklar belli olsun diye 10 Madde ile sınırlı tuttuk. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin temel esasi sebebini ortaya koyduk ve bu sebebin ortaya çıkardığı enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, gelir adaletsizliği, vergi yükü ve can yakan faturalar gibi sorunları, tarım, hayvancılık ve ticaretin canlandırılmasına ilişkin çözümleri rapora koyduk. Dolayısıyla raporun içeriği İslâm iktisat nizamının tüm konularını kapsamlı bir şekilde içermiyor. 6

Köklü Değişim

MAHMUT KAR İLE RÖPORTAJ

stk söyleşİ • bursa • 15 ocak

Burada bir konunun altını çizmek istiyorum. Zekât ve faiz, İslâm iktisat araştırmacılarının üzerinde yoğunlaştığı iki konudur. Faizsiz bankacılığı yani “katılım bankacılığı” dedikleri şeyi oluşturmak için bu konu hakkında dünya çapında araştırmalar yapılmış, on binlerce sayfa doküman oluşturulmuştur. Ne için? Mevcut kapitalist sistem içerisinde faize bulaşmadan bankacılık yapmak için. Bu hassasiyeti takdir edelim de en nihayetinde katılım bankacılığında gelinen nokta, Müslümanların paralarının kapitalist sisteme entegre edilmesinden başka bir şey değildir. Zekât konusu da farklı değildir. Maalesef akademisyenlerimiz İslâm iktisat nizamının ne olduğu ve nasıl tatbik edilmesi gerektiğine pek kafa yormamışlar, vakitlerini Müslümanların paralarını sisteme entegre etmeye harcamışlardır. Uzman oldukları alan buralardır. Bizim de o alanda bir şeyler söylememizi istiyorlar. Yani “mevcut kapitalist araçlar dursun; biz onları ıslah edelim, İslâm’a aykırı olan yerlerini düzeltelim, onlarla yola devam edelim” diyorlar. Biz ise “Hayır, öyle olmaz! Borsa gibi, bankacılık sistemi gibi kapitalist araçlar ortadan kalkmadan hiçbir şey düzelmeyecektir” diye ısrar ediyor ve çözüm önerilerimizi bu temele dayandırıyoruz. Akademisyen arkadaşların vurgu yaptığı zekât konusu, kimlerden nasıl alınacağı, hangi mallardan alınacağı, ne miktarda alınacağı, nerelere harcanacağı çok ayrıntılı bir şekilde bizim neşrettiğimiz kitaplarda anlatılmaktadır. Zekât konusunu biz bilerek “pas” geçtik. Çünkü zekât zaten herkesçe malum olan bir konudur. Ama raporumuzda yer alan diğer konular öyle değildir. Unutturulmuş, göz ardı edilmiş konulardır. Hizb-ut Tahrir’in İslâmi şer’i kaynakları referans alarak hazırlayıp yayınladığı başka birçok çalışma bulunmaktadır. Örneğin; 400 sayfadan oluşan “İslâm İktisat Nizamı” isimli kitap bunların başında gelmektedir. Bu kitapta önce kapitalist ve sosyalist iktisat düşüncesi ve sistemi çürütülmüş, mülkiyet çeşitleri, mülk edinme yolları, malda tasarruf keySuskunluğun Kırılma Noktası 7

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

konferans • bursa • 16 ocak

fiyet, arazi hükümleri, alışveriş ve imalat, şirketlerle ilgili hükümler, malı çoğaltmanın yasaklanan yolları, fabrikalar, servetin insanlar arasında dağıtılması, faiz ve sarf, para, dış ticaret konularının yer aldığı İslâm iktisat nizamı hükümleri kapsamlı şekilde ele alınmıştır. Yine Hizb-ut Tahrir’in kaynakları arasında, İslâm’ın iktisat siyasetini esaslar üzerinden ele alan “İdeal Ekonomi Politikası” isimli bir kitap daha bulunmaktadır. Dahası, “Hilafet Devleti’nde Maliye” isimli kitap da bu konuda hazırlanmış nadide kaynaklardan biridir. Bu kitapta Hilafet Devleti’nin gelir kaynakları ve nerelere harcamalar yapılacağı detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Ayrıca “İktisadi Sorun ve Krizlerin Sahih Çözümü” isimli bir çalışma daha var ki bu çalışma, şu an Türkiye başta olmak üzere diğer başka ülkelerdeki krizleri, kaynaklarını ve sahih çözümünü ele alıyor. Hizb-ut Tahrir’in bu kaynaklar dışında; 191 Maddeden oluşan anayasa taslak çalışması bulunmaktadır. “Hilafet Devleti Anayasa Tasarısı ve Esbab-ı Mucibesi” isimli bu tasarının tam 47 maddesi, iktisadi nizam ile ilgilidir. Bu anayasa tasarısından İslâm’ın iktisat siyaseti ve İslâm iktisat nizamına ilişkin esaslar ve kriterler, maddeler hâlinde

8

Köklü Değişim

MAHMUT KAR İLE RÖPORTAJ

verilmiştir. Yani Râşidî Hilâfet Devleti kurulduğunda, -tüm meselelerde olduğu gibi- iktisadi meselelerde de pratik, hemen uygulamaya alınacak çözümler İslâm’da vardır ve Hizb-ut Tahrir bu çözümlere sarılmaktadır. KD: Raporda en dikkat çeken hususlardan biri de altın sistemine yeniden geçilmesine yönelik öneridir. Mevcut şartlar göz önüne alınarak bakıldığında marjinal bir öneri gibi durmakta, en azından bazı kesimler tarafından öyle algılanmaktadır. Altın sistemini öneren sadece Hizb-ut Tahrir mi yoksa bu sistemi öneren başkaları da var mı?

stk söyleşİ • hatay • 28 ocak

Kar: Altın sistemi İslâm’dan önce de var olan ve tüm dünyada kullanılan bir para sistemiydi.Yani altın sistemi İslâm’a has, sadece Müslümanların kullandığı bir para sistemi değildir. İslâm, altın sistemini kullanmamızı şer’i esaslar üzerine farz kılmıştır yani İslâm Devleti’nin ve Müslümanların kullanacağı para, altına dayalı para sistemidir. Bu konuda İslâm âlimleri ve müçtehitler arasında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Şer’i açıdan durum böyledir. Vakaen de dünya, altın sistemine muhtaçtır. Zira mevcut para sistemi sömürüde başat rol oynamaktadır. Krizlerin kaynağı bu para sistemidir. Rezerv para birimi sahibi ABD’den başka herkes altın sistemine geçilmesine rıza gösterecek hatta memnun kalacaktır. İtiraz eden tek ülke ABD olacaktır, diye düşünüyorum.

Suskunluğun Kırılma Noktası 9

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

Köklü Değişim (KD): Sanayi ve teknoloji alanında yeterli bilgi ve ilme sahip değiliz. Günümüzde ise bu tür bilgiler en çok korunan hususlardandır. Bu bilgiye hızlı bir şekilde nasıl ulaşılacak? Hakkı EREN: Bugün, Türkiye ve diğer halkı Müslüman olan ülkelerin sanayi ve teknoloji alanında geri kalmaları Müslümanların beceriksiz veya cahil olmasından değil, onları yönetenlerin Batı’ya meftun işbirlikçiler olmasındandır. Gelişmiş bir sanayiye sahip olabilmek için gerekli olan faktörler: hammadde, sermaye, enerji, işgücü, ulaşım, coğrafi koşullar, teknik eleman ve ideolojik fikirdir. Şimdi bunları kısaca ele alalım ki böylece sorunun kimlerde olduğunu hep beraber görmüş olalım. -Hammadde: Bugün gerek ülkemiz gerekse İslâm coğrafyasındaki diğer ülkeler açısından baktığımızda dünyadaki en yoğun hammadde kaynaklarına sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Tüm Batılı devletlerin fiilen işgal ettikleri ve yeraltı-yerüstü zenginlikleri alabilmek için birbirleriyle yarıştıkları yerlere baktığımızda, buraların Müslümanlara ait beldeler olduğunu açıkça görmekteyiz. Dolayısıyla İslâm beldelerinin hemen hemen hepsi hammadde konusunda yeterli zenginliğe sahiptir. Beldelerimizde bulunan hammadde kaynakları tüm dünyanın ihtiyacı olan türden olmaları bakımından bizde olmayan hammaddeleri elimizdeki hammaddelerle mütekabiliyet esası üzere diğer devletlerden temin etme üstünlüğüne de sahibiz.

Röportaj Hakkı Eren İktisatçı

10 Köklü Değişim

-Sermaye: Sanayi ve teknolojik alt yapının kurulması ciddi bir sermaye gerektirecektir. Ancak bu sermaye ihtiyacı gerek ülkemiz açısından gerekse diğer büyük İslâm ülkeleri açısından aşılamayacak bir sorun değildir. Örneğin Türkiye’nin son 20 yılda 525 milyar dolar faiz ödediğini düşündüğümüzde ve Ortadoğu’daki petrol zengini ülkeleri ele aldığımızda sorunun sermaye olmadığı görülecektir.

HAKKI EREN İLE RÖPORTAJ

Enerji: Türkiye’nin bugün sadece bu bağlamda eli zayıftır. O da doğru bir strateji ile hareket edilmediğinden kaynaklanmaktadır. Ancak İslâm coğrafyası dünyanın enerji kaynakları bakımından en zengin bölgeleridir. Türkiye de kömür, hidrolik, rüzgâr, jeotermal, güneş ve biokütle gibi potansiyeli yüksek alternatif enerji kaynaklarına sahip bir ülkedir. Son zamanlarda bulunan doğalgaz ve petrol de bunlara ilave edildiğinde doğru bir planlamayla enerji sorunu yaşamayacak kendi kendine yeten bir ülke potansiyeline sahiptir.

stk söyleşİ • adana • 29 ocak

-İşgücü: Gerek ülkemiz gerekse halkı Müslüman olan ülkeler dünyanın en genç ve dinamik nüfusuna sahip ülkeleridir. Hatta bazı Batılı ülkeler kendi sanayi çarkını döndürebilmek adına Müslüman ülkelerden işgücü transfer etmek zorunda kalmaktadırlar. Gerekli planlamalar ve yatırımlar yapıldığında -Batı’ya göçün de engelleneceği düşünüldüğünde- zaten işgücü sorunu yaşayan Batı ülkelerinin sorunu katlanırken ülkemizde işgücü konusu mevzubahis bile olmayacaktır. Dünyaca ünlü PEW Araştırma Şirketi’nin yaptığı dünya yaş ortalamasına göre Müslümanlar en genç nüfusa sahipler. 1,6 milyar nüfusa sahip Müslümanların 2/3’ü 30 yaşın altında. -Coğrafi Koşullar ve Ulaşım: Yine hem Türkiye hem de diğer halkı Müslüman olan ülkeler dünyanın en stratejik coğrafyasında bulunmaktadırlar. Bu bölge dünyanın kalbi olarak nitelendirilmektedir. Rusya’ya açılan kapı niteliğindeki İstanbul ve Çanakkale boğazları, Asya’ya açılan en kısa kapı olma özelliğini taşıyan Süveyş Kanalı, Cebelitarık Boğazı, Batı ile Asya’nın tek geçiş koridoru bu coğrafyadır. Hava, kara, demir ve deniz yollarının sunduğu tüm imkânlara sahiptir. Örneğin; geçen sene mart ayında bir gemi kazası nedeniyle kapanan Süveyş Kanalı’nın dünya ticaretine bir günlük zararının 10 milyar $ olduğu söylendi.1 -Teknik Eleman: Teknik eleman sorunu iki şekilde çözülür; ya eğitirsiniz ya da transfer edersiniz. Doğru seçenek; elbette kendi elemanınızı kendinizin Suskunluğun Kırılma Noktası 11

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

konferans adana • 29 ocak stk söyleşİ • •ALTINDAĞ • ANKARa

eğitmesidir. Ancak halkı Müslüman olan ne ulaşıyor. Yani devlet adamı bir şeyin ülkeler hayata dair doğru bir bakış açısı- olmasını ister ve o meseleyi hayati bir na sahip olamadıkları ve İslâm’dan uzak- mesele olarak görürse bunun için gelaştıkları için Batı’nın kötü birer taklit- rekli tüm imkânları seferber eder. Bu çisi olmaktan öteye geçememişlerdir. bağlamda, teknik elemanlara bugün kaAncak ağır sanayiye sahip olmak hayati zandıklarından çok daha fazla bir bedel bir konu olduğu için ilk başta hızlı olmak teklif edilirse bu transferler çok kolay adına kalifiye teknik eleman transferi ya- bir şekilde sağlanacaktır. Ancak bugün pılmalıdır. Bu konuda iki örnek vermek bu tür teknik elemanlar yerine futbolisterim. İlki; yakın tarihimizden… Bildi- culara bu paralar ödenmektedir. Daha ğiniz gibi 1991 yılında SSCB dağıldığında net anlaşılması açısından rakamlarla izah 100 dolara iş arayan binlerce kalifiye ele- edelim: Bugün Urban ustaya yapılan tekman vardı. Şayet bir ideolojik devlet aklı lif geçerli olsa idi ve 1 kg altının 830.000 olsaydı bu durumdan çok iyi bir şekilde TL olduğundan yola çıkarak hesaplarfaydalanılabilirdi. Bu insanlara 10.000 sak bu rakam yaklaşık olarak 4.430.000 dolar maaş verileceği ve tüm ailesinin Euro gibi bir para yapar. Ancak bu pade güvenli bir şekilde ülkemizde yaşaya- ralar bugün Avrupa’dan gelen yıldız bir bileceği teklifi sunulsa idi, ciddi bir tek- futbolcunun yıllık kazancı kadardır. nik eleman transferi yapılabilirdi. -İdeolojik Fikir: Yukarıdaki faktörlerde de izah ettiğimiz gibi sanayi sekİkinci örnek ise şanlı tarihimizden olsun. Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sel- töründe gelişmeyi sağlayabilmek için lem’in övgüsüne mazhar olabilmek adı- gerekli tüm şartlar bugün halkı Müslüna İstanbul’u fethetmek için yıllarca plan man olan ülkelerde fazlasıyla mevcuttur. yapan Fatih Sultan Muhammed Han, Bi- Hammadde, sermaye, enerji, işgücü, ulazans surlarını yıkacak büyüklükte toplar şım, coğrafi koşullar ve teknik eleman yaptırmak için bir araştırma yaptırıyor. konusunda bir eksiklik bulunmamaktaEn sonunda da Macar Urban Ustayı bu- dır. Eksik olan tek unsur, ideolojik bir luyor. Hatta onu bulunduğu zindandan fikirdir. Zira hayata dair külli ve kapsamlı kaçırtıyor. İstediği büyüklükte topları bir fikirden mahrum olursanız sahip yapması karşılığında ise ona ağırlığınca olduğunuz değerler bir anlam taşımaz. altın teklif ediyor ve sonuçta istediği- İşte bugün hem ülkemizin hem de halkı

12 Köklü Değişim

HAKKI EREN İLE RÖPORTAJ

Müslüman olan ülkelerin sanayide geri kalmalarının tek sebebi budur.

stk söyleşİ • kahramanmaraş • 30 ocak

KD: Raporda; kenzin yani ihtiyaç dışı para biriktirmenin haram olduğu ifade ediliyor.Ancak birtakım âlimler zekâtı verildiği takdirde kenzin haram olmadığını söylüyor. Bu konuyu nasıl açıklamak gerekir? Eren: Kenz bir ihtiyaca binaen olmadığı hâlde nakit parayı yığmaktan yani biriktirmekten ibarettir. Bunun iktisadi açıdan manası, piyasadan parayı çekmektir. İnsanlar ev-araba almak, işyeri açmak veya başka türlü ihtiyaçları için parayı biriktirebilirler. Zira bu türden biriktirmeler parayı yığmak gibi değildir. Bu biriken para ihtiyaçları karşılamak adına belli bir süre sonra harcanacak ve yeniden piyasaya girecektir. Kenzin haram olduğuna dair delil َ َّ َ ُ‫َ َّ َ َ ْ ن ز‬ َ Tevbe [‫وال ِذين يك ِ�ون الذهب‬ َ َ ْ Suresi’ndeki َ ُ ُ َ َ َّ ْ َ ُ ْ ِّ‫َّ َ َ ش‬ َ �‫ون َها ف‬ ‫اب‬ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ب‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫وال ِفضة وال ي ِنفق‬ � ‫ب‬ ‫ف‬ ‫الل‬ ‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬ ِ ٍ َ ِ ِ ِ ‫ِي‬ ‫“ ]أ ِل ٍيم‬Altın ve gümüşü biriktirip onu Allah yolunda infak etmeyenleri elem verici bir azapla müjdele.” ayet-i kerimesidir. “Altın ve gümüş biriktirenler” için acıklı azap tehdidi, kanun koyucunun kesin olarak altın ve gümüş biriktirmenin terk edilmesini talep ettiğine dair açık bir delildir. Ancak birtakım fakihler Tevbe َ Sureْ ُ ُ َُ ًَ َ si’nde geçen [‫]خذ ِم ْن أ ْم َو ِال ِه ْم َصدقة تط ِّه ُره ْم‬ “Onları temizleyecek sadakayı onların mallarından al…” ayetini delil göstererek zekâtı verildiği takdirde kenzin haram olmayacağını belirtmektedirler. Bu iddiaya şöyle cevap veririz: Birincisi; zikrettiğimiz ayetin genel oluşu, lafız ve mefhum yönünden ayetin metni, altın ve gümüş nev’inden olan malı biriktirmenin kesin olarak yasaklandığına delildir. Zekâtı verdikten sonra altın ve gümüşün biriktirilmesinin mubaha dönüştüğü iddiası, ayetin kati olarak delalet ettiği hükmünü terk etmek demektir. Bu da ancak ayeti kendi anlamından ayıran veya onu nesh eden bir delil ile mümkün olabilir. Ayeti, delalet ettiği anlamından ayıracak herhangi bir sahih nass varit olmuş değildir. Zaten ayeti

anlamından ayıracak herhangi bir delilin varlığına ihtimal verilemez. Çünkü ayet, delaleti itibarıyla katidir. Dolayısıyla geriye onu nesh eden bir delilden başka bir şey kalmadı. Onu nesh edecek bir delil ise yoktur. َ ْ ُ ُ َُ ًَ َ Ayrıca [‫]خذ ِم ْن أ ْم َو ِال ِه ْم َصدقة تط ِّه ُره ْم‬ “Onları temizleyecek sadakayı onların mallarından al…” ayeti, Hicret’in ikinci yılında zekâtın farz kılındığı zaman nazil oldu. Fakat altın ve gümüşün kenzini (biriktirilmesini) yasaklayan ayet ise Hicret’in dokuzuncu senesinde nazil olmuştur. Usûle göre önce inen ayet sonra inen ayeti nesh edemez. Zekâtı verildikten sonra altın ve gümüş biriktirmenin haram olmadığı hakkında sahih

olan bir hadis de yoktur. Bazı fakihler Ümmü Seleme hadisini delil olarak getirmektedirler. Hadis şöyledir: ُ ْ ُ َ َ َ ْ ً َ ْ َ ُ َ َْ ُ ْ ُ َ ‫ت َيا َر ُس‬ [‫ول‬ ‫ت ألبس أوضاحا ِمن ذ َه ٍب فقل‬ ‫كن‬ َ ‫هللا َأ َك نْ زٌ� ُه َو َف َق‬ َ‫ك َف َل ْيس‬ َ ِّ ‫ال َما َب َل َغ أ ْن ُت َؤ َّدى َزَك ُات ُه َف ُز‬ ِ ‫ي‬ َْ �ٍ ‫]بك ن ز‬ “Ben, altından yapılmış halhalِ lar kullanıyordum. Bunun üzerine: Ey Allah’ın Rasulü! Bu yığıp biriktirilen bir mal mıdır? diye sordum. Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem): Zekâtı ödenmesi gereken miktara ulaşıp da zekâtı ödenen mal, kenz/ yığıp biriktirilen mal sayılmaz, buyurdu.” Müminlerin annesi Ümmü Seleme’ye isnat edilen bu hadis Attab yoluyla rivayet edilmiştir. Attab ise meçhul biridir. Bununla birlikte bu hadisin sahih Suskunluğun Kırılma Noktası 13

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

hatta mütevatir olduğu varsayılsa dahi ayeti nesh edemez. Çünkü Nebevî hadisler mütevatir de olsalar Kur’an’ı nesh edemezler.Ayrıca Kur’an’ın lafız ve mana yönünden Allah Subhânehû ve Teâlâ’dan olduğunun sübutu katidir. Biz onun lafzı ve manasıyla ibadet ediyoruz. Mütevatir hadis böyle değildir. Mütevatir hadisin lafız olarak değil ancak manası yönünden Allah Subhânehû ve Teâlâ’dan olduğu katidir. Mütevâtir hadisin lafzı Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e aittir. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim, mütevatir de olsalar hadislerle nesh edilemezler. O hâlde Ümmü Seleme hadisi gibi ahad hadisler delaleti ve sübûtu kati olan ayeti nesh edemezler.

KD: Bahsedilen bu çözüm önerilerine dayalı ekonomik bir sistem şu an dünyada başka bir ülkede uygulanıyor mu ya da bugüne kadar uygulanmış mı? Eren: Bahsettiğimiz çözüm önerileri maalesef bugün yeryüzünde hiçbir ülke tarafından uygulanmamaktadır. Zira dünya genelinde gerek yönetim gerekse de ekonomik olarak İslâmi hükümleri uygulayan bir İslâm Devleti yoktur. Ancak Allah’ın izniyle müstakbelde kurulacak olan Râşidî Hilâfet Devleti bu hükümleri yeniden uygulayan ilk devlet olacaktır.

konferans • mersİn • 30 ocak

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve SelDolayısıyla “bizim konu hakkındaki lem’in Medine’de kurmuş olduğu İslâm görüşümüz kesin doğrudur” demesek Devleti’nden Hilâfet’in ilga edildiği 3 bile bizim görüşümüzün doğruya en Mart 1924 yılına kadar bu hükümler yakın görüş olduğu ortadadır. Naslar -eksikleriyle de olsa- Hilâfet Devleti taaçısından durum, anlattığım gibidir. İkti- rafından uygulanmıştır. Ben burada bu sadi açıdan meseleye baktığımızda altın hükümlerin uygulandığına dair deliller ve gümüşün yani paranın biriktirilmesi vermek istemiyorum fakat ben meseleekonomiyi çıkmaza sokabilir. Üretimi ye başka bir açıdan bakmak istiyorum. azaltıp işsizliği doğurabilir. Bu, işleyen Hazırladığımız, “Ekonomik Krize 10 çarkta aksamalara sebebiyet verecektir. İslâm iktisat siyasetine baktığımızda Madde de İslâmi Çözümler” başlıklı rabu siyasetin doğru işleyebilmesi için porumuzda veya daha kapsamlı olması paranın sürekli piyasada dolaşması ge- açısından “İslâm’da İktisat Nizamı” adlı rekmektedir. Yani kenzin haram olması, kitabımızda geçen tüm hükümler, şer’î hükümlerden istinbat edilmiş hükümİslâm iktisat siyasetiyle de uyumludur. lerdir. Yani hepsinin de kaynağı edille-i şeriyedir. Öyleyse bunlar İslâmi birer şer’î hükümdür. Öte yandan, varsayalım ki bu hükümler tarih boyunca hiç uygulanmadı yahut uygulandı ama uygulandığı dönemler fakirliğin, yoksulluğun, açlığın, geri kalmışlığın en çok yaşandığı dönemler oldu. Uygulamanın böyle olması biz Müslümanlar açısından bir şey ifade eder mi? Kur’an ve Sünnet’ten deliller ortada iken bizler, bunların geçmişte uygulanıp uygulanmadığını hesaba katabilir miyiz? Bizler Müslümanlarız ve Şâri’nin hitabı bizler için sözün bittiği yerdir. Rabbimiz Ahzap Suresi 36. ayet-i kerimesinde şöyle buyurْ َ َ َ َ َ َ ْ َ maktadır: [�‫َو َما كان ِل ُم ٓؤ ِم ٍن َول ُمؤ ِمن ٍة ِاذا ق ض‬ ْ َ ُ َ َ َ ُ ۜ َ ْ ُُ ُ ّٰ ‫الل َو َر ُسوله ا ْم ًرا ان َيكون ل ُه ُم ال ِخ يَ َ�ة ِم ْن ا ْم ِر ِه ْم َو َم ْن‬ ً ُ ً َ َ َّ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ َ ْ ‫ص الل ورسوله فقد ضل ضلل م ۪بينا‬ ِ ‫“ ]يع‬Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği za-

14 Köklü Değişim

HAKKI EREN İLE RÖPORTAJ

man, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasulü’ne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”

stk söyleşİ • aydın • 05 şubat

Dolayısıyla buradan bir kez daha diyoruz ki: Vallahi bizler İslâm’dan başka hiçbir şeyden razı olmayacağız! Billahi bizler, Kur’an ve Sünnet’in hükümleri varken başka hiçbir yerde çözüm aramayacağız! KD: Raporda gelir adaletsizliğine örnek olarak bazı kişilerin devasa büyüklükteki servetlerinden eleştirel olarak bahsedilmiş. İslâm’a göre bu derecede zengin olmak caiz değil midir? Eren: Bizim vurgulamak ve altını çizerek göstermek istediğimiz husus, bugün ultra zengin olan insanların servetlerinin miktarı değildir. Biz bu kişilerin bu servetleri elde ederken diğer insanlara ait olan kamu mallarından haksız yere faydalanmalarını, paradan para kazanma yollarının oluşturduğu haksız rekabeti veya finans sektöründeki spekülasyonların sadece zenginlerin ayak oyunları olduğunu eleştiriyor ve buna dikkat çekiyoruz. İslâm, kişiye mülk edinme hakkı vermiştir. Ancak hangi yollardan mülk edineceğine dair bir keyfiyet belirlemiştir. İnsan bu meşru yani İslâm’a göre caiz olan yollardan mülk edinebilir. Servet sahibi olabilir. İslâm kişinin sahip olacağı servetin miktarı ve kemiyeti ile ilgilenmez. Sadece serveti elde etmenin, çoğaltmanın ve üzerindeki tasarrufun keyfiyetini belirtir. Zira sosyalizmde olduğu gibi insanı mülk edinmekten alıkoymak veya mülkü belli bir miktar ile sınırlandırmak yaratılışa terstir. Aynı şekilde kapitalizmde olduğu gibi mülke ulaşmada sınırsız özgürlükler verilmesi düşüncesi de yanlıştır. Çünkü insanlar kuvvet ve ihtiyaç bakımından farklı olduklarından bu konu tümden serbest bırakılırsa kuvvetliler servetin tümünü ellerine alır; zayıflar ve güçsüzler ise yok olup giderler. Bugün dünyadaki fakirlik, yoksulluk, ge-

lir dağılımındaki adaletsizlik ve açlıktan her saniye onlarca insanın ölmesi bunun yani kapitalizmin sonucudur. Özetle diyebiliriz ki; İslâm, özel mülkiyeti nicelik yani miktar yönü ile değil, nitelik yani kazanma şekli yönü ile inceler. İslâm, mülk edinme için meşru sebepleri belirlemiştir; edinilen mülkiyetin çoğaltılmasına dair keyfiyeti belirlemiştir; elde edilen mülkün kullanımına dair keyfiyeti belirlemiştir. Örneğin; İslâm’a göre kişiler, kamuya ait olan petrol, doğalgaz, altın, demir, bakır vb. gibi madenleri mülk edinemezler. Elde ettikleri mülklerini faiz, borsa, krip-

to para gibi yöntemlerle çoğaltamazlar. Mülklerini Allah’ın haram kıldığı kumar, uyuşturucu vb. gibi yollarda harcayamazlar. İslâm, tüm mal ve servetlerin tebaanın tüm fertleri arasında dağılımını vacip kılmıştır. Bu dağılımda yalnızca belli bir kesim arasında cereyan eden tekelleşmeyi de yasaklamıştır. Allahu Teâlâ şöyle َ ُ َ ُ َ َْ ْ َ‫ول ًة َب ْ ن‬ buyurmaktadır: [‫� األغ ِن َي ِاء‬ ‫يك ال يكون د‬ ‫ي‬ ْ‫“ ]م ْن ُكم‬O mallar içinizden yalnız ِ zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin…”2 Dolayısıyla İslâm’ın getirdiği bu hükümler paranın sadece zenginler arasında Suskunluğun Kırılma Noktası 15

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

dolaşan bir meta olmasını önlemek içindir. Böylece bugünkü finans sektöründe olduğu gibi kişilerin, servetlerini kullanarak üretim yapmak yerine sadece paradan para kazanmak için kullandıkları yolları kapatır. KD: Birçok ilde, düzenlenen STK söyleşilerine katıldınız. Bu söyleşilerde şahit olduğunuz en ilginç şey ne oldu?

stk söyleşİ • İZMİR • 05 ŞUBAT

Eren: Benim için en ilginç şey Kahramanmaraş’taki STK söyleşisinde yaşandı. Yerel bir radyo programcısı ve gazeteci olan Mesut Bilal Buğday’ın yaptığımız sunumdan sonra sarf ettiği şu sözü hatırımdan silinmeyecek bir söz olarak kalacaktır: “İşte Hizb-ut Tahrir farkı bu! İslâmi camiada biz bir yere gitsek ‘Şu kadar salavat getirsek şunu kazanırsınız, şu kadar dua okursanız şunu elde edersiniz!’ gibi sözlere şahit olduğumuz günümüzde, İslâm’ın ekonomik sorunlarına yönelik çözüm önerilerini bize gösteren ve bizimle paylaşan değerli konuklara çok teşekkür ediyorum. Böyle bir şeyi ancak Hizb-ut Tahrir yapabilirdi. Ben bir Müslüman olarak çok memnun oldum. Allah sizlerden razı olsun.” Ben, yapılan bu söyleşi programlarının neredeyse tamamına katıldım. Mübalağa etmeksizin söylüyorum ki böyle bir konuda bu şekilde bir çalışma yapılmasından katılımcıların büyük bir çoğunluğu duydukları memnuniyeti dile getirdiler ve teşekkürlerini ifade ettiler. Çok güzel dua ve temennilerde bulundular.

1  www.ensonhaber.com 2  Haşr Suresi 7

16 Köklü Değişim

KONFERANS • İZMİR • 06 ŞUBAT

HAKKI EREN İLE RÖPORTAJ

Suskunluğun Kırılma Noktası 17

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

Köklü Değişim (KD): Raporda bütçe gelirlerinin %97’si vergi iken bu tür vergilerin İslâm’a göre caiz olmadığı için kaldırılması gerektiğini söylüyorsunuz? İnsanlar doğal olarak “alternatif gelir kaynakları neler olacak?” sorusunu soruyor? Giderleri karşılamak için kaynak nerden bulunacak? Süleyman UĞURLU: Vergi o kadar doğal hâle gelmiş ki insanlarımız maalesef vergisiz bir ekonomi, vergisiz bir hayat düşünemiyorlar. Sabah kalkıp lambanın düğmesine bastığımızda, yüzümüzü yıkamak için suyu açtığımızda, çay demlemek için ocağı yaktığımızda vergi veriyoruz. Dolayısıyla vergisiz bir hayatı tasavvur etmek elbette zordur.

Röportaj Süleyman Uğurlu Köklü Değişim Medya Genel Yayın Yönetmeni 18 Köklü Değişim

Raporumuzu hazırlarken bu sorunun en çok sorulacak soru olduğunu biliyorduk. Dolayısıyla biz bu soruya hazırlıklıyız. Meseleyi iki boyutta ele almak gerekir: Öncelikle biz bu 10 maddeyi, güncel kriz için hazırladık. Gelir kaynaklarının neler olacağını, mevcut sistemin gelir kaynaklarındaki haramları ve zulümleri dışarıda tutarak açıkladık. Mesela; devletin faizden, şans oyunlarından gelirleri bulunmaktadır ancak biz bu gelirleri hiç hesaba katmadık. İlk etapta kamudaki savurganlıkları, israfı gözler önüne serdik ve buralardan ne kadar tasarruf edilebileceğini üç aşağı, beş yukarı hesapladık. Bizim hesabımıza göre kamuda uygulanacak ciddi tasarruf tedbirleriyle minimum 300 milyar lira tasarruf sağlanacaktır ki Türkiye’nin 2022 yılı için bütçe açığı tahmini 278 milyar liradır. Yani tasarrufla bütçe açığı kapatılacak ve devletin yeni borçlanmaya girmesi engellenecek. Faiz ödemeleri durdurulup sadece anaparalar uygun bir zaman diliminde ödenecek. Bu da 240 milyar lira demek. Dikkat edin; şimdiden bütçe açığı kapandı ve elimizde 250 milyar lira para var. Ancak gider elbette çok fazla. Buraya geldiğimizde 1 trilyon 210 milyar liraya daha ihtiyaç olduğu görülmekte. Devletin faiz ve vergi harici geliri 116 milyar lira. Yani yaklaşık 1 trilyon liraya ihtiyacımız var. Kamu mülkiyetleri-

SÜLEYMAN UĞURLU İLE RÖPORTAJ

nin işletilmesiyle elde edilecek gelir ilk etapta 235 milyar lira. Kaldı; 765 milyar lira! İşte burada zenginlere dönüyoruz. Yıllarca bu halkın üzerinden para kazanan, kamu malına çöreklenip kesintisiz gelir kaynağı oluşturan, doğru dürüst vergi vermeyen zenginlere dönüyoruz ve diyoruz ki: “Verin bakalım!”

stk söyleşİ • KONYA • 06 ŞUBAT

Bunu da şöyle yaptık: TÜİK verilerine göre en zengin %40’dan vergi toplansa ne kadar toplanır diye baktık ve karşımıza 1 trilyon 77 milyar lira gibi bir rakam ortaya çıktı -ki bu bütçe fazlası demektir-. Yani hiç kimseden hiçbir vergi almamış olsak ve sadece zenginlerden toplasak bile devletin ihtiyaçları fazlasıyla karşılanmaktadır. İslâm iktisat nizamı kâmilen tatbik edildiğinde nasıl olacak? O zaman devletin gelirleri doğal olarak farklı olacak. Devlet vergiye dayanmayacak. Bu devletin 12 ana kalemde geliri olacak. Bu gelirle kendi ihtiyaçlarını karşılayacak. Köklü Değişim’in neşrettiği “Hilâfet Devleti’nde Maliye” adlı kitapta bu konular detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Merak eden kardeşlerimiz bu kitaba müracaat edebilir. Özetle; halkın temel ihtiyaçlarını karşılama ve vergileri kaldırmak için devletin elinde imkânlar olduğunu biliyoruz. İrade gösterirse bunları yapabileceğine de inanıyoruz. KD: “Kapitalist ekonomik sistemin, krizlerin kaynağı olduğunu” söylüyorsunuz. Ancak kapitalist Batılı ülkelerde durum böyle değil. Bu bir çelişki değil mi? Bunu nasıl izah edersiniz? Uğurlu: Bunu sadece ben söylemiyorum, herkes söylüyor. Ayrıca yıllardır birçok Batı ülkesinde şahit olduğumuz krizler, bunun en önemli örnekleridir. Mesela; yanı başımızdaki Yunanistan en büyük dış borç oranına sahip ülkedir. 2009 ve 2017 yılları arasında,Yunan hükûmetinin borcu 300 milyar Euro’dan 318 milyar Euro’ya yükselirken GSYİH borç oranı %127’den %179’a yükselmiştir.

Euro bölgesinin üçüncü büyük eko- kilde etkilenmiş, Avrupa neredeyse bönomisi olan İtalya 2008-2009 büyük lünme noktasına kadar gelmiştir. Ya “hadurgunluk ve sonraki Avrupa borç kri- yaller ülkesi” ABD? Tam bir borç batağı zinden en çok etkilenen ülkeler arasın- içerisindedir. ABD’nin hane halkı borcu, dadır. Eurostat’a göre, 2015 yılında İtalya 15 trilyon doları aşmış durumdadır. ABD devlet borçları GSYİH’nın %128’i sevi- Hazine Bakanlığı’nın geçtiğimiz günleryesindedir. Bahsettiğimiz krizlerden en de açıkladığı verilere göre; 31 Ocak itiağır darbe alan ülkelerden biri de İzlan- barıyla toplam kamu borcu 30 trilyon da’dır. İzlanda 2008 yılında iflasın kıyısı- doları aşmış durumdadır. Bu rakam, panna gelmiş hatta gazetelerde İzlanda için demi öncesi dönem olan Ocak 2020’ye “satılık ülke” manşetleri atılmıştır. Avru- göre 7 trilyon dolar daha yüksektir. Bu pa Birliği de bu krizlerden ağır bir şe- “hayaller ülkesinde” insanlar, kalacak yer Suskunluğun Kırılma Noktası 19

stk söyleşİ • ANKARA • 09 ŞUBAT

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

bulamadıkları için sokaklarda yatmaktadır. Yaklaşık 1 milyon Amerikalı insanca yaşamdan uzaklaştırılmış, aç ve perişan bir şekilde sokaklarda yaşamaktadır. 2021 yılı sonu itibariyle küresel borç sarmalının 300 trilyon dolara, yani küresel GSYH’nın %365’ine ulaşması bekleniyor. Dolayısıyla bilinenin aksine Batılı ülkeler başta olmak üzere tüm dünya ülkeleri borç batağında bulunmaktadır. “Kriz” dediğimiz şey aslında mal ve hizmetlerin yetersiz olmasından kaynaklanmıyor. Onların iddia ettiği gibi; “mal ve hizmetler sınırlı, insan ihtiyaçları sınırsız” değildir. Bilakis her şey sınırlıdır. Rezzak olan Allah her canlı için bir rızık ayırmıştır. Sorun şu ki; bu kapitalist sistem insanların rızıklarını ellerinden alarak adil bir dağılımın olmasını engellemektedir. Yani krizin sebebi mal ve hizmetlerin sınırlı olması değil, kapitalizmden kaynaklı sınırsız aç gözlülüktür. 20 Köklü Değişim

KONFERANS • VAN • 12 ŞUBAT

SÜLEYMAN UĞURLU İLE RÖPORTAJ

Özet olarak anlatmak istiyorum: 1971 yılında ABD, “Bretton Woods anlaşmasını iptal ettiğini” duyurdu. Bu anlaşmaya göre; bastığı dolarların %25’ini altın rezervi olarak bulundurmak zorundaydı. Bu da doğal olarak para üretimini kısıtlıyordu. Tüm dünyayı ele geçirmek içinse sınırsız para basmaları lazımdı. Onlar da kendilerinin dikte ettiği bu anlaşmayı iptal etti ve sınırsız para üretme imkânı sağladı. Bundan sonra bankalar, bilgisayarlar üzerinden “kredi” adı altında para üretmeye başladı. Sanal bir ekonomi oluşturuldu. Dünyanın her tarafına elleri uzandı. Hiçbir karşılığı olmayan ABD doları her şeyi alabilir hâle getirildi. Bu sanal ekonomide malların

gerçek fiyatları da şişirildi ve balon ekonomisi oluştu. Borsalardaki hisse senetleri değerinden onlarca hatta binlerce kat fazla fiyata alınıp satılmaya başladı. Ancak şişirilen balonların da bir sınırı vardı ve balon patlayıp gerçek fiyatına yaklaşmaya başlayınca finansal krizler meydana geldi. Çünkü ortada aslında para yoktu. Her şey bilgisayar tuşlarından, telefonların dokunmatik ekranlarından yönetilmekteydi. Bu finansla krizlerde binlerce işletme battı ve milyonlarca insan zarar gördü. En nihayetinde bu işin böyle olmayacağını söylemeye başladılar. Raporumuzda bu kişi ve kuruluşları yazdık. Eski Dünya Bankası Başkanı, İngiltere Merkez Bankası raportörleri, Fransa

Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanı ve birçok ekonomist yeniden altın sistemine geçilmesi gerektiğini söyledi. Yani kapitalizm krizlerin kaynağıdır, bunda hiçbir şüphe yok. Bu krizlerin Batılı ülkelere yansıması ile gelişmekte ya da geri kalmış ülkelere yansıması elbette farklı olmaktadır. Batılı ülkeler kriz anında yüksek miktarda desteklerle krizlerin aşılmasını sağlamakta ve sistemi yenilemektedir. Ellerinde tuttuğu teknoloji, Suskunluğun Kırılma Noktası 21

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

sanayi ile bunu yapabilecek güce sahiptir. Bizim gibi ülkelerde ise krizleri halk iliklerine kadar hissetmektedir.

stk söyleşİ • VAN • 12 ŞUBAT

“Kriz” dediğimiz şey, biliyorsunuz aynı zamanda birilerinin zenginleşmesidir. Yani birileri krizlerden beslenip zenginleşirken birileri fakirleşmektedir. Daha doğrusu; zenginler daha çok zenginleşirken fakirler daha çok fakirleşmektedir. Bu durum kabul edilemez! Hem İslâmi olarak kabul edilemez hem de insani olarak… Ancak maalesef -üzülerek söylüyorum ki- hakikatler tüm çıplaklığıyla ortada iken halkımız suçu yine kendisinde görmekte. Bunu, katıldığım programlarda gördüm. Bizim iktidarın icraatları üzerine yaptığımız eleştirilere karşı bazı STK temsilcileri ya da tanınmış kişiler, “Bizim hiç mi suçumuz yok!” diye söze başlamakta ve “Önce kendimizi düzeltmemiz gerek!” diyerek konuşmasını bitirmekte. Umarın en kısa zamanda toplumsal bir bilince sahip oluruz ve krizlerin kaynağının kapitalist sistem olduğunu görürüz. KD: Uluslararası anlaşmalar dünyadaki sisteme bir düzen veya standart getirmiyor mu? Bunlara neden karşısınız? Uğurlu: “Uluslararası anlaşmaları yapanlar kim?”, öncelikle ona bakmamız lazım. Mevcut dünya düzeninde bu anlaşmaları düzenleyen Dünya Bankası (DB), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Birleşmiş Milletler (BM)’dir. Bu kurumlar, İkinci Dünya Savaşı sonrasında savaşın galipleri tarafından oluşturulmuştur. Kapitalizmin metodu, sömürmektir. Dolayısıyla dünya halkları, adalet, çevre vb. onlar için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Bu gibi söylemler sadece kendi asıl gayelerini gizlemek için kullandıkları kılıflardır. Bu anlaşmalardan bir tanesini sizlerle paylaşayım; standart mı, sömürü mü getiriyor, siz karar verin: Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması (TRİPS). Bu anlaşmaya göre; fikrî mülkiyetler koruma altına alınmıştır. Baktığınız zaman gayet insancıl. Peki, teknoloji alt yapısı ve 22 Köklü Değişim

teknolojik araç ve gereçler kimin elinde? Gelişmekte olan ülkelerde mi? Hayır! Hangi ülkelerde? Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerde! İşte bu anlaşma, teknolojinin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere geçmesini engellemek için icat edilmiş bir anlaşmadır. Meseleyi, “korsan kitaba” ya da “korsan kasete” indirgememek lazım. Mesele, çok daha derin ve çok daha küresel bir meseledir. Mesela; tüm dünya ülkeleri koronavirüs pandemisi sürecinde birçok can kaybı verdi. Toplumlar ciddi kısıtlamalara maruz kaldı ve hastalığın etkisi neredeyse hayatın tüm alanını etkisi altına aldı. Bu süreçte iki aşı firması, ürettikleri aşıları piyasaya sürdüler. Bu aşı ile virüsün insan sağlığına etkisinin azaltılması hedefliyor ve hastalığın daha hafif atlatılmasına olanak sağlayacağı savunuluyordu. Aşı firmalarına, patent haklarını kaldırma talebinde bulunuldu. Çünkü bu, insani bir sorundu ve ticari beklentilerin ötesinde bir durumdu. Lakin firmalar patent haklarını kaldırmayı reddettiler; bunu ticari bir gelir kapısı ve fırsat olarak gördüler. Ne demişti Marx: “Kapitalizm, gölgesinden faydalanmadığı ağacı keser!” Ger-

stk söyleşİ • ANTALYA • 13 ŞUBAT

SÜLEYMAN UĞURLU İLE RÖPORTAJ

çekten güzel bir tarif. Bu tarifle siz, uluslararası anlaşmalara bakın. Bir de Allah Subhânehû ve Teâlâ’nın bildirmiş olduğu gerçeklik var ortada: ُ َّ َ َ ُ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ًَ َ ُ ُ [‫ين ا َمنوا ل تتخذوا بطانة م ْن دونك ْم‬ ‫يا ايها ال ٖذ‬ ۚ ْ ُّ َ َ ِ ُّ َ ِ ًؕ َ َ ِ ْ ُ َ ِ ُ ْ َ َ ‫“ ]ل يألونكم خباال ودوا ما ع ِنتم‬Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş

edinmeyin, onlar size kötülük yapmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler.” Yani Rabbimiz diyor ki: onların yaptığı anlaşmalara güvenmeyin. Onlar ancak sizin sıkıntıya düşmeniz için bir anlaşmanın altına imza atarlar. Mesele bu kadar basit aslında! Suskunluğun Kırılma Noktası 23

KONFERANS • BİTLİS • 13 ŞUBAT

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

KD: Birçok ilde düzenlenen STK söyleşilerine katıldınız. Bu söyleşilerde şahit olduğunuz en ilginç şey ne oldu? Uğurlu: Elbette birçok güzelliklerle karşılaştık. Benim en çok hoşuma giden, bize hizmet eden bir garson kardeşimizin tavrıydı. En son söyleşimiz Karaman’daydı. Allah’a hamd olsun oraya katılma imkânım oldu. Sünnet olduğu üzere davet ettiğimiz misafirlerimize ikramda bulunmak istedik. Tuttuğumuz salonda sabah kahvaltısı tertip etmiş arkadaşlar. Görevli bir kardeşimiz böyle arı gibi çalışarak misafirlerimize hizmet etti, sağ olsun. Kahvaltıdan sonra program başladı. Ben sunumumu yaptım, yerime oturdum. Moderatör arkadaş soru-cevap ve görüş bölümüne geçtiğimizi ilan ederek “Sorusu olan var mı?” diye sordu. Birinin, heyecanlı bir şekilde; “Benim var!” diye bağırışını duyduk. Hepimiz sesin geldiği tarafa doğru döndük. Baktık ki, bize hizmet eden garson arkadaşımız soru sormak istiyor. Sözü ona verdik ve ilk soruyu o sordu. Güzel de bir soru sordu. Dedi ki: “Bu anlattıklarınızın hepsi çok güzel de, nasıl uygulanacak?” Arkadaşımız, aynı güzellikte soruyu cevaplandırdı. Orada şunu hissettim; bizim insanımız, İslâm’ın hükümlerine teslim 24 Köklü Değişim

stk söyleşİ • BİTLİS • 13 ŞUBAT

SÜLEYMAN UĞURLU İLE RÖPORTAJ

olmaya hazır. Onlara İslâm’ın hayatın her alanda bir sözü olduğunu anlattığımızda, ekonomik krizlerin İslâm’ın hükümleriyle çözüleceğini söylediğimizde gerçekten heyecanlanıyorlar. İşte bu heyecanı, o kardeşimizin gözlerinden okudum. Rabbim heyecanını amele dönüştürsün.

ren, istişarelerimize katılan kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Allah kendilerinden razı olsun.

Buradan, teşekkürü borç bildiğim bazı kardeşlerime teşekkür etmek istiyorum:

Yaklaşık iki ay boyunca şehir şehir gezen, çok ciddi çaba sarf eden, ailesinden uzakta günlerini geçiren konuşmacı arkadaşlarıma, bu toplantıları ve konferansları bitmek tükenmez bilmeyen bir enerjiyle tertip eden kardeşlerime teşekkür ediyorum. Allah onlardan razı olsun.

Raporun hazırlanmasında gecesini gündüzüne katan, kafa patlatan, binlerce sayfa doküman okuyan, görüş bildi-

Ve elbette teknik ekibimize. Saatler önce alana giderek hazırlıklara başlayan, ilk gelen son çıkan, herkes evine ulaş-

mışken teknik malzemeleri toplamaya çalışan teknik ekipteki arkadaşlarıma da teşekkür etmek istiyorum. Allah onlardan da razı olsun. Hülasa her şey çok güzeldi çok verimliydi. Rabbim sunduğumuz önerilerin tatbik edildiğini görmeyi nasip etsin.

Suskunluğun Kırılma Noktası 25

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

Köklü Değişim (KD): Milyonlarca insan faiz, borsa, kripto para vb. gibi yatırım yollarına başvuruyor. Haram olan bu araçlar neden rağbet görüyor? Raporda ekonominin canlanmasının sanal ekonomi araçlarının yasaklanmasıyla gerçekleşeceği belirtilmekte. Bu araçlar yasaklandığında ticaret nasıl canlanacak? Musa BAYOĞLU: Bugün, insanların bu şekilde hareket etmelerinin ana sebebi; şu an tatbik edilen ve sürekli propagandası yapılan kapitalist iktisat nizamıdır. Kapitalizm, laiklik akidesi ile Allah’ın hayata dair hükümlerini inkâr ederken yerine beşerî hükümlerin tatbik edilmesi gerektiğini ve hayattaki amellerin ölçüsünün sadece menfaat olması gerektiğini söyledi. Bu ideoloji, sadece maddi kıymetleri kazanmanın insanı mutlu edeceğini söylerken ruhi, insani ve ahlaki kıymetleri değersizleştirdi. Tatbik edilen ideoloji ne ise toplum da ona göre şekil alır. Bu hakikat doğrultusunda insanlar sadece maddi kıymetleri önemsediler, bunları elde etmek için ruhi, insani, ahlaki değerleri terk ettiler. Helal veya haram olduğuna bakmaksızın her türlü para kazanma yollarına başvurdular. Bugün uyuşturucu, içki, zina, faiz, kumar gibi toplumsal güven ve huzuru yok eden haramlara insanların meyletmesi aslında bu anlayışın bir neticesidir.

Röportaj Musa Bayoğlu Köklü Değişim Yazarı

Burada, türlü tevillerle faizin önünü açan, borsada işlem gören şirketlere “icap ve kabul gerçekleşmiştir; caizdir!” diyen, “kapitalist sistemin sömürü araçlarını yok saymaktan ziyade onları İslâmileştirmek lazım” diyerek bu araçları onaylayan “âlim”leri de unutmamak gerekiyor. “Bir Müslüman, haram olduğunu bile bile faiz nasıl alır?” sorusunun cevabı işte o âlimlerde saklıdır. Çünkü maalesef -sözde- âlimlerimiz, “enflasyon oranında faiz, helaldir”, “devletten ev alıyorsan bu, faiz değildir” gibi uyduruk fetvalarla faizin önünü açmışlardır. Açık kapıdan da giren çok olur. Kapitalist düşünce tarzıyla hayata bakan insanların paralarını faiz, borsa ve kripto para gibi kapitalist finans araçla-

26 Köklü Değişim

stk söyleşİ • İSTANBUL ESENYURT • 13 ŞUBAT

MUSA BAYOĞLU İLE RÖPORTAJ

rına yatırmalarını; “kolay”, “risksiz” ve “daha fazla” kazanma isteğinden kaynaklanıyor, diyebiliriz. Bu finans araçları, mal ve hizmet üretiminin olmadığı, para üzerinden para kazanılan araçlardır. Zaten bugün yaşadığımız krizlerin ana sebebi de; mal ve hizmetlerin üretildiği reel ekonomi değil banka, borsa ve kripto para gibi finans ekonomisi ile ifade edilen sanal ekonomidir. Bu yüzden biz, İslâm’ın esaslarına uygun şekilde ticaretin canlandırılması için borsa, banka, kripto para gibi faktörlerin yasaklanması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü bu; ticaretin canlanması,

ile genelde yine farklı finans yatırımları yaparak büyük kârlar elde etmektedir. Borsa, genellikle spekülasyonların etkin olduğu ve şirketlerin değerlerinin müdahaleler ile değiştiği bir sistemdir. Borsada değeri düşen bir şirket reelde kâr edebilirken bunun tam tersi de Bunlara kısaca değinecek olursak; mümkündür. Bütün kapitalist ülkelerde Borsa, anonim şirketlerin; belli şart- en fazla kazanan, borsada işlem gören lar çerçevesinde, genelde sermayelerini en büyük sermayeye sahip olan şirketyüksek gösterdikleri şirketlerine ortak lerdir. Ülkemizde borsada işlem gören almak için hisse senetlerini halka sa- 538 şirketin yıllık işlem hacmi 20 trilyon tarak sermaye topladıkları sistemdir. TL iken; reel sektörde hizmet gösteren Borsa sistemi ile büyük şirket sahipleri 2 milyondan fazla şirketin yıllık ürettiği parası olan yatırımcıların birikimlerini mal ve hizmet miktarı 5 trilyon TL’dir. bir merkezde toplamakta ve bu paralar 538 şirket, 2 milyon şirketten 4 kat daha

gelir adaletsizliğinin önlenmesi, işsizliğin azalması, üretimin artması için atılması gereken en önemli adımlardır. Kapitalist sermaye sahiplerinin asıl para kazanma ve sömürü sistemleri de bu finans araçları üzerine kurulmuştur.

Suskunluğun Kırılma Noktası 27

stk söyleşİ • İSTANBUL • 16 ŞUBAT

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

fazla işlem hacmine sahiptir. Biz, anonim şirketlerin vakıasının, ortaklık ve benzeri nedenlerden dolayı borsa sisteminin; İslâm’a göre caiz olmadığını, ticaretin canlanmasının önünde büyük bir engel teşkil ettiğini, bunun yasaklanması gerektiğini ve buradaki yatırımların mal ve hizmet üreten reel ekonomiye aktarılması gerektiğini söylüyoruz. Borsa yasaklandığı zaman yatırımcıların paralarını toplayan sermaye sahipleri engel28 Köklü Değişim

lenmiş olacak ve bu paralar reel ekonomiye katkı sunacaktır.

vadeli borçların altında ezilmektedir. 3 milyon kişi aldığı kredileri ödeyemediği Banka ve faiz sistemi de aynı şekilde için haklarında yasal işlem başlatılmıştır. ekonomilerin baş belası, sömürü, gelir Bugün Türkiye’nin iç borcu 1 trilyon TL adaletsizliği, işsizliğin sebebi ve ticare- iken, dış borcu 456 milyar dolar gibi tin canlanmasının önündeki en büyük korkunç rakamlara ulaşmış durumdadır. engellerden biridir. Bütün kapitalist dev- Cumhuriyet tarihinin ekonomik olarak letlerde en imtiyazlı, geliri en yüksek en iyi olduğu son 20 yılda ödenen faiz şirketler, bankalardır. Ülkemizde maale- tutarı, 525 milyar dolardır. Yani son 20 sef bu uygulamaların bir sonucu olarak yılda her saniye ülke olarak 11 bin 500 35 milyon kişi kredi çekmiş ve uzun TL gibi faiz ödemesi yapılmıştır. Her sa-

stk söyleşİ • BURSA İNEGÖL • 18 ŞUBAT

MUSA BAYOĞLU İLE RÖPORTAJ

niye 11 bin 500 TL faiz ödemesi, ekono- kullanılamadığı, devletler tarafından mi için yıkım değil midir? Bu faiz öde- -şimdilik- desteklenmediği, kapitalistlemelerinin yapıldığı bir ülke ekonomisi rin nemalandığı ve müdahalelere açık kalkınabilir mi? olduğu için para konumunda değerlenAyrıca piyasada dolaşan paranın 6-7 dirilemez ve kullanılması caiz değildir. katı kadar birikimin bankalarda faizli Ülkemizde yaklaşık 4 milyon insanın 28 mevduat hesaplarında bekletilmesi de milyar TL’lik kripto para yatırımlarının ekonomi için büyük bir kayıp, bankalar piyasaya yönlendirilmesi sonucunda tiiçin büyük bir kâr demektir. Merkez caret canlanacak, bunun ekonomik kalBankası, kamu kurumları, belediye ve kınmaya ciddi bir katkısı olacaktır. özel şirket faiz maliyetlerini vergi ve maİnsan, vücudundaki kanın %40’ını liyetlere yansıtarak bu korkunç rakam- kaybedince nasıl ölüyorsa piyasadaki ları 84 milyona ödetmektedir. Sonuç paranın da borsa, banka ve diğer finans itibari ile kaybeden halk iken kazanan araçları ile çekilmesi sonucunda krizler bankalardır. kaçınılmaz olmaktadır. Tüm bu nedenKripto paralar ise son yılların en fazla merak edilen ve ciddi bir kesimin yatırım aracı olarak gördüğü bir yatırım alanıdır. Fizikî bir karşılığı olmadığı, para gibi her mal ve hizmetin alışverişinde

lerden dolayı bu sanal finans araçlarının yasaklandığında; üretimin artacağını, gelir adaletsizliğinin dengeleneceğini, işsizlik ve dışa bağımlılığın azalacağını ve ticaretin canlanacağını söylüyoruz. Suskunluğun Kırılma Noktası 29

KONFERANS • BURSA İNEGÖL • 19 ŞUBAT

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

KD: İnsanlar bugün ekonominin olağan işleyişi içerisinde faizin dahi kaldırılamayacağını düşünürken, raporda faiz, borsa, hatta tüm vergilerin kaldırılması gerektiği söyleniyor. Doğal olarak insanlar “bu mümkün mü?” diye soruyor. Ne dersiniz? 30 Köklü Değişim

Bayoğlu: Elbette bu çözümlerin uygulanabileceğini düşünüyor, buna iman ediyor ve insanları bunun için çalışmaya davet ediyoruz. Çünkü İslâm’ın ekonomiye, eğitime, siyasete, yönetime, içtimai hayata dair tüm çözümleri, uygulanmak için gönderilmiştir. Bu yüzden Kur’an 23 yıllık bir sürede indirilmiş ve inen her ayet 13 asır boyunca mükemmel şekil-

de tatbik edilmiştir. Kur’an’ın tamamı inmeden, onun hükümlerinin uygulanacağı Medine’de, İslâm Devleti kurulmuştur. Her Müslüman, İslâm’a iman ettiği gibi İslâm’ın uygulanmasının önündeki tüm engelleri tek tek kaldırmak için de mücadele etmelidir. Çünkü biz İslâm’ın hükümlerinin sadece içinde yaşadığımız topraklarda değil tüm dünyada uygulan-

stk söyleşİ • YALOVA • 20 ŞUBAT

MUSA BAYOĞLU İLE RÖPORTAJ

ması gerektiğine inanıyoruz. Halkı kâfir olan bir toplum için bile İslâm iktisat nizamının köklü ve kapsamlı çözüm olduğuna iman ediyor ve bunun tek çözüm olduğunu delilleriyle anlatıyoruz. Allah, insanlar için seçtiği İslâm’ı bütün dinlere üstün kılmak için göndermiş, yeryüzünün tamamında İslâm’ı hâkim kılacağını vaat etmiş, Allah Rasulü İstanbul gibi Roma’nın da fethedileceğini, her eve İslâm’ın gireceğini müjdelemiştir. Bahsettiğimiz ve burada değinmediğimiz onlarca nas tasdik ettiğimiz ve İslâm’ın bugün yeniden uygulanacağını bildiren açık naslardır. Bu yüzden takdir edilen vakit geldiğinde Hilâfet kurulacak ve İslâm iktisat nizamı uygulanacaktır. Hiçbir Müslüman bunun aksini düşünemez! Bu konuda tereddüde düşemez! Çünkü İslâm, teorik bilgiler, felsefi varsayımlar, hayal-vehim veya ütopik düşünce ve hükümler değildir. Bu konuda şüpheye düşmek ancak cehaletten veya bakış açısının bozukluğundan kaynaklanabilir. Ayrıca vakıaya bakalım: İslâm’ın dışında var olan rejimlerde iktisat nizamı ne kadar uygulanabiliyor ve bu uygulamalar ne kadar insanlar tarafından kabul ediliyor. Sosyalist ideoloji kapitalizmin zulmüne bir tepki olarak; eşitlik, adalet, işçi hakları söylemeleri ile taraftar bulmuş ancak devlet olunca dünya savaşlarına vesile olmuş ve insanların can, mal ve tüm kutsallarına savaş açmıştır. 70 yıllık ömrü ile tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştür. O hâlde sosyalizm çözüm olabilir mi?

Birde ülkemiz özelinde düşündüKapitalizm ise kral ve din adamlarının zulümlerinden kurtulmak için insanlığa ğümüzde, insanlar çaresiz şekilde hüözgürlükler vaat etti. İnsana; hüküm ver- kümet ve muhalefet partilerinden someyi, söz sahibi olmayı ve üreterek mut- runlarının çözülmesini bekliyor. Ancak lu olabileceğini öğretti. “Bir damla kan, bu sorunlar bir türlü çözülemiyor. Bu bir damla petrol” diyerek dünya savaşla- yüzden “kötünün iyisini” mecburen rına sebep oldu ve büyük bir sömürü ağı “başkaları gelmesin” diye tercih ediile yeryüzünde ekini ve nesli yok etti. Bu yor. Tatbik edilen anayasa ve kanunlara ideoloji, dünyayı bir avuç azınlığın sömü- inanmıyor, bunların içeriğini bilmiyor rü alanına çevirdi. 850 milyon insanın aç- ve uygulamalardan da memnun değillığına, binlerce insanın her gün ölmesine ler. Hükümet ve muhalefet partileri bile sebep oldu. Bu sistem öyle bir zulme devletin en temel belirleyicisi olan anasebep oldu ki, insanlık tarihi boyunca bu yasanın “darbe anayasası” olduğunu ve kadar insan, bu kadar uzun süreli açlık büyük bir kısmı değiştirilen anayasanın yaşamadı ve bu yüzden hayatını kaybet- yeniden değiştirilmesi gerektiğini söymedi. Bugün kimsenin kapitalizmin çö- lüyorlar. Yapılan bütün araştırmalarda, züm olacağına inanmaması, bu sistemin anketlerde insanların çoğu; kapitalist ne kadar zalim olduğunu gösteriyor! nizamları tatbik eden siyasilere ve yöİşte dünya çapında bu ideolojilerin zul- neticilere güvenmiyor, ülkede hukuk ve münden bıkmış olan insanlara, 13 asır bo- adaletin olmadığını, ekonomik olarak yunca dünyaya huzur ve güven veren İslâm sömürüldüğümüzü, kalkınmanın çok nizamı elbette uygulanabilir. Bu nizamla- zor olduğunu, kadın-erkek ilişkilerinin rın altında zulüm gören insanlara İslâm bozulduğunu, eğitimin sisteminin bozuk nizamını tatbik etmek, onları karanlıktan olduğunu, sosyal, ahlaki, içtimai birçok aydınlığa çıkarmak gibi rahmet olacaktır. konunun her geçen gün kötüye gittiğini Suskunluğun Kırılma Noktası 31

stk söyleşİ • ANKARA KEÇİÖREN • 23 ŞUBAT

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

32 Köklü Değişim

stk söyleşİ • GAZİANTEP • 25 ŞUBAT

MUSA BAYOĞLU İLE RÖPORTAJ

düşünüyor. Özellikle yaşanan son ekonomik krizden sonra insanlar ne hükümetin ne de muhalefetin ekonomiyi düzeltebileceğine, çözümlerinin olduğuna inanmıyor! Yani insanlar tatbik edilen nizamlardan umudunu yitirmiş, sorunlarına çözüm arıyor. Bu çözüm ise her biri insanların gönül rahatlığı ile kabul edeceği İslâm iktisat nizamıdır -ki İslâm; akla, fıtrata ve vicdana uygun tek nizamdır-. Basit birkaç örnek ile bunu açıklayalım: Mesela; faizi kaldırsak ve “bundan sonra sadece anaparalar ödenecek” demiş olsak bundan kim memnun olur, kim olmaz? En az 83 milyon insan memnun olurken, 1 milyon kişi bundan rahatsızlık duyabilir, menfaatleri zarara uğrayabilir. Tüm mal ve hizmetlerden ve gelirlerden alınan vergilerin tamamını kaldırsak ve sadece ihtiyaç olduğunda zenginlerden tek bir sefer vergi almış olsak buna kim itiraz eder? Kamu mülkiyeti ile ilgili tasarruf tedbirlerini almış olsak ve 84 milyonun hakkını yiyenlere caydırıcı cezalar verilmiş olsa buna kaç kişi karşı çıkar? Uluslararası anlaşmaların iptal edilmesine, acaba toplumda kaç kişi karşı çıkar? Bu soruları artırabiliriz. Özet olarak, insanlar gidişattan memnun değil ve bir arayış içindeler. Bu yüzden krizlere dair çözüm önerilerimizi dinliyor, destekliyorlar. Çaresiz bırakılan topluma İslâm iktisat nizamı rahmet kapısıdır. Siyasi açıdan ise İslâm’ın uygulanmasının önünde tek engel, yöneticilerin

iradeleridir. İslâm beldelerindeki yöneticiler, İslâm’ın hükümlerini tatbik etmek yerine maalesef Batılı kâfirlerden ithal edilmiş anayasa ve kanunları alarak, onlar üzerinde bazı değişiklikler yaparak bunları uygulamak suretiyle halklarına zulmediyorlar. Onlar ile yapmış oldukları anlaşmalara sadık kalırken, Allah’a verdikleri sözlere ihanet ediyorlar! Koltuklarını, hayatlarını, geleceklerini maalesef kâfirlerin elinde görüyorlar ve güçlerinin yetersiz olduğunu düşünüyorlar. Tüm bunların neticesi olarak da ülkelerinde ekonomik kalkınma, eğitim, yönetim ve diğer alanlarda istikrar sağlanamıyor. Bu yüzden yöneticilerin Batılı devletlerin dayattığı kanunlara değil Allah’ın insanlar için indirdiği İslâm’ın hükümlerine bağlanmaları gerekir. Ancak bu şekilde beldelerimiz işgalden;

maddi servetlerimiz sömürüden kurtarılabilir. Birey, toplum ve devlet olarak her yönden kalkınabilir ve dünyaya yön verebiliriz. Evet, İslâm’ı tatbik etmek zor, meşakkatli ve bedeli olan bir karar olmakla birlikte bulunduğumuz zilletten bizi kurtaracak tek yoldur. Bunun için siyasi otoritenin, irade gösterip köklü bir karar alması gerekir. “Biz İslâm’ı uygularsak Batı müdahale eder, biz hiçbir yapamayız” düşüncesi ise inancımızın, ümmetimizin gücünün farkında olmayan insanların sözleridir. Kur’an’da bizlere örnek gösterilen peygamberler, diğer kıssalar ve -Çanakkale gibi- yakın tarihimizdeki örneklerde olduğu gibi Allah’ın izni ile kâfirlerden güçsüz değiliz ve zafer her zaman Allah’ın yardımı ile inananların olacaktır. Suskunluğun Kırılma Noktası 33

stk söyleşİ • ŞANLIURFA • 26 ŞUBAT

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

KD: Raporda bahsi geçen 10 rinin ve yaşanan problemlere çözüm- dertlerine İslâmi çözümler getirmektir. maddedeki bu çözüm önerileri, lerinin olduğunu insanlara göstermek Yaşanan bu sıkıntıların çaresinin İslâm’da istikbalde kurulacak olan Râşidî istedik. Zira son yüzyılda İslâm, bu coğ- olduğunu göstermektir. Şayet iktidar bu Hilâfet Devleti’nde uygulanmak rafyada özünden kopartıldı ve adeta çözüm önerilerini tatbik eder, ekonoiçin mi yoksa şu an yaşanan ekono- “emeklilik dini” hâline getirildi. Hayata mik kriz son bulursa başarı ne iktidarın mik krize yönelik bir çözüm mü? yönelik hükümleri unutturuldu. Nitekim ne de bizimdir. Başarı, İslâm’ındır. İslâm Bu kritik bir soru, çünkü bu çözüm bu raporu hazırlamadan önce arkadaş- iktisat nizamının birkaç hükmünün yeönerilerini sistemi revize etmek, larımız birçok şehirde binlerce esnaf ile rine getirilmesinden kaynaklı bir başacan suyu vermek olarak algılayan yüz yüze görüşmeler yaptı. Bu görüş- rıdır. Peki, İslâm iktisat nizamının tamabir kesimin de varlığı bilinmekte. meler neticesinde gördük ki insanımızın mı tatbik edilmiş olsaydı nasıl bir hayat Hatta bu çözüm önerilerini siste- İslâm iktisat nizamından haberi dahi yok. olurdu? Halkımız bu başarıdan sonra bu me hizmet olarak görenler dahi Düşünebiliyor musunuz; halkının %99’u nizamın kâmilen tatbik edilmesini isteMüslüman olan bu topraklarda insanlar yecektir. Tatbik etmek istemeyenleri de var. Bu eleştirilere ne dersiniz? İslâm’dan habersiz. Habersiz olduğu bir Bayoğlu: Bu eleştirilerden kaçama- şeyi nasıl talep etsinler ki? Aynı şekilde iktidardan uzaklaştıracaktır. yız. “Yaşanan sıkıntıların çözümü Râşidî herkes deizmin yaygınlaşmasından şikâÇözüm önerilerimizde sunduğumuz Hilâfet’tir” dediğimizde, birileri kalkıp yetçi. Hayatta ibadetten başka kendisine her bir maddenin tatbik edilmesi müm“siz de her şeyin Hilâfet kurulduktan sonra bir şey sunmayan, karşılaştığı sorunlar kün ama bunu tatbik edecek bir iktidadüzeleceğini söylüyorsunuz” diyor. Çö- karşısında neler yapması gerektiğini bil- rın olduğuna inanmak hayalcilik olacakzüm önerisi sunsanız bu sefer de; “siste- dirmeyen, hayatın iktisadi, içtimai sorun- tır. Düzenlediğimiz söyleşilerin birinde mi destekliyorsunuz” diyenler oluyor. Biz larına çözümler üretmeyen bir dine ni- siyasi bir partinin il başkanı “bu söyledikbu tür söylemlere alışkınız. Bu kesimleri çin sarılsın? Velhasıl Hilâfet kaldırıldıktan lerinizi yapmak için mangal gibi yüreği olan ikna etme gibi bir derdimiz de bugüne sonra İslâm sekülerleştirildi; ibadetler birine ihtiyaç var” demişti. Aslında kimse kadar olmadı. Biz, şer’i hükümler çerçe- ve cenaze merasimlerine indirgendi. İşte “yapılamaz” diye bir şey demiyor; yapavesinde inandıklarımızı, doğru gördükle- biz bu çalışmayla oluşturulan bu algıyı cak iradenin olmadığını söylüyor. Biz de rimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Hazırla- kırmayı amaçladık ve gösterdik ki; İslâm onu söylüyoruz. Diyoruz ki iktidara, sidığımız rapor da bunun bir göstergesidir. size öğretildiği gibi hayattan kopuk bir yasi partilere; “işte size çözüm; buyurun, Biz bu raporu hazırlarken iki amaç din değildir. Bilakis hayatın her alanında- yapın! Yapamayacaksanız kenara çekilin!” dır; canlıdır ve diridir! gözettik: Öncelikle İslâm’ın ibadetlerle Bu talepleri “sisteme hizmet etmek” sınırlandırılmış bir din olmadığını, bilakis İkinci amacımız; fakirlikle, enflasyon- olarak algılayanlar olabilir mi? Olabilir! hayatın her alanına yönelik hükümle- la, geçim sıkıntısıyla boğuşan halkımızın Ancak bu, onların algısıdır ve gerçekle 34 Köklü Değişim

bağlantılı değildir. Mesela; çözüm önerilerimiz bütünüyle kabul edilmedi ancak hükümet, var olan tarım arazilerinin ekilmesi ile ciddi adımlar atarsa veya kamu mallarındaki israf, yolsuzluk ve rüşvete engel olursa bu Müslümanların geneli için olumlu, şer’i hükme uygun bir adım olur. Böylelikle işsizlik ve dışa bağımlılık azalır, malların fiyatları düşer, bütçe açığı azalır ve vergilerden bazıları kaldırılabilir. Özetleyecek olursak bizler, bu toplumdan bir parçayız ve yaşanan tüm sorunların düzelmesi için sorumluluklarımızın olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden toplumun yaşadığı tüm sorunlara karşı sorumluluklarımızın gereği olarak çözümler sunmaya çalışıyoruz. Biz, “beşerî sistem devam etsin, sorunları sistem içi çözelim” diye bir amaçla hareket etmiyoruz. Çünkü sistem içi çözümlerin Allah’ın razı olduğu çalışma olmadığını düşünüyoruz. Buna rağmen sorumluluğumuz gereği taleplerimizi sunuyoruz. Nihai olarak köklü ve kapsamlı çözümün, Râşidî Hilâfet Devleti’nin kurulması ile mümkün olduğuna inanıyoruz. KD: Birçok ilde düzenlenen STK söyleşilerine ve konferanslara katıldınız. Bu programlarda şahit olduğunuz en dikkat çekici şey ne oldu? Bayoğlu: Allah’a hamd olsun bu toplantılar çok bereketli geçti. STK, siyasi parti ve medya temsilcileri ve konferanslara katılanların ekonomik krizlere 10 maddede çözüm önerilerine karşı olum-

KONFERANS • ŞANLIURFA • 26 ŞUBAT

MUSA BAYOĞLU İLE RÖPORTAJ

lu tepkileri bile tek başına İslâmi çözümlerin toplumda nasıl bir karşılığının olduğunun göstergesidir, diye düşünüyorum. Elhamdulillah birçok şeye şahit olduk ancak ben iki kişi ile diyaloğumuzu paylaşmak istiyorum: Adana’da bir medya temsilcisi abimiz, toplantı salonuna girdikten sonra “İslâm’ın çözümleri vardı, siz neden şimdiye kadar beklediniz? İnsanlık ciddi bir kriz yaşıyor. Bu çözümleri anlatmalısınız.” demişti. Aynı şekilde İstanbul’da panel sonrasında bir abimiz, “Burada anlatılanları Hakkari’den Edirne’ye herkese anlatmalısınız.” demişti. Bu yüzden biz diyoruz ki, bugün bütün Müslümanlar ve camialar, İslâm’ın hayata dair tüm çözümlerini insanlara ulaştırmalıyız. Müslümanları ve tüm insanları kuşatacak projeler üretmeliyiz. Her konuda İslâm’ın çözümleri

ile insanlara hidayet ve hayat nizamını sunmalıyız. İnsanlar hayata dair tüm konulardaki sorunlarını İslâm nizamı ile çözebileceklerini öğrenmeliler. Tıpkı Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve sahabelerinin yaptığı gibi hayata dair her alanda vahyin çözümlerini insanlara anlatmalı; Mekke ve hatta bir zaman sonra Arap Yarımadasının, sonrasında ise bölge ülkelerinin gündemini belirleyen hak-batıl mücadelesinde olduğu gibi İslâm’ın çözümlerini gündem yapmalıyız. Böylelikle her yaşanan olay sonrası Müslümanlar, İslâmi çözümlerini öğrenmeli, bunları anlatmalı ve gündem yapmalı. Bu çalışmalar fikrî ve siyasi açıdan devam etmeli, toplumlar ikna edilmeli ve tüm siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları İslâm’ın hâkimiyeti için çalışmalıdır. Rabbim İslâmi bir hayatın yaşandığı Râşidî Hilâfet’i bizlere nasip eylesin. Suskunluğun Kırılma Noktası 35

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

Köklü Değişim (KD): Raporda altın sisteminden bahsedilmekte ve enflasyona kesin çözüm olacağı belirtilmektedir. Bunu biraz açar mısınız? Altın sistemi ile enflasyon arasındaki bağlantı nedir? M. Hanefi YAĞMUR: Bu sorunun cevabına, “enflasyon” kavramının tarifi ile başlanılması daha doğru olur. Merkez Bankası terimler sözlüğüne göre enflasyon “fiyatlar genel seviyesindeki değişimdir.” Fiyatlar genel seviyesindeki değişim ise mal ve hizmetlerin parasal karşılığını gösterir. Bir başka ifade ile bir ülkede kullanılmakta olan para birimi ile alınabilecek mal ve hizmet fiyatlarının artmasıdır. Herhangi bir ülkede mal ve hizmet fiyatlarındaki yükselmenin iki boyutu vardır: Birincisi: Piyasada var olan herhangi bir malın arzında ya da talebindeki azalma veya artma nedeniyle fiyatların değişiklik göstermesi. Ki ekonominin kuralına göre gıda maddeleri gibi talebi yüksek olan herhangi bir malın arzındaki azalış fiyatların artmasına, arzda meydana gelen artış ise fiyatların azalmasına neden olur. İkincisi: Arz ve talepten bağımsız olarak yani mal ve hizmetlerin azlığından ya da çokluğundan etkilenmeksizin para biriminin değer kaybına uğraması nedeniyle fiyatların yükselmesidir.

Röportaj Muhammet Hanefi Yağmur İslâm İktisat Uzmanı

36 Köklü Değişim

Örneğin; şu anda Türkiye’deki mal ve hizmet fiyatlarındaki yükselmelerin büyük ölçüde arz ve taleple alakası bulunmamaktadır. Yani herhangi bir üründeki üretimin az olmasından kaynaklanmamaktadır. Buna rağmen fiyatlar sürekli olarak artış göstermektedir. Kısacası şu anda karşı karşıya kaldığımız fiyat artışlarının nedeni paranın alım gücünün düşmesidir. Herhangi bir paranın alım gücünün düşmesinin temel nedeni ise para miktarının mal ve hizmet miktarına oranla daha fazla olmasıdır. Maliyet artışları, döviz kurlarındaki artışlar gibi diğer hususlar ise temelde para birimine ve daha başka ekonomik etkenlere bağlı olarak fiyatlar genel düzeyinin artması-

stk söyleşİ • ANKARA GENÇLİK KOLLARI • 26 ŞUBAT

MUHAMMET HANEFİ YAĞMUR İLE RÖPORTAJ

na etki eder. Yani yabancı paraların Türk Lirası (TL) karşısında değer kazanması, TL’nin değer kaybetmesine bağlı olarak ithal edilen malların fiyatları yükselir. Bu artış aynı zamanda diğer malların fiyatlarına da etki eder. Örneğin; dünya piyasalarında akaryakıt ve doğalgaz fiyatlarında artış olmadığı hâlde kendi paramızın dolar karşısında değer kaybetmesi iç piyasada petrol ürünlerinin ve doğalgaz fiyatlarının yükselmesine birçok alanda maliyet artışlarına neden olur. Ekonomide yer alan temel kurallardan birisine göre; “para=mal” denklemi esastır. Yani para, mal ve hizmetin karşılığıdır. Örneğin; bir ülkedeki Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYİH) 5 trilyon lira olduğunu, buna karşılık olarak tedavülde bulunan para miktarının da 2 trilyon olduğunu varsayalım. GSYİH miktarı aynı iken tedavüldeki para miktarı1 4 Trilyon liraya çıkartıldığı zaman bu ülkedeki tüm mal ve hizmetlerin fiyatı iki kat artar. Yani litresi 3 lira olan süt 6 liraya, kolisi 20 lira olan yumurta 40 liraya, kilosu 35 lira olan et 70 liraya yükselir. Çünkü para, malın karşılığıdır. Tedavüldeki para miktarının artmasına rağmen mal aynı kalmıştır. Kapitalist sistemin tatbik edildiği ve günümüzde olduğu gibi kâğıt para sisteminin uygulandığı ülkelerdeki enflasyon gerçeği de bu şekildedir. Zira bu ülkelerdeki yöneticiler, Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını sağlayacağı iddiasıyla ya da daha başka gerekçelerle tedavülde bulunan para miktarını sürekli olarak artırmaktadırlar. Bu ise kaçınılmaz olarak enflasyona neden olmaktadır.

Altın para sisteminin uygulanacak olması hâlinde ise mal ve hizmet fiyatlarında enflasyon oluşmaz. Zira altın, yapısı itibariyle isteğe bağlı olarak yöneticilerin istediği kadar üretip tedavüle sunabilecekleri bir mal değildir. Ayrıca altının kendisine ait bir değeri vardır. İnsanlık tarihi boyunca para olarak kullanılmış ve kullanıldığı dönemlerde de fiyat istikrarını sağlamıştır.

Bunu, Türkiye ekonomisi üzerinden bir örnekle açıklayalım: 11 Şubat tarihli Merkez Bankası verilerine göre; Merkez Bankası’nda 686,5 ton saf altın bulunmaktadır. Şayet altın para sistemi uygulanıyor olsaydı bu miktara göre para tedavüle sunulacak ve bu para GSYİH’nın karşılığı olacak, hükümet ya da Merkez Bankası arzu ettikleri zaman istedikleri miktarda para basma imkânına sahip Suskunluğun Kırılma Noktası 37

KONFERANS • DİYARBAKIR • 27 ŞUBAT

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

olamayacaktı. Sadece ülke içerisindeki altın madenlerinden üretilen altın kadar para arzında bir artış meydana gelecektir ki bu ise aynı dönemde üretilen mal ve hizmetler dikkate alındığında fiyatlar genel seviyesi üzerinde herhangi bir değişikliğe neden olmayacak, böylece fiyat istikrarı sağlanacaktır. Altın para sisteminin uygulandığı geçmiş dönemlere baktığımızda Birinci Dünya Savaşı’na kadar geçen sürede uygulanmakta olan Altın Külçe Sisteminde fiyat istikrarı sağlanmış, mal ve hizmet fiyatlarında günümüzde olduğu gibi dalgalanmalar yaşanmamıştır. Örneğin; Osmanlı Devlet’inde para, altın idi ve 445 yıllık2 süre içerisinde pa38 Köklü Değişim

radaki toplam değer kaybı sadece %84 olmuştur. Bu rakam 445 yılın toplamıdır. Diğer taraftan Cumhuriyetle birlikte kullanılmakta olan Türk Lirası sadece son 78 yıllık süre içerisinde saf altın karşısında yaklaşık olarak 180 milyon defa değer kaybına uğramıştır. Aynı şekilde Osmanlı Hilâfet Devleti’nde 445 yıllık enflasyon ortalaması %1,3’dür. Herhangi bir ülkede yaşanan enflasyonun temel nedeni uygulanmakta olan para sistemi olduğuna göre şu anda dünyada uygulanmakta olan kâğıt para ya da itibari para sisteminden altın standardına geçilmesi hâlinde maliyet enflasyonu veya döviz kurlarından kaynaklı fiyat artışları da yaşanmayacaktır. Çünkü para

olarak kullanılmakta olan nesnenin yani altının kendisine ait bir değeri vardır. Kâğıt parada olduğu gibi otoriteyi elinde bulunduranların, matbaada bastıkları ve reel anlamda üzerinde yazılı olan rakamın kimi zaman on binde biri kadar dahi değere sahip olmayan, sadece kâğıt olarak düşünüldüğünde ise hiçbir değeri olmayan bir madde değildir. Oysa altın miliminden gramına varıncaya kadar her türlü bir değerdir; değer kazanması için bir başka şeye muhtaç değildir. Diğer taraftan Bretton Woods sistemine bağlı olarak tüm dünya ekonomilerinde anahtar para konumunda bulunan Amerikan doları başta olmak üzere tüm dünya paraları da altın kar-

şısında değer kaybına uğramıştır. 1944 Bretton Woods’da alınan karar gereği; 1 ons (31,1 gr) altın 35 dolar idi. 20 Şubat 2022 tarihi itibariyle 1 ons altın bin 897 dolar değerine yükselmiştir. Buna göre; Amerikan doları altın karşısında 54,2 defa değer kaybına uğramıştır. Yani altın değerini korurken Amerikan doları değer kaybettiği gibi dolara endeksli olan tüm dünya paraları da altın karşısında kaçınılmaz olarak değer kaybına uğramışlardır. Netice olarak dünyada nakit olma özelliğine sahip olup değer kaybına uğramayan tek nesne altındır.

stk söyleşİ • BATMAN • 28 ŞUBAT

MUHAMMET HANEFİ YAĞMUR İLE RÖPORTAJ

KD: “İslâm ve ekonomi” veya “İslâm ve para” deyince akla hemen katılım bankaları geliyor? Nitekim yapılan söyleşilerde de bu soru sıkça soruldu. Bu tür bankaların hükmü nedir?

Gerçekte “İslâm ve Ekonomi” başlığı altında günümüzde eser telif edenler bu hususta üç temel kavramı kullanmaktadırlar. Bunlar; zekât, faizli bankacılığın haram olması ve katılım bankacılığı. Oysa İslâm ekonomisi bunun çok çok ötesinde ve daha farklı niteliklerdedir.

Yağmur: İslâm dünyasında 1960’lı yıllardan bu yana “İslâmi Bankacılık” ya da günümüzdeki meşhur isimlendirmesiyle “Katılım Bankacılığı” uygulanmaya başladı. Bu uygulamada Malezya İslâm coğrafyası içerisinde başı çekmekte, bununla ilgili olarak fetvalar verilmekte, çalışma kurallarına ait sayfalar dolusu metinler hazırlanmakta, üniversitelerde bu isimlerde bölümler açılmakta, binlerce yüksek lisans ve doktora tezi yazılmaktadır.

Ne yazık ki “İslâm ekonomisi” kavramı altında eserler telif edenlerin tümü, içerisinde yaşamakta olduğumuz kapitalist sistemi “değiştirilemez” ve “vazgeçilmez” kabul edip bu fasit daire içerisinde çözümler üretmektedirler. İşte bu çözümlerden birisi de faize karşı olan Müslümanların ellerinde yastık altındaki paraların katılım bankacılığı aracılığıyla sisteme dâhil edilmesi, bir başka ifade ile sistemin ömrünün uzatılmasıdır.

Katılım bankaları hakkında herhangi bir şey söylemeden önce günümüz kapitalist sistemlerinin en temel kurumlarından birisi olan “banka”nın tarifine, hangi görevleri üstlendiğine bakmak gerekir. Konu ile ilgili kitaplarda banka şu şekilde tarif edilmektedir: “Banka, mevduat kabul eden, bu mevduatı en verimli şekilde çeşitli kredi işlemlerinde kullanmak amacını güden veya faaliyetlerinin esas konusu düzenli bir şekilde kredi almak ya da kredi vermek olan ekonomik bir kuruluştur. Diğer bir tanım olarak banka, para, kredi ve sermaye konularına giren her çeşit işlemleri yapan ve düzenleyen, özel veya kamusal kişilerle işletmelerin bu alandaki her türlü ihtiyaçlarını karşılama faaliyetlerinde bulunan bir ekonomik birimdir.” Suskunluğun Kırılma Noktası 39

stk söyleşİ • ANKARA ÇUBUK • 01 MART

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

Banka sisteminin gerekliliğinden ve öneminden bahseden kapitalist iktisatçılara göre bankalar fon fazlası olanlara faiz vermek, fon ihtiyacı duyan kimselerden de faiz almak suretiyle fon transferi sağlar.

lar arasında belli bir bedel karşılığında aracılık yapmaktadırlar. Gerçekte her iki bankacılık sisteminde de ellerinde fazla parası olanlardan bir karşılık verilmek suretiyle para alınmakta ve paraya ihtiyacı olan kimselere yine belli bir bedel karşılığında bu paralar aktarılmaktadır.

Bankanın tarifinden hareketle Katılım Bankalarına gelince; bu kuruluşların isimlerinde de yer alan “banka” kavraKatılım Bankaları ise bu işlemleri, mı gerçekte “Konvansiyonel Bankacılık” “mudarebe”, “muşareke”, “murabaha” olarak isimlendirilen, adıyla sanıyla faizli altında ve “kar payı”, “katılım ortaklığı” işlemler yapan diğer bankalarla temelde gibi kavramlar ve yaklaşımlarla gerçekaynı mantıkta çalışmaktadır. Yani her iki leştirirler. Para fazlası olanlarla ile paratürü ile “bankalar” fon fazlası olanlar ile ya ihtiyaç duyanlar arasında değişik yönfon ihtiyacı duyan bireyler ya da kurum- temlerle ilişki kurma görevini üstlenirler. 40 Köklü Değişim

İslâmî açıdan ise fon ihtiyacı olanlar ile fon fazlası olanların banka gibi bir yapı altında bir araya getirilmelerine ihtiyaç yoktur. Bir başka ifade ile İslâm’da bu anlamda faaliyet gösterecek bir yapıya ihtiyaç da, yer de yoktur. Zira İslâm, herhangi bir nedenle borçlanma ihtiyacında bulunan kimselerin faizsiz, karşılıksız olarak borçlanmalarının alt yapısını oluşturmuş ve bunu teşvik etmiştir. Elinde ihtiyaç fazlası parası olanların ise parayı atıl bir şekilde saklamalarını haram kılmıştır. Sahip oldukları ihtiyaç fazlası parayı, ticarette kullanmalarını, sadaka veya karz-ı hasen yapmalarını, herhangi bir şeyin alımında kullanmalarını, fakirlere ve yoksullara yardımda bulunmalarını, hayır-hasenat işlerinde kullanmalarını teşvik etmiş, emretmiştir. Dolayısıyla İslâm Devleti’nde gerek “konvansiyonel banka” ve gerekse “katılım bankacılığı” adı altında bir yapıya gerek yoktur. Katılım bankaları birtakım yönlerden İslâm’a göre caiz değildir. Bunlardan bir kısmı şunlardır: Kuruluş metodu açısından; katılım bankaları beden ortaklığının yer almadığı sadece sermaye ortaklığı şeklinde kurulmuşlardır. İslâm’da ise beden ortaklığı, şirketleşmenin esasi unsurlarındandır. Sözleşmenin geçerli olabilmesi için esasi unsurlardan birisinin bulunma-

stk söyleşİ • ANKARA ALTINDAĞ • 02 MART

MUHAMMET HANEFİ YAĞMUR İLE RÖPORTAJ

ması nedeniyle şirket akdi fasittir. Buna göre; anonim şirket esasına göre kurulu olması nedeniyle katılım bankaları dahi ilk etapta kuruluşları itibariyle İslâm’a göre caiz olmayan şirketlerdendir. Her ne kadar bu bankalar bünyelerinde birçok işlemi gerçekleştiriyor olsalar da bunların her biri hakkında hüküm vermek için sözleşmede yer alan hususların detaylı bir şekilde incelenmesi gerekir. Günümüzde bunların yapmış olduğu işlemlerin caiz olduğu yönünde fetvalar çoğunlukta olmakla birlikte bu fetvaların önemli bir kısmı detaylı incelemeden yoksun, maslahata dayalı fetvalardır. Örneğin; bu kurumlarda kâr payı esasına göre yapılan ticari faaliyetlerin büyük bir kısmında ticareti

yapılan malın teslim ve tesellüm işlemleri sağlanmadan sadece kâğıt üzerinde işlem gerçekleştirilmektedir. Oysa İslâm ahkâmına göre; ağırlığına, hacmine ve sayısına göre satılan mallarda kabz işleminin gerçekleşmesi gerekir. Murabaha işlemi yaptığını söyleyen bu bankalar herhangi bir müşteriye bir malı satmak istediği zaman, henüz sahibi olmadığı, hiçbir şekilde tasarruf hakkı olmayan bir mal üzerinden sözleşme yapmaktadır. İslâmî açıdan ise sahibi olunmayan bir malın satılması ya da sözleşmesinin yapılması caiz değildir. Yani müşterisine satmak istedikleri malı önce kendileri satın alıp tasarruf hakkına sahip olmaları daha sonra müşteriye satmaları gerekir.

Murabaha işleminde ise malın pazarlığını yapan da satın alan da gerçekte müşterinin kendisidir, banka değildir. Yine bu bankalar hayat sigortası, gayrimenkul sigortası ve bunlar dışında kalan haram olan sigortalar türünden teminatlar alanında da faaliyet göstermektedir. Bu bankalar, Bankacılık Düzenleme Kurulu’na ve buralarda yer alan şartlara tabidirler. Türkiye Cumhuriyeti kanunları karşısında konvansiyonel bankalar gibidirler; onların uyması gereken işlemlere uymak zorundadırlar. Buna göre Merkez Bankası ve diğer bankalarla günün belli saatinden sonra borç alışveriş işlemlerini gerçekleştirirler. Suskunluğun Kırılma Noktası 41

stk söyleşİ • KIRIKKALE • 04 MART

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

42 Köklü Değişim

MUHAMMET HANEFİ YAĞMUR İLE RÖPORTAJ

Herhangi bir malın satışı üzerinde sözleşme yapıldığında ve alıcının da borcunu ödemekte gecikmesi ya da zorlanması hâlinde katılım bankaları müşterisinden sözleşme gereği “Mahrum Kalınan Kâr”3 adı altında para talebinde bulunmaktadır. Bu da İslâm’a göre caiz değildir; faizdir ve haramdır. Çünkü borçlu bir kimse borcunu ödemekte zorlandığı zaman, eli genişleyinceye kadar beklenir, hiçbir sebeple borcuna ilave yapılamaz, yapılırsa bu faiz sayılır. Katılım bankalarının bir diğer uygulaması ise müşterisine sözde satmış olduğu mal üzerine, borcu bitinceye kadar ipotek koymalarıdır. İslâm’a göre satılan malın kendisi üzerine ipotek koymak caiz değildir. Zira bu durumda kişi satın almış olduğu mal üzerinde tam tasarruf hakkından mahrum olur. Alışveriş akdi ise mal üzerinde tam tasarrufu gerektirir. Katılım bankalarının işlemleri hakkında söylenebileceklerin bir kısmı bunlardır. KD: Raporda tarım ile ilgili olarak ihya ve ikta hükümlerinden bahsediliyor. Yani “üretim varsa mülkiyet vardır, üretim yoksa mülkiyet yoktur”. Bazı kesimler bu uygulamanın “toprak ağalığı” sistemini de beraberinde getireceğini söylemekte. Böyle bir şey mümkün mü? Arazi hükümleri içerisinde yer alan ikta ve ihya işlemleri toprak ağalığına ya da arazinin varlıklı kimselerin ellerinde toplanmasına neden olmaz. Şöyle ki: a- İkta, devlete ait olan ve işletilmeyen arazilerin ihtiyaç sahiplerine işlemeleri için karşılıksız olarak verilmesidir. İhya ise yine bir başkasının mülkü olmayan ve atıl bir şekilde bulunan arazinin herhangi bir kimse tarafından işletilmesidir. b- Herhangi bir kimse tarafından ihya ya da ikta yoluyla elde edilen tarım arazilerinin sürekli olarak işletilmesi gerekir. Bir kimse üç yıl üst üstte sahip olduğu araziyi işletmeden atıl bırakırsa arazi kendisinden alınır ve işletebilecek kimseye verilir.

c- Toprak ağalığı sisteminde “maraba” denilen ve adeta karın tokluğuna ağaya hizmet eden bir yapı vardır. İslâm’a göre ise toprak sahibi arazisini ya bizzat kendi emeği ile ekip biçer ya da yanında ücretli olarak çalıştıracağı kimseler aracılığıyla bu işlemleri gerçekleştirir. Ağalık yapısında olduğu gibi karın tokluğuna, zorla ve mecburi olarak insanları çalıştıramaz. Devlet, herkesin temel ihtiyaçlarını üstleneceği için kimse bir toprak ağasının yanında köle gibi karın tokluğuna çalışmak istemez. Dolayısıyla geniş topraklara sahip olan bir kişi yanında işçi çalıştırmak için dolgun ücret ödemek zorunda kalacaktır. d- Büyük miktarda arazisi bulunup gerek kendi emeği ile ve gerekse ücretli kimseler aracılığıyla arazisini işletemeyecek olması hâlinde bir başkasına icara da veremez. Doğrudan kendisinin işletmesi gerekir. Aksi hâlde arazi elinden alınır ve işletebilecek kimseye verilir. e- İslâm ahkâmına göre mesele, insanların büyük miktarlarda araziye sahip olmaları değil arazinin işletilmesi, atıl bırakılmamasıdır. Arazi işletilebildiği müddetçe insanların binlerce dönüm araziye sahip olmaları engellenemez. Zira İslâm, meşru yoldan mülk edinmeyi haram kılmadığı gibi mülkiyete herhangi bir sınır da koymamıştır.

Sorulardan biri; insanların bu hükümleri kabul edip etmeyeceği yönündeydi. Ben de soru sorana; “İşte biz buradayız geldik ve size ekonomik krizlere İslâm’ın çözümlerini anlattık. Sizin bu çözüm önerilerinize itirazınız var mı?” diye sordum. “Olmadığını” söyledi. Bende ona; “siz nasılsanız diğer Müslümanlar da aynı” dedim. Ki bu doğrudur; ben, “bu söyledikleriniz 1400 yıl önce kalmış şeylerdir, uygulanamaz” ya da “bunları uygulamak istiyorsanız Arabistan’a gidin” diyenle hiç karşılaşmadım. Aksine büyük bir teveccüh gösterildiğine şahit oldum.

1  Kapitalist sistemin uygulandığı ülkelerde hükümetler doğrudan para basmak, borçlanmak ya da banka parası limitleriyle oynamak suretiyle tedavüldeki para arzını artırmaktadırlar. 2  1469-1914 arası 3  Bu farklar genellikle piyasada cari faiz oranlarına yakın rakamlarda olmaktadır.

f- Toprak ağalığı ve bundan kaynaklı sorunların yaşandığı yerler İslâm hükümlerinin tatbik edilmediği ortamlardır. İslâm ahkâmının bir bütün olarak uygulanması hâlinde bu türden sorunlar kendiliğinden ortadan kalkar. KD: Birçok ilde düzenlenen STK söyleşilerine ve konferanslara katıldınız. Bu faaliyetlerde şahit olduğunuz en ilginç şey ne oldu? Ocak ayında başlayan bu çalışmaların, hem konferanslar hem de STK söyleşileri bölümüne katıldım. Çok sayıda il gezdim. Şunu gördüm: insanımız İslâm’ın konuşulmasına, İslâm’ın yüceltilmesine, İslâm’ın hayatın problemlerine çözümler ürettiğini görmeye hasret kalmış. Hatta sanırım Ankara’nın Çubuk ilçesindeydi. Suskunluğun Kırılma Noktası 43

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

Köklü Değişim (KD): Hazırlanan raporda “Kamu Malının Korunması ve Tasarruf Tedbirleri” başlığı da yer almaktadır. Kamu malının korunması hakkında bugün ile geçmişi kıyaslarsak neler söylersiniz? Abdullah İMAMOĞLU: Kamu malının korunması ya da kamu malına hassasiyet gösterilmesi meselesi, İslâm’ın üzerinde titizlikle durduğu konulardan bir tanesidir. İslâmi literatürde, kamu malını zimmete geçirmeye “gulûl” adı verilmektedir. Sözlük anlamı; gizlemek, bir şeyi gizlice almak, hırsızlık yapmak; hıyanet etmek olan “gulûl”, örfte genellikle, “ganimet malına hıyanet etmek” anlamında kullanılmaktadır. Gulûl, İslâm hukukunda da bu çerçevede terim anlamı kazanmış ve “devlet malına hıyanet etmek, kamu malını zimmetine geçirmek, mülkiyeti bütün ümmete ait olan devlet hazinesinden veya ganimetlerden gizlice almak, özellikle de taksim edilmeden önce savaş ganimetinden bir şey çalmak” şeklinde tanımlanmıştır.1 ْ َ َ Âli İmran Suresi’nin ْ َ ْ 161. ُ ْ َ ayetinde [‫ومن‬ ۚ َ ٰ ْ َ ْ َ َّ َ َ ‫“ ]يغلل يأ ِت ِبما غل يوم ال ِقيم ِة‬...Kim emanete hıyanet ederse (ganimet veya kamu malından aşırırsa), kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir.” buyrularak, kamu malına ihanetin cezasına dikkat çekilmiştir.

Röportaj Abdullah İmamoğlu İlahiyatçı Yazar

44 Köklü Değişim

Kamu malının korunmasına ilişkin Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in birçok hadisi vardır. Bunlardan bir tanesinde şöyle buyurmaktadır: ً َ ْ ََََ َ َ ََ ُ ْ َْ َ [‫طا‬ ‫ ف ْكتمنا ِمخي‬، ‫َمن ْاست ْع َم َلن ُاه َ ِمن َك ْم ع َل ع َم ُل‬ ْ ُ َ ُ َ ‫ان غلوال َيأ ت� به ْيوم الق‬ ‫يام ِة‬ ‫ ك‬، ‫“ ]ف َما ف ْوقه‬Mal ِ ِِ ‫ِي‬ tahsili için memur tayin ettiğimiz bir kimse, bizden bir iğneyi veya ondan daha küçük bir şeyi gizlese, bu hıyanet olur ve o şeyi kıyamet günü getirir...”2 Bu ve benzeri rivayetler bizlere kamu malına yönelik hassas davranılması gerektiğini açıkça beyan etmektedir. Genelde İslâm beldelerindeki yöneticilerin özelde de Türkiye’deki idarecilerin kamu malına yönelik hassasiyetlerinin olmadığına, tam aksine kamu malında diledikleri gibi tasarrufta bulunduklarına maalesef şahit oluyoruz.

stk söyleşİ • ANKARA ETİMESGUT • 05 MART

ABDULLAH İMAMOĞLU İLE RÖPORTAJ

Kamu malının korunmasına yönelik günümüz ve geçmiş yöneticilerinin arasındaki farkı ortaya koyması bakımından bir, iki örnek vermek istiyorum. Hepimizin de bildiği üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a ait bir yemek kitabı yayınlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bütçesinden yani halkın cebinden alının vergilerden masrafları karşılanan bu kitabın maliyeti, neredeyse 1 milyon TL’dir. Ancak bizim şanlı tarihimizde, devlet işleri ile şahsi işlerini ayırt edip işe göre mum kullanan yöneticilerimiz vardı. Bunun rivayeti de şöyledir: Ömer RadiyAllahu Anh’a niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktığı sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: “Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım.” Sorunuza, kamu malına hassasiyet gösteren Ömer bin Abdulaziz’e ait bir örnekle son vermiş olayım. Şöyle ki: Ömer İbn Abdülaziz’in huzuruna ganimet malından misk getirirler. Halife Ömer bin Abdulaziz ise getirilen miskin kokusunu duymamak/almamak için burnunu tıkar. Tabi kokuyu almamak için burnunu tıkaması olayını yanında bulunanlar garipserler ve sebebini sorarlar. Şöyle cevap verir: “Bunun faydası kokusudur, bu ise bütün Müslümanların hakkıdır.” Suskunluğun Kırılma Noktası 45

stk söyleşİ • AKSARAY • 05 MART

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

Kamu malını şahsi ihtirasları ve menfaatleri için hoyratça harcayan günümüz yöneticileri nerede, ümmete ait olduğu gerekçesiyle kokuyu içine çekmekten imtina eden yöneticiler nerede… KD: Bir söyleşi programında ahir zamanda halifenin malı saymadan dağıtacağı ile alakalı bir hadisten bahsetmiştiniz. Sizce günümüz dünya düzeninde böyle bir şey mümkün mü? İmamoğlu: Evet, soruda ifade ettiğiniz hadis Ahmed bin Hanbel ve Muslim’in tahriç ettikleri bir hadistir ve hadisin metni şu şekildedir: 46 Köklü Değişim

َ َ َ ‫َ ُ ُ ف‬ َ َّ ُْ ٌ َ َ [‫ال َوال‬ ‫ط الم‬ ِ ‫آخ ِر الزم ِان خ ِليفة يع‬ ِ �‫ يكون ي‬bunların hepsi, insanın fıtratına muvafa‫ي‬ ًّ َ ُّ ‫“ َ]ي ُعد ُه عدا‬Ahir zamanda halife ola- kat sağlayan İslâm nizamının ve onun bir caktır ve malı (halkına) saymadan parçası olan İslâm iktisat nizamının değil de kapitalist nizamın uygulanmasının acı dağıtacaktır.” meyveleridir.Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: Sömürgeci kâfirlerin dünyaya egeْ ْ َ ً َ ُ َ َّ َ َ َ ََْ ْ َ َ [‫ض ع ْن ِذك ِري ف ِإن له َم ِعيشة ضنك‬ ‫]ومن أعر‬ men olduğu günümüzde bu hadisin “Her kim zikrimden yüz çevirirse, gerçekleşmesi gerçekten mümkün mü? onun sıkıntılı bir hayatı Evet, kesinlikle mümkündür. Ve bunun şüphesiz olur .”3 Ne zaman ki bizler hayatımızın izahı iki meselenin çok iyi anlaşılmasını her bir alanında takvayı yani helal ve hagerektirmektedir. ramı, başka bir ifadeyle Allahu Teâlâ’nın Birincisi: İslâm bir hayat nizamıdır ve gönderdiği İslâm nizamını esas aldık iktisat nizamı da bu hayat nizamının bir işte o zaman yeryüzü ve gökyüzünün parçasıdır. bereketine nail olacağız. Yeryüzü tüm Bugün karşı karşıya olduğumuz aç- zenginliklerini çıkaracak ve gök de tüm lık, fakirlik, yoksulluk, işsizlik, kötü hiz- bereketini yağdıracaktır. Bu, sözünden met ve kamu mallarının çarçur edilmesi; asla dönücü olmayan Allah’ın vaadidir:

ABDULLAH İMAMOĞLU İLE RÖPORTAJ

ْ َُ ُ ْ ْ َ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ‫وا َو َّات َق‬ Her şeyden önce bizler vakıayı, dü[‫م‬ ‫َول ْو أن أه َل الق َرى آمن‬ َْ ‫وا َلفتح َّنا َ علي ِ َه‬ َ ِّ ‫“ َ]ب َركات‬O ülkelerin şüncemizin kaynağı değil konusu yap‫ض‬ ‫ر‬ ‫األ‬ ‫و‬ ‫اء‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ن‬ ‫م‬ ٍ ِ halkı iman edip takvalı yaşasalardı mak durumundayız. Başka bir ifadeyle üzerlerine gökyüzünün ve yeryü- vakıayı şer’i naslarla değerlendirmek zünün bereketlerini yağdırırdık.”4 ve o naslara göre hareket etmek duİktisadi krizlerden kurtulmanın, -hadiste rumundayız. İstanbul’un mutlaka fethede buyrulduğu üzere- berekete kavuş- dileceği müjdesini duyduğunda oraya manın yegâne yolu ve ihtiyacımız olan sefere çıkan başta Ebu Eyyub el Ensari tek şey; İslâm iktisat nizamının esas alın- olmak üzere sahabeler ve onlara ihdığı bir iktisat politikasıdır. İslâm tarihi sanla tâbi olanlar, o günün süper güçboyunca fakirliğin söz konusu olmaması, leri karşısındaki güçlerini mukayese söylediklerimi destekler mahiyettedir. yaparak yola revan olmadılar. Sadece Bereketin ve istikrarlı bir ekonomik inandılar ve müjde-i Rasul’ün bir gün hayatının garantörü, İslâm nizamından mutlaka gerçekleşeceğine iman edebaşkası değildir. Ömer bin Abdulaziz rek üzerlerine düşeni yaptılar. Vakıacı döneminde zekât verilecek kimsenin düşünmediler, sadece imanlarının gebulunamaması, Ömer bin Abdulaziz’in reğini yaptılar. Bu, Hendek Savaşı için iyi bir ekonomi profesörü ya da uzmanı de geçerlidir. Birlikte düşünelim, buyuolduğundan değil sadece İslâm’ın iktisat run; Hendekler kazılmış, düşman Medinizamını doğru bir şekilde tatbik etme- ne’yi muhasara altına almış, Müslümansinden kaynaklanmıştır. İşte hadiste ge- lar adeta Medine’ye hapsolmuşlardı. çen o bereketli günlere kavuşmak; dün Öyle ki yemek temin edemedikleri için olduğu gibi ancak İslâm’ın iktisat poli- açlıktan çok zor durumda kalmışlardı. tikasının uygulanması ile mümkün ola- Tarih kitapları başta Rasulullah efendicaktır ki, bunu da ancak Râşidî Hilâfet miz olmak üzere ashabın açlıktan karınlarına taş bağladıklarını kaydetmiştir. Devleti yapabilecektir. Hepimizce rivayet malum olduğu için Bu sorunun ikinci yönü ise; Allah’ın detaylarına girme gereği duymuyorum. vaadi ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Ama hatırlayınız; sahabe efendilerimiz Sellem’in müjdesine iman ile alakalı bir büyük bir kaya parçasını kırmakta zorkonudur. Hadisler incelendiğinde Rasu- landıklarında Rasulullah SallAllahu Aleylullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem efendimi- hi ve Sellem’den yardım istemişler ve zin daha başka konularda geleceğe dair efendimiz kayayı parçalamıştı. Kayayı müjdeler verdiğine ve zamanla verdiği parçalarken her vuruşunda bir beldebazı müjdelerin tahakkuk ettiğine tarih nin fethini müjdelemişti. Vakıayı, düşahit oldu. Hendek Savaşı’nda verdiği şüncesinin konusu değil kaynağı hâline fetih müjdelerinde ve yine İstanbul’un getiren bir kimsenin değerlendirmesi fethinin müjdesinde olduğu gibi… şöyle olmalıydı: “Biz Medine’nin dışına çıkmaktan aciz durumdayken, açıklığımıHalifenin saymadan malı dağıtacağı zı gidermek için aş bulamazken binlerce hadis de Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve kilometre uzaklıktaki yerlerin fethi, hangi Sellem’in müjde hadisleri kabilinden deakıl ile izah edilebilir ki?” Bizim nazağerlendirilmelidir. Tabi Rasulullah’ın müjrımızda olmayacak şeyleri oldurmaya desine iman etmekle birlikte akla gelen kâdir bir Allah’a iman ediyoruz. Çok ya da gönül dünyalarımıza sormadan değil, birkaç sene sonra açlığa mahkûm edemediğimiz asıl soru şu: Amerika’sı, olan, Medine’nin dışına çıkmaktan aciz İngiltere’si, Çin’i vs. dünyanın süper güçinsanlara Allah, Rasulullah’ın müjdeleleri varken ve de Müslümanlar şu anda diği yerleri fethetmeyi nasip etti. mezkûr sömürgeci kâfir devletlerin sömürüsü altında inim inim inlerken bu Bir halifemizin olacağı ve o halifenin nasıl gerçekleşecek ya da bu, şuan için malı halkına saymadan dağıtacağı hadine kadar gerçekçi? si de diğer müjde hadislerinde olduğu

gibi mutlaka gerçekleşecektir. Ayette de buyrulduğu üzere mesele sadece Allah’ın takdir ettiği vaktin gelmesidir: َ ُ ِّ ََ َ َ َ َ [‫“ ]لك ِّل ن َب ٍإ ُّم ْستق ٌّر ۚ َو َس ْوف ت ْعل ُمون‬Her verdiğimiz haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. Siz bunu elbet bileceksiniz.”5 Ve bu, elbet bir gün gerçekleşecektir. Bu, birilerinin iddia ettiği gibi ütopya değildir. Kapitalizmin yerini İslâm’ın alması pek yakındır. “Bugün dünyayı yöneten vahşi kapitalizme rağmen bu mümkün mü?” türünden sorulara cevap kabilinden, söz konusu vakıamıza benzeyen bir örnek vermek isterim: “Adiy b. Hâtim anlatıyor: Ben Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şehrinde iken ona birisi gelip yokluktan yakındı, sonra bir başkası gelip yol kesme (haydutluk) olayından yakındı. Bunun üzerine Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bana dönerek sordu: ‘Adiy, Hîre6 şehrini gördün mü?’ Adiy dedi ki: ‘Hakkında bilgiler aldım ama onu görmedim.’ Rasulullah dedi ki: ‘Eğer ömrün uzun olursa, devesine binmiş bir kadın yolcunun, Allah’tan başka hiçbir kimseden korkusu olmaksızın Hîre’den kalkıp, Kâbe’yi tavaf etmek üzere yolculuk edeceğini kesin olarak göreceksin!’ Kendi kendime; ‘Tay kabilesinin, ortalığı kasıp kavuran haydutları ne olacak?’ dedim... Hadisin devamında; Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, İran hükümdarının hazinelerinin Müslümanlar tarafından ele geçirileceğini, insanların verilen altını (zekâtı) kabul etmeyecek kadar zenginliğin artacağını haber vermekte, elde imkân varken insanları hayır işlemeye teşvik buyurmaktadır. “Adiy, ‘Ben Hîre’den yalnız başına yola çıkan bir kadının Allah’tan başka korkacağı bir şey olmaksızın gelip Kâbe’yi tavaf ettiğini ve İran hazinelerinin ele geçirildiğini gördüm, yaşayanlar diğerlerini de göreceklerdir.”7 diyor. Suskunluğun Kırılma Noktası 47

stk söyleşİ • KARAMAN • 06 MART

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

48 Köklü Değişim

ABDULLAH İMAMOĞLU İLE RÖPORTAJ

KD: Hükümet, dövizdeki yükselişi durdurmak adına “Döviz Korumalı Mevduat Hesabı” formülünü getirdi. Bazı âlimler ise bunun “hibe” olduğunu “faiz” olmadığını belirtti. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? İmamoğlu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası’nın faiz indirmesine ilişkin Kasım ayındaki “Nas ortada. Nas orada olduğuna göre sana, bana ne oluyor? Olaya buradan bakacağız ve adımımızı ona göre atacağız” açıklamasının ardından 19 Aralık’ta da “Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak ‘nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu!” demişti. Çok geçmeden Erdoğan, Türk Lirası’nın yüksek değer kaybının önlenmesine ilişkin yeni ekonomik tedbirleri açıklamıştı, hatırlanacağı üzere… Cumhurbaşkanı Erdoğan, vadeli mevduat hesabına işaret ederek, “Kur getirisi mevduat kazancının üstünde ise aradaki fark doğrudan vatandaşımıza ödenecek” dedi ve halkını vadeli mevduata yönlendirdi.

cının üçüncü şahıs ya da devlet olması bu vakıayı değiştirmez. Kimin verdiğinin önemi olmaksızın anaparanın üstünde alınacak her meblağ faizdir. Faizin her türlüsü ise haramdır. Rasulullah efendimiz şöyle buyurmuştur: َ ٌ ُ ‫وأول ًربا‬ ُ [‫أضع من ِ َربانا‬ ، ‫الجاهلية موضوع‬ ‫وربا‬ ِ ‫المطلب‬ ‫عبد‬ ‫بن‬ ‫العباس‬ ‫]ربا‬ “Cahiliyeden ِ ِ ِ ِ kalma faiz âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir.”8 Bunun ötesinde söylenecek her bir söz ve yapılacak açıklama Kur’an ayetinde de belirtildiği gibi “kavramları asıl mecralarından saptırmak” olacaktır: َ َّ َ َ َ ْ َ ُ ِّ َ ُ [‫اض ِع ِه‬ ِ ‫“ ]يحرفون الك ِلم عن مو‬Onlar kelimeleri mevzunun/konunun aslından değiştirirler.”9 İster vadeli olsun isterse de vadesiz, banka hesabından elde edilen anapara üzerine her bir kuruş haramdır.

Erdoğan’ın yapmış olduğu bu açıklama, hem kendisiyle hem de çok önceleri vadeli mevduat hesaplarına para yatırmanın haram olduğu fetvasını veren bazı kesimlerle çelişmiştir.

Bu vesileyle iktidarın arzuları doğrultusunda fetva kalemini oynatan âlimlere seslenmek isterim: Kati surette haram olan bir meselede demagoji yapmak vebaldir. İctihada kapalı, hakkında kati nassa rağmen sırf iktidarı memnun edecek fetvalar vermek Allah katında büyük günahtır. Hâlbuki kendisinden korkulması gereken, razı edilmesi gereken ise sadece Allah değil midir?

Tabi Erdoğan’ın bu açıklaması üzerine bazıları yeni ekonomi tedbiri ile TL’nin korunacağı amaçlandığı için caiz olduğunu söylemiştir.

KD: Birçok ilde düzenlenen STK söyleşilerine katıldınız. Bu söyleşilerde şahit olduğunuz en ilginç şey ne oldu?

Bazıları ise vadeli mevduatta duran parayla elde edilen kazanca soruda da belirtildiği üzere “faiz” değil “devlet desteği” diyerek bu işleme cevaz vermiştir.

İmamoğlu: Her şeyden önce katıldığım söyleşi programlarının tamamında, hazırladığımız kitapçık ve sunumla alakalı katılımcılar/misafirler tebrik ve teşekkürlerini ilettiler. Daha önceden kendilerine takdim edilen kitapçığı okuyup gelen katılımcılar arasında; maddeler üzerinde müzakere yapılabileceğini ama böylesi bir zaman diliminde inisiyatif almanın bile başlı başına bir başarı olduğunu ifade edenler de oldu. Benim, söyleşiler sırasında en etkilendiğim hadise ise şuydu:

Peki, gerçekten de öyle midir? Mesele, vakıanın tahkik edilmesiyle alakalıdır. Peki, vakıa nedir? Vakıa; paranın banka hesabına yatırılıp belli vade sonrasında faiz oranı ya da faiz oranı kurun altında kaldıysa kur esasında hesaplanıp fazladan para sahibi olmaktır. Bu vakıanın adı, karşılığı faizdir. Burada ara-

Van’da düzenlediğimiz söyleşi programı nihayete erdiğinde bir medya temsilcisi yanıma geldi, tebriklerini ve takdirlerini ifade ettikten sonra şöyle söyledi: “Sizler bu tür çalışmaları yaptığınız müddetçe, ümmetin içerisinde sizler gibiler var olduğu müddetçe İslâm ümmetinin uykudan uyanıp yeniden ayağa kalkması yakındır.” İşte beni bu beyefendinin söyledikleri ciddi manada etkilemişti. Söyledikleri hem mutluluk vericiydi diğer taraftan da omuzlarımıza biraz daha fazla sorumluluk yükleyici türdendi. Yaptığımız çalışmaların ümmet nezdinde kabul gördüğüne şahit olmak inanılmaz derecede sevindiriciydi. Düşünün; ümmetin derdiyle dertleniyorsunuz, mevcut bir probleme İslâm’ın ışığında çözümler sunuyorsunuz ve ümmet yaptığınız işi sahipleniyor; sizi tebrik ve takdir ediyor. Bu çok kıymetli bir şey… Doğusundan batısına ümmetin hayır dualarında yer almak, buna nail olmak çok daha başka ve de hayırlı bir şey… Bizi buna muvaffak kılan Allah’a hamd olsun.

1  Ferhat Koca, Gulûl Mad. DiA, c. 14, s. 19i -192 2  Müslim, İmare, 30 3  Ta-Ha Suresi 124 4  Araf Suresi 96 5  Enfal Suresi 67 6  Hîre, Irak’ta, Kûfe’ye üç mil mesafede eski bir şehirdir. 7  Buhari 8  Müslim 9  Nisa Suresi 46

Suskunluğun Kırılma Noktası 49

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

50 Köklü Değişim

ETKİNLİKLER

Suskunluğun Kırılma Noktası 51

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler



52 Köklü Değişim

ETKİNLİKLER

Suskunluğun Kırılma Noktası 53

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

KONFERANSLAR Toplamda

54 Köklü Değişim

ETKİNLİKLER

PANELLER

Suskunluğun Kırılma Noktası 55

Ekonomik Krizlere İslâmi Çözümler

56 Köklü Değişim

ETKİNLİKLER

haberler

Suskunluğun Kırılma Noktası 57

Çıktı

Get in touch

Social

© Copyright 2013 - 2024 MYDOKUMENT.COM - All rights reserved.